Bölüm 9 | Geçmişin izleri

12 5 2
                                    

Merhabalar. Uzun süredir buraya bölüm atmadığımı farkediyorum. Eh, Ebediyen Bağlıya başlamış iken buraya da bir iki bölüm fena olmaz aslında.

Bunu duyuru olarak söylemek istiyorum, zamanımın kısıtlı olduğundan ve hayatımın yoğunluğundan dolayı bölümleri düzenli, yada sık atamıyorum. Bunun için lütfen beni affedin, ne olursa olsun kitaplara tekrardan bir zaman bölüm atacağımı aklınızdan çıkarmayın.

❋❋❋

❋Valar❋

Gecenin tepeye vurduğu bir zamanda, soğuk, ve ıslak bir yağmurun altında ilerliyordum. Üzerimdeki siyah ceketi düzeltirken, ışık yayan lambaların olduğu yürüyüş yolunda etrafa bakınıyordum. Hedefim belliydi, benden yirmi metre uzakta olan adamı öldürerek uzaklaşmak...

Belimdeki silaha ellerim kayarken, hedefimin sağ tarafta olan köşeye dönerek görünürlüğünü kaybetmesiyle beraber ellerimi geri çektim. Hızlı adımlarla aramızda olan mesafeyi kapatmak için hareket ettim, köşeyi döndüğümde karşımdaki adamın gizlice bir dükka'nın kilidini açarak içerisine girdiğini gördüm.

Biraz bekledikten sonra hızlı adımlarla peşinden hareket ederek gizlice içeriye girdim, içerisi ışıklar kapalı bir şekilde karanlığa bürünmüştü, tezgahların arka kısmı tahtaydı. Ön kısımlarında ise cam vardı ve camın altında parıldayan kolye, yüzük, vb şeyler bulunuyordu. Buranın bir kuyumcu olduğunu anlamam kısa sürmüştü, sol tarafımda uzaktan gelen metal sesleriyle beraber gözlerimi oraya çevirdim.

Hedefim beni fark etmemişti, o, ofis benzeri bir kısma girerken başımdaki siyah şapkayı çıkardım ve dağınık kısa siyah saçlarımdaki suyu almak istercesine elimi içerisinde gezdirerek arkaya doğru ittim.

Ardından belimdeki silaha hızla elimi atarak yavaş adımlarla sessiz bir şekilde merdivene doğru yürüdüm, yavaşça merdivenlere basarken etrafta göz gezdirdim ve seslere kulak verdim, herhangi bir ses duyulmuyordu. İçeriye giren kişi ne yapıyordu ki? herhangi bir ses çıkarmıyordu, yoksa beni fark etmiş miydi?

Nabzımın ve nefeslerimin sesini duyuyordum, kalbimde bir bando takımı uyanarak harekete geçmiş gibiydi.

Yavaşça içeriye doğru adım atacakken arka cebimde olan telefonum çalmaya başladı, "Lanet olsun..." diye mırıldandım, hızla silahımı belimden çıkardım ve tetiği çekerek içeriye girdim, silahı kaldırdım ve gözlerimi etrafta gezdirdim, kimse yoktu. Kimse... 'Nasıl' diye içimden bir soru işareti geçerken içeriye doğru bir adım daha attım, kimseyi göremediğimde derin bir 'off' çekerek silahımı indirdim.

Oysa ki kapı açıktı, ve içeriye biri girmişti, ancak şimdi kimse yoktu. Peki nasıl...

Düşüncelere dalarken cebimdeki telefonu çıkardım, arayan ekip komutasındaki arkadaşım Sofia idi. Hızla telefonu açarken kulağıma götürdüm ve konuştum. "Ne oldu Sofia?" dedim derin bir nefes alarak. Hâlâ hedefimin kaçmayı başarmış olduğunu bilmem beni sinirlendiriyordu ve sinir, sesime yansımıştı. "Ekranda bulunduğun konum yok oldu, yani şuanda takip cihazın çalışmıyor. Başına bir şey gelmesinden korktuğum için aradım, durumun nasıl? neler oldu?"

Derin bir nefes bırakırken göz devirdim, altında çalıştığım şirket bir kiralık katil şirketiydi, istenilen kişileri para karşılığında bizim gibi alt tabakada çalışan kişilere öldürtüyorlardı. Görev sırasında sessizlik en önemlisi olduğu için herhangi bir ekip lideri yada komutada olan kişinin bizimle telefon aracılığı ile iletişim kurması yasaktı.

Karanlık ÖlümWhere stories live. Discover now