Bölüm 4

1.4K 159 24
                                    

“Ben çıkıyorum.” Göz bandımı tek gözümden yukarıya doğru çekip “Bunun için beni uyandırmak zorunda değilsin.“ dedim sitemle. “İnan bana hiç merak etmiyorum uyanınca, nerede olduğunu."

“Geçen telefonum sessizde kalmıştı da, cevap alamayınca evde ağlayan bir kız vardı, onu gördün mü buralarda ya?” deyip kapının arkasına falan bakınca bacağımın arasına aldığım pandamı fırlatıp “Def ol Cem.” dedim sinirle. “Bir daha seni merak falan etmeyeceğim.”

“Bir daha hiçbir kızı önemseyip de telefonumu sessize almam.” dedi Cem, pandamı yerden alıp da yanıma geri koyarken. “Ama tam işin ortasında aramazsan sevinirim canım.”

Yanağımdan makas aldığında “Cem ya!” diye bağırarak yorganı kafama çektim. “Pisliğin tekisin.”

“Genelde yakışıklı, karizmatik, cool ve seksiyi tercih ediyorum ama, senin için pislik olabilirim gibi.” dediğinde gülümsememi saklama gereği duymadan yatağın içinden çıkıp, güldüğümü görmesin diye yüz üstü yattım yatağa. “Geç kalma bari.”

“Öğleden sonra sendeyim. Gezeriz biraz.”

“Öğleden sonra derken?”

“Görüşürüz canımın içi.” Saniyesinde gelen kapı sesiyle birlikte telefonun tuş kilidini açıp saate baktım. 7:23 mü? Hem de tek izin günümde? Bittin sen Cem!

Sağa sola dönüp de uyuyamayınca sinirle geri teptim yorganı. Allah bilir hangi çirkin ötesi kız uğruna uyandırıldım, diye düşünürken daha da sinirlendim kendi kendime. Evet, makyajlı güzel olabilirlerdi belki, ama yüzlerindeki bir ton makyajı kazıyınca çirkin olduklarına adım gibi emindim. Yoksa neden ihtiyaç duysunlardı ki? Zaten Cem onların makyajsız halini göremeden çekip gidiyor olmalıydı. Yani, o işi yaparken pek de umurunda olmazdı sanırsam.

Yine yatakta mal mal durup saçma sapan şeyler düşündüğümü fark edince, elimin tersiyle gözlerimi silerek kalktım yataktan. Uyanmışken işe gitmekle evde pineklemek arasında kalmışken, Cem’in hazırladığı kahvaltıyı görüp gülümsedim. Her şeyi kabıyla koymuş ve domatesleri resmen menemen yapmıştı ama olsun. Beni, benden daha iyi tanıdığını ispat ederek uyuyamayacağımı tahmin edip hazırlamıştı nihayetinde.

Bak şimdi kızılmıyor da bu tatlılığa canım, diyerek oturdum sofraya. Gözlerim yarı kapalı yaptığım kahvaltı sonrası kendimi tekrar yatağa attım. Ve tam dalmak üzereyken çalan kapıya söverek, ayaklarımı sürüye sürüye kapıyı açtım. Kapıda kimseyi göremeyince “Tüm beyinsizler de beni bulur zaten.” diye söyledim ağzımın içinden. Tam kapıyı geri kapatacaktım ki, kapının rüzgarından uçuşan kağıt takıldı gözüme. Sonra da onunla birlikte kapıya konduğunu düşündüğüm bembeyaz papatyalar. Ulan Cem kızlara ev adresini vermiş olmasındı. Asla yapmazdı ama..

Çiçeğin bana gelme ihtimalini o kadar çok düşünmemiştim ki, uçuşan siyah kağıdı elime alıp da diğer notla aynı yazı stili olduğunu gördüğümde göz bebeklerim çizgi filmlerdeki gibi ileri fırlayacaktı neredeyse.

Uyku ile uyanıklık arasında ince bir çizgi vardır ya hani,
Asla uyanmak istemediğin..
İşte sen, o çizginin tekrar rüyaya giden otobanısın.

“Çift şeritli mi bari?” diyerek kahkaha atıp kapıyı kapattım. Cem’in asla görmemesi için çiçek ve notu odama teptikten sonra tekrar daldım uykuya. Sanırım bir sapığım vardı. Ama şu an ondan çok daha önemli şeyler düşünmek zorundaydım. Mesela; uyku.

Kimliksiz NotlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin