Bölüm 8

1.3K 155 20
                                    

"Ne z-amandir yoksun." diyen Ayaz'a bakıp "İhmal ettiğim için özür dilerim." dedim. "Okul zorluyor biraz."

"S-senin yerine sınavlara gi-girebilirim." dediğinde güldüm.

"Vallahi bi mezun olup gelsen mükemmel olurdu." O da güldüğünde, ellerini oynatmaya devam ettim. Ayaz, rehabilite merkezinin müdavimlerinden biriydi. Hem de küçük yaştan beri. Benden iki ay küçüktü şu an. Ve hâlâ gelmeye devam ediyordu. Ölene kadar da gelecek gibiydi. Ben de ölene kadar gönüllü olarak geleceğime göre, en yakın arkadaşlarımdan biri sayılırdı.

Aslında hasta değildi. Aksine, IQ'su şu ana kadar yaşayan tüm insanların neredeyse beş katı kadardı. Ama bu onun için bir mucize değil, aksine karabasanı olmuştu. Beyni aşırı hızlı ilerlediği için konuşmakta zorluk çekiyor, komutları zamanından önce verdiğinden ara sıra olduğu yerde tak diye durabiliyor, bazen de olanları kaldırmayıp bayılıveriyordu. Ama ona rağmen, insanların hayatlarını kurtaracak icatlar yapmaktan da geri kalmıyordu. Bu yüzden, aslında şu an elini ovmama ihtiyacı bile yoktu. Son icadı engelliler için yaptığı, beyin komuta merkezi ile yönetilen bir eldi çünkü.

"Yeni üniversite işini ne yaptın?"

Kekeleyerek "Kitapları yol-yollarlarsa iki hafta sonra bi-tirebileceğimi söyledim." dediğinde kahkaha attım. Şu ana kadar altı üniversite bitirmişti. Ve hâlâ, öğrencilik ve eğitmenlik için yüzlerce teklif alıyordu.

"Melek de seni sorup duruyor." dedi, bu sefer kekelemeyerek. Kekelememiști, çünkü elleri kasılıyordu bu kez de. Hissedebiliyordum.

"Ona da uğrayacağım çok az. Sonra gitmem lazım." Proje ödevini bitirmem lazımdı. Bitiremezsem çakardım gibi çünkü.

"Ona da git o-o zaman." dedi elini çekip. Yarım saattir onunla çalışıyordum zaten. Normalde hemen hemen tüm boş vaktimi burada geçirirdim ama bu sene hocalar boş vakit bırakmayacak gibi duruyordu.

Melek'in yanına gittiğimde demirlerden tutunup yürümeye çalışıyor olduğunu gördüm.

"Bir dahaki gelişime olimpiyatlara katılacak gibisin."

"Bir dahaki gelişinde bu kadar geç olursa, beş altın madalya bile alırım gibi." deyip güldü. Daha sonra da yatağına geri attı kendini. "Yoruldum."

"Alışacaksın." deyip gülümseyerek yanına oturdum. "Sahil kenarında dolaşacağız seninle. Söz verdin."

"Söz verdim." diyerek derin bir nefes aldı. Araba kazası sonucu bu hale gelmişti Melek. Sadece bacaklarını değil, kimden olduğunu bilmediği bebeğini de kaybetmişti. Ve hafızasını da. Hastanedekiler vermişti ona bu adı zaten. Her şeye rağmen gülümsemekten asla vazgecmemisti çünkü.

Benden iki yaş küçüktü. O bebeğin istenen bi bebek olduğunu düşünmüyordum bu yüzden. O da düşünmüyordu. Aklımıza gelen tek senaryo serserinin birinden hamile kaldığı ve bunu öğrenen ailesinden kaçarken kazaya kurban gittiğiydi. Yoksa polislerin onca çabasına rağmen ailesinin bulunması gerekirdi.

"Bu aralar gelemiyorum. Farkında değilim sanma. Sizi ihmal ettiğimi de sanma sakın. Cem'le odanı hazırladık bile. Sadece, ben olmasam da Ayaz'la birbirinize iyi bakın." dediğimde gülüp kafasını salladı.

"Ayaz bey başını kitaplarından kaldırırsa bakar bana elbet." Evet, o kadar çok kitap okuyordu ki gözleri küçük yaşta bozulmuştu. Ama yine de vazgeçmediği tek şey okumaktı. Son gördüğümde doktora tezlerinde okunan koca bir kitabı bitirmek üzereydi.

Ona da veda edip eve gittiğimde, kalem ağzımda, elim bilgisayarın mausunda kaldım uzun bir süre. Çizim eksiklerle doluydu ve ben tamamlamak yerine mal gibi onunla bakışıyordum. Dinlediğim şarkının sesini biraz daha açarken, gelen maili görüp açtım. Bilgisayardaki mail sırf play store'a girebilmek için açtığım bir mail olduğundan reklamlarla doluydu. Yine de arada açıp silmeyi ihmal etmiyordum. Maili sileceğim sırada önemli imaresini görüp merakıma yenik düşerek açtım. Ve attığım çığlıkla birlikte Cem odaya daldı.

"Hırsız mı? Fare mi? Sapık mı geldi?" Elindeki salata tahtasına bakıp kahkaha atarken, "Elimdeki tek silah buydu." diyerek güldü o da.

"Şuna bak." Bilgisayarı ona doğru çevirip, çizimi görmesini sağlarken, bir süre anlamamış gözlerle bana baktı.

"Ee? Çok güzel çizmişsin."

"Güzel mi? Cem, bu mükemmel. Ama asıl sorun şu, onu ben çizmedim."

"Başkasının çizimini mi çalacaksın?"

"Hayır. Aslında benim çizimim devam ettirilmiş." dedim programı kapatıp notu görmesini sağlarken. "Baksana. Bu, benim için çizilmiş."

*Yaptığım her şey senin için, sen ise benim içinsin.

Notu görünce kaşlarını çatan Cem'den daha önemli bir şeyim vardı şu an. Mükemmel bir proje ödevim. Ha bir de, uydurma mail adresimi dahi bilen bir sapığım.

To już koniec opublikowanych części.

⏰ Ostatnio Aktualizowane: May 13, 2023 ⏰

Dodaj to dzieło do Biblioteki, aby dostawać powiadomienia o nowych częściach!

Kimliksiz NotlarOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz