7.Bölüm ♛ Gri Elbise

782 84 24
                                    

Bu akşam beni görmeye Ingalana düşesi gelecekti, bunun önemli olduğu bir hakikatti fakat bunun daha önemlisi vardı. Sekiz günlük yolculuklarının ardından Horania kralıyla –kraliyetin başında dursun diye kraliçe Horania'da kalma kararı almıştı-; bir ada halindeki Parauna'dan çıkıp gelen, on günlük yolculuk sonunda burada olan Paranua'nın prensesi buraya gelmişti. Tahtta babası vardı ancak babası uzun bir yolculuğu kaldıramayacak kadar yaşlıydı. Onları şu anlık Yad Kulesi'nde ağırlıyor, dinlenmelerine olanak sağlıyor ve akşamki şölen için hazırlanmalarına izin veriyorduk.

Üstüne üstlük haftalardır benim için mektuplar yağıyordu ve hepsini okumakta zorlanıyordum. Düklüklerden, kontluklardan, ülkemize gelemeyeceğini ancak benim için hediyeler yollayacağını bildiren krallardan kraliçelerden, prenslerden prenseslerden gelen bir sürü mühürlü mektuplar... Sanırım kendime bir vekil edinmemin vakti gelmişti.

Şimdi odamda akşam için hazırlanıyordum. Geniş odam insan açısından epey zengindi aslında. Yilly ve Jarline hazırlanmam için bana yardım ediyor, Corinel ve Lysha da benimle sohbet etmek için burada bekliyordu. Ve görünüşe göre Corinel'ın bana iletecek, onu mutlu eden epeyce haberi vardı gibi.

Tüm bu havadisleri dinlemeden önce güzel, sıcak bir banyo yaptım önce. Gül esanslarının bulunduğu sıcak su, tenimi yumuşatıp bedenimi gevşetmişti ve kirlerden arınmamı sağlamıştı. Yilly beni iyice liflemiş, saçımı kaliteli sabunlarla yıkayıp yumuşatmış, sonra havluya sarınıp bedenimi kurutmamı sağlamıştı. Jarline içeride şöminemi körüklüyor ve harla yanmasını sağlıyordu.

Bedenim iyice kuruduktan sonra Yilly bana bol, uzun kollu, beyaz bir elbise verdi ve yenleri, boynu buruşuk olan elbiseyi çabucak üstüme geçirdim. Saçlarım kuruyana kadar beni idare ederdi.

İçeri geçtim ve şöminenin başına oturdum, Yilly ve Jarline saçlarım kuruduktan sonra gelecekti. Bu sırada akşam için giyeceğim elbisenin tamamen mükemmel olduğundan emin olacak, kontrol edecek ve dantellerinde bir sıkıntı olup olmadığını gözden geçireceklerdi.

Lysha ve Corinel karşımda, pembe minderlerin üzerlerine kurulmuşlardı. Aramızdaki tepside savat işlemeli üç büyük maşrapa sıcak şarap duruyordu. Ben şömineye eğilip saçlarımı kurutmaya çalışırken Corinel pişmiş kelle gibi sırıtıp duruyor, Lysha ise ona bakarak gülümsüyor ve arada sırada da göz deviriyordu.

"Ne oldu?" diye sordum Corinel'a. "Neden sanki dudakların bir iple gerdirilmiş gibi gözüküyor?"

"Ne oldu tahmin et!" dedi Corinel neşesini sesine de yansıtarak.

"Hmm, kaybettiğin favori zümrüt bilekliğini buldun?" diye bir tahminde bulundum, bunun olmadığına emin olsam da. "Veya terzilerin bir daha onarılmaz dediği elbiseni onarabilecek bir terzi edindin?"

"Daha güzeli!" diye şakıdı Corinel. "Söylüyorum," dedi uzatarak.

Gülümsemeden edemedim. "Eğer düşündüğüm şeyse kalbim duracak." O sürekli bahsettiği, görüştüğü adam olan De Ernies şehrinin vikontu, adını sürekli söylediği fakat benim de sürekli unuttuğum adamın ona evlilik teklifi etmesini bekliyordum elbette.

"Chanolai bana evlenme teklifi etti!"

Bir an sinemin içindeki kalbimin son hızla attığını hissettim ama sonra her zamanki haline döndü. Bu çok iyiydi. Corinel sevdiği adamla evlenecekti, onunla mutlu olacaktı. Arkadaşımın adına çok mutlu olmuştum, imrenilecek bir durum olduğu kesindi.

"Ah benim biricik arkadaşım, bu ne hoş bir haber!" deyip sarılmak için yaklaştım. "Nasıl oldu, anlatsana."

Onun neşesine ortak olduğumu belirtmek amacıyla sarıldığımızda boynuna iyice sürülmüş tarçın kokulu parfümü genzimi yaktı, keskin fakat hoş bir kokuydu. Birbirimizden ayrıldık, ona en içten gülümsememi sunarak bakmaya başladım.

DİKENLER MEZARLIĞI | Azize 2Where stories live. Discover now