9.Bölüm ♛ Vanilyalı ve Böcekli Kek

373 27 25
                                    

Hediye törenini bitirdik. Tahmin ettiğimden daha değerli ve daha çok hediye gelmişti. Doğrusu bunları nereye koyacağım, nasıl kullanacağım hakkında bir fikrim yoktu. Onlarca değerli mücevherlerle, büyük aksesuarlarla, altınlarla ve taşlarla bezenmiş elbiselerle ne yapacağımı bilmiyordum.

Yerlerimize geçip oturduktan sonra dansçılar gelmeye başladı. Orkestra şarkısını çalarken dansçılar güzel bir ahenk içinde dans etmeye başladılar. Ses kulağıma müthiş bir ezgiyle ziyafet verirken Kraliçe Carla'nın dul ağabeyinin masada konuşurken adını sonunda öğrenebildiğim en büyük oğlu Furworto yanıma geldi. Çevresindekiler ona kısaca Fur diyordu. Sanırım ben de ona Fur diyecektim.

Yanımdayken Fur'un kokusunu alabiliyordum. Hafif bir orkide kokusu burnumun içini ara ara şenlendiriyordu.

"Ravozski Ceylanı," dedi Fur, ilk defa yakından duyduğum sesiyle.

Başımı ona çevirdim. Etrafıma baktım ve mırıltımı daha iyi duyabilmesi için ona hafifçe yaklaştım. "Dianthus da diyebilirsin."

Bunu demem yanlış olabilirdi fakat içimden bunu demek gelmişti. Bana denilen Ravozski hitabından bıkmıştım ve arada kendi ismimi duymak da istiyordum.

"Gerçek adın bu mu?" diye sordu Fur gülümseyerek.

"Evet, Dianthus. Sen de Furworto olmalısın."

"Beni tanıman şaşırttı doğrusu. Böyle yüce birinin benim gibi önemsiz birinin adını bileceğini pek düşünmemiştim."

"Gözüm kulağım her yerdedir. Bu seni şaşırtmasın."

Fur tekrar gülümsedi. Ela gözlerinin şekli nereden baksan Morth'unkileri andırıyordu. Bu düşüncem için kendime kızıp önüme döndüm ve dansçılara baktım.

"Merak ediyorum, sen de bizim gibi misin?" diye sordu Fur.

Bu soruyla beraber afalladım. Kraliçe Carla'nın söylediği o sözler aklıma geldi: Ayrıca asla onlardan biri olduğunu söyleme. Öyle hissetmiyor olabilirsin fakat onlardan üstünsün. Onlardan biri değilsin.

Bu tavsiyeyi uygulamam için kendime söz vermiştim ve bu sözü bozup hem kendimi hem de Carla'yı hayal kırıklığına uğratamazdım.

"Yaşayış şeklim evet, tıpkı sizler gibi. Fakat pek de sizin gibi olduğum söylenemez. Kanım farklı, düşünce şeklim farklı, rutinlerim farklı."

"Harikulade bir şey," dedi Fur. Bana hayran gözlerle baktı. "Kendin ile gurur duyuyor olmalısın."

Tam ağzımı açıp kendim ile gurur duyduğumla alakalı bir şeyler zırvalayacakken Fur'un üzerindeki gölgeyle beraber duraksadım ve gözlerim yukarıya doğru gitti. Morth tepesinde dikilmişti ve Fur'a bakıyordu. Bu adam tıpkı soyunu kurutturmasına engel olan zehirli bir veba gibiydi.

Soru sorarcasına ona baktığımda Morth kuzenine gözlerini dikerek sonunda konuştu: "Ravozski Ceylanı ile önemli bir meseleyi konuşmama müsaade et Fur."

Fur başını salladı ve oturduğu yerden usulca kalktı. Pek de yerinden kalkmak istiyormuş gibi görünmüyordu ama burada Morth'un sözü geçerdi.

Neden buraya geldiğini ve benimle konuşacağı önemli meselenin ne olduğunu merak ediyordum. Artık insanlarla aramdaki ilişkide fettan rolünü oynamasını istemiyordum.

Ya da istiyor muydum? Onu özlüyor muydum yoksa?

Bu düşüncelerden kendimi soyutlayıp kendimi müziğe adadım ve gözlerimi yanımdaki sandalyeye oturan Morth'a diktim. Saçları hâlâ çok güzeldi, sakalları düzgünce kesilmişti, üstü başı özenle dikilmiş kıyafetlerden oluşuyordu ve adeta parıldıyordu. Fakat gözleri... Sanki son yaşadığı şeylerden dolayı ferini kaybetmişti. Artık eskisi kadar canlı bakmıyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 10, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

DİKENLER MEZARLIĞI | Azize 2Where stories live. Discover now