9. Bölüm

12 2 0
                                    

Babamın Nefilm olduğunu öğrenmemin üzerinden tamı tamına 2 hafta geçti. Sessizce odamda geçirdiğim 2 haftanın ardından öğrendiklerimden bir tablo yapmaya karar verdim. Tek sorun çok karmaşık olmasıydı. Kanatları kopmuş melekler, Nefilm' ler yani babam beni bu durumlardan korumaya çalışıyordu. Varlığı bir dert yokluğu ayrı bir dert annemler acaba beni bilerek özenerek mi yapmışlar.

Bunları düşünürken neredeyse okula geç kalıyordum okulun son günüydü ve karne almam gerekiyordu. Hemen dünden hazırladığım siyah salaş pantolonunu ve beyaz crobumu giydim. Koşarak aşağı indim annemi öpüp servise yetiştim. Sude' nin yanına oturdum en yakın arkadaşıma hiçbir şey anlatamamak beni gerçekten yıpratıyordu ama uzak kalması hem kendi için hem benim için daha rahattı çünkü öğrendiği an sorgulamaya başlayacak hem de fazlasıyla. Sorguladıkça sorun yaratacak anneme bile söylememem gerekiyor Sude' ye anlatırsam annemin anında haberi olur (zihnini okur).

Sude benim koluma dokununca irkildim "efendim" dedim, " sabahtan beri bir ton şey anlattım neyi dinledin acaba Umay" diye sinirle çıkıştı bende pek bir şey söyleyemeyince hatta hiçbir şey söyleyemeyip yüzüne öylece bakınca tekrar anlattı. Okulun bitmesinden, artık büyümemizden, Zahir' in bana olan tavırlarından bahsediyordu. Son iki haftada Zahir'le olan yakınlaşmamızın herkes farkındaydı hatta flört ettiğimizi düşünen insanlar dedikodumuzu çıkartıyordu. Ah bir gerçeği bilseler nolur diye içimden geçirdim.

Okula girince kendimi toparladım ve sınıfa geçtik. Zahir yanımıza gelip selam verdi. Okulun son günü hatırına beraber kahve içip bunu kutlayacaktık sözleştik ve gitti. Hocayı beklerken kulaklığımı taktım ~Son Feci Bisiklet Rahatsız Vals~ açtım. Şarkının sözlerini dinlerken bir yer kafama takıldı. Dünya Savaşı'nda sandığın kadar yanlız değilsin,  bir anda o kadar haklı geldi ki bu söz. Şarkıların anlamları yaşantılara göre değişiyordu cidden eskiden sıradan dinlediğim şarkının saçma bir sözüydü sadece ama şimdi hayatımdan bir kesit oldu. Ben de bir savaştaydım,  bu savaş ben ve oluşturduğum kişiliğim arasındaydı. Kendimle verdiğim savaşımda yanlız değildim. Zahir benim yanımdaydı tebessüm ettim.

Karnelerimizi aldık ve sözleştiğimiz kafeye doğru yöneldik. Her zaman Selin'lerle gittiğimiz o rengârenk kafe bana gri geliyordu. Artık herşey benim için tek renk gri. Oturup içeceklerimizi söyledik. İçecekler gelene kadar Sude' lavaboya gitti ve o arada Zahir bana yaklaşıp "lütfen kimseye bir şey söylemedim de" dedi sinirlendim "bunu her gün sormana gerek yok ordan bakınca geveze birine mi benziyorum" dedim teslim olmuş gibi ellerini havaya kaldırdı. Beraber eğlenerek geçirdiğimiz dört saatin ardından evlerimize geçtik. Daha doğrusu Sude eve geçti Zahir ve ben de bize geldik. Biraz oyalandıktan sonra çalışma yapmak için malzemelerimizi aldık ve Zahir' in evine geldik. Onun evi daha sessizdi ve kimse rahatsız etmezdi. Çember açtım ve Tanrıçam Lilith' i çembere davet ettim. Sormamız gereken sorular vardı ve cevapları hiçbir kitapta yoktu. Bir süre çember içerisinde oturdum meditasyon yaptım ama gelmedi sorularıma cevap dahi vermedi. İşin kötü yanı enerjisini bile hissedemiyordum benim enerjim tükenmişti.  Zahir bana seslendi " Umay hemen çemberi kapat mühürle ve çık uzaklaş ordan" diye ufak bir şaşkınlık sonrası tekrar bir irkaz üzerine hemen dediğini yaptım. Sonra ona döndüm " neden" diye sordum elimi yüzüme götürdü " burnun kanıyor" dedi eliyle burnumdan akan kanı temizledi ben de "önemli değildi idare edebilirdim" dedim sonra bana bir adım daha yaklaştı aramızda çok az bir mesafe kalmıştı nefes alışlarım hızlandı içimden geçen sesleri durduramıyordum 'napıyor lan bu' diye düşünüyordum. Gülümsedi " aklından geçenleri duyabiliyordum ve ayıp oluyor" dedi ve devam etti " ayrıca idare de edemezsin birkaç saniye daha devam etseydin eğer bayılacaktın ve ben çembere müdahale edersem sence ne olur hiç düşündün mü seni bir tek çemberde yanlız bırakıyorum ve başına bir şey gelmesinden korkuyorum" dedi bunları söylerken elleri simsiyah saçlarımda geziyordu gözümün önüne dökülen saçlarımı arkaya atıyordu. Tepki veremeden yüzünü izliyordum bana bu kadar yakın olmayı başaran abimden sonraki ilk erkek olabilir. Sonunda konuşabildim " çembere tek girdim ama cevabını almam gereken çok soru vardı bana bişey olmasından korktuğun için izin vermedin" dedim. İyice yaklaşıp dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Kadife gibi olan dudakları dudaklarıma değiyordu ama ben tepki veremiyordum bir anda buz gibi oldum.

