8.Bölüm ♛ Önemli Misafirler

1K 100 36
                                    

Bolca yorum bekliyorum ♥

Şölenin olacağı salonda büyük bir masa kurulmuştu. Ingalana hanedanının ve düşesinin, Horania kralının, Parauna prensesinin oturacağı masa burasıydı. Benim yerimin masanın en başköşesi olduğunu hemen anlamıştım. Diğer başköşe ise Kraliçe Carla'ya aitti. Masalarda başköşeye oturmak beni geriyor, sanki odadaki aksesuarlar bile beni izliyormuş gibi huzursuzca hareket etmemi sağlıyordu.

Kraliçe Carla telaşlı bir halde içeride dolanıp salonun nasıl olduğuna bakıyor, beğenmediği ne kadar yer varsa telaşından dolayı oluşan öfkesiyle hizmetçilere söylüyor ve derhal düzeltilmesini, değiştirilmesini emrediyordu. Gördüğüm kadarıyla Yilly'nin bahsettiği elma tabakları gelmişti; masanın üzerinde piramit bir şekilde dev halde dizilmiş, görünce bile ağzımın gıcırdadığı yeşil elmalar duruyordu.

Ağır elbisemle beraber parmaklarımı önümde birleştirerek Kraliçe Carla'ya doğru yürüdüm ve onun beni görmesini sağladım. Kraliçe Carla arkasındaki iki güzel giyimli nedimesiyle beraber bana doğru ilerledi. Artık onun önünde diz çökmüyordum. Eğer önünde diz çökersem kendini bilmeyen bir soytarıya dönüşürdüm. Onun veya herhangi bir aristokratın önünde diz çökmemem beni tuhaf, ama aynı zamanda da aslında yıllarca beklediğim şey, yapılması gereken buymuş gibi hissettiriyordu.

Sadece bir baş selamı vermekle yetindim ve Kraliçe Carla'nın da bana aynı şeyi yaptığını gördüm. Bunu artık hep yapıyorduk. Kraliçe Carla için artık ben Cadı Dianthus değildim. Sanki hiçbir zaman Ywyil'in mızmız kızı Cadı Dianthus olmamışım gibi davranıyordu. Sanki her zaman Ravozski Ceylanı'ymışım gibi... Gerçi her zaman öyleydim fakat bunu bilmiyorduk. Benim ona hürmet ettiğim gibi onun da bana hürmet etmesi bazen beynime şimşek gibi çarparak beni afallatıyordu. Binaenaleyh buna alışmak zorundaydım, hatta alışmaya başlıyordum bile.

"Hazırlıklar bitti mi?" diye sordum en sıcak gülümsememi Kraliçe Carla'ya göstermeye çalışarak.

"Birkaç eksik var. O eksikler tamamlandıktan sonra bitecek. Ondan sonra da misafirlerimiz gelmeye başlar elbette." Kraliçe Carla gözlerini benden ayırdı ve önce uzun şamdanlarda yanan mumlarda, sonra karşısındaki salon kemerlerinin tavanından sarkan yıldız şeklindeki süslendirmelere baktı. "Nasıl buldun?"

"Şahane!" dedim ne kadar beğendiğimi yüz ifademe de yansıtmaya çalışarak. "Harikulade bir düzen..."

"Konu önemli misafirler olduğunda işimi şansa bırakamam. Gelip görmem ve her şeyin kusursuz olduğundan emin olmam gerekir."

"Yapılması gereken en iyi şeyi yaptığınızdan eminim."

"Masanın üzerine gümüş şamdanları koymuşlar. Onların derhal altın olanlar ile değiştirilmesini söyledim. Hangi akılsız bunu yapmış olabilir?" diye söylendi Kraliçe Carla. "Zevkimi yıllardır hâlâ anlayamamışlar. Hal böyle olunca gelip görmekte yarar var."

Kraliçe Carla'nın üzerinde koyu yeşil, tarlatanı bir dolunay kadar şişkin bir elbise vardı. Altın rengi tacının elbisesiyle uyumlu zümrüt taşları parıldıyordu. "Ingalana hanedanının da geldiğini duydum," dedim konuya giriş yaparak.

Kraliçe Carla yeşil gözlerini etrafta dolaştırmayı bırakıp bana sabitledi. "Doğru duymuşsun. Bunu biliyor olman gerekirdi."

Boğazımı temizledim. "Biliyordum elbette. Yalnızca emin değildim."

"Bir hafta önce hepsi büyük bir konvoyla yola çıktılar. Dün gece buraya ulaştılar. Tabii, Horania kralının ve Parauna prensesinin telaşının Ingalana hanedanının üzerini örtmesi oldukça olanaklı bir olay. Bu konuda sana hak vermiyor değilim."

DİKENLER MEZARLIĞI | Azize 2Where stories live. Discover now