Bir ışık ve büyük bir güç anında ikimizi de geri iteklemişti. Salonun bir köşesinde savrulmuştum. Canımın acısı gözlerimin kararmasına neden oluyordu. Kafamdan bir sıvı aktığını hissettim kan akıyorudu. En son hayal gibi gördüğüm Zahir  özürler dileyerek ellerimden tutmuştu.

Gözümü açtığımda karşımda annem, babam, abim ve Zahir vardı. "Zahir" diye seslenebildim sadece abim kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu " o mu yaptı güzelim söyle tamam bak ben onu zaten mahvedicem korkma sen" dedi. Hastane odasındaydım kafamda kocaman sargı bezleri vardı ve annem abimi ve babamı azarlıyordu. Zahir'e dönüp "s-sen i-iyi misin?" Diye sorabildim. Bana dönüp kimseyi umursamadan eliyle başımı okşayarak "iyiyim güzelim iyiyim sen yeter ki iyi ol sen iyiysen ben çok daha iyiyim" dedi. Tebessüm ederek karşılık verdim. Gözlerimin içine baktı ve içimden geçirdiğimi duymadı ümidi ile ' lütfen annem bilsin en azından' dedim. Gözleriyle tamam der gibi işaret etti ve annemi dışarı çıkardı. İçim biraz da olsa rahatlamıştı. Abim babamı gitmesi için uyarıyordu ama babam sadece babam olduğu için bitki gibi öylece odanın bir köşesinde bekliyordu ona döndüm ve " git ben seni lazım olursan ararım" dedim. Git dememe üzülmemişti sadece onu ararım dememe sevinerek odadan çıktı.

Birkaç saat sonra annemlerle beraber doktorlar odanın kapısından içeri girdi. Doktor anneme bilgi veriyordu "korkulucak bir şey yok sadece düşmüş ve beyin kendini koruma altına almış hiçbir hasar görünmüyor kafasındaki sargıları çıkarmasın pansuman yaptıkça sargıları yenileyin ve lütfen dikişler dökülene kadar su ile temas ettirmeyin" dedi. Annem teşekkür etti ve doktor çıktı ardından annem abimi ve Zahir' i odadan çıkardı. Annemle baş başa kalmıştık "ah be güzel kızım benim nasıl da çok şey yaşıyorsun kendi köşende bunlar için sana kızamam ama merak etme ben yanındayım" dedi saçlarımı okşarken anlımdan öptü ve yatakta yanıma uzandı beni göğsüne yatırdı ve eskiden hep söylediği ninnileri söyledi. Annemin kollarında uykuya dalmak özlediğim bir alışkanlıktı bunun şımarıklığı ile uykuya daldım.

Ders yoğunluğumdan dolayı atamadığım bölümler için özür dilerim iyi okumalar dilerim sevgili okurlarım ışık yolunuzu aydınlatsın...

BİR TANRIÇA'NIN DOĞUŞUWhere stories live. Discover now