47 gözlerindeki ay

3.7K 143 5
                                    

"Daha iyisindir umarım kızım?" Sevim hanım teyzenin cümlelerine gülümseyerek baktım. "Evet gerçekten çok iyiyim"

Gerçekten çok iyiydim, evdeki hizmetçilere ayrı Akif'in ailesine ayrı rezil olmuştum. Muhteşem bir kariyer ilerlemesi. Bunların dışında hep birlikte yemek yemiş, şuan kahve içiyorduk. Akif'in babası Orhan bey amcanın şakayla karışık kahveyi benden istemişti bunun üzerine bir öksürük krizinin daha köşesinden dönmüştüm. 

Teyze veya amca diyordum çünkü kendimi nasıl rahat hissediyorsam öyle seslenmemi istemişlerdi ve ben hala asla onlara seslenemiyordum. İkisi de birbirinden tatlı insanlardı tüm gün kendimi germeme gerek olmayacak şekilde iyilerdi. Nilay, bana karşı dahada samimileşmişti yaşıtı olarak görüyor birbirimizin anladığı konulardan keyifli sohbetler ediyorduk.

 Bir de ağabeyi vardı, resmen Akif'in ikizi gibiydi sadece daha olgun hali olarak görünüyordu, kendisi 29 yaşında evli ve 2 çocuğu vardı, eşi aramızda değildi çünkü çocukları henüz çok küçük olduğu için yanından ayrılamamıştı.  Ağabeyini duyduğumda inanılmaz şaşırmıştım çünkü Akif'i magazinde stalk yaparken ağabeyi bir şekilde gözümden kaçmıştı. 

"Ailen nasıllar kızım biliyorlar mı bu durumu? Kızmıyorlardır inşallah?" Annesinin sorusuna takındığım en masumane tavrımla baktım. 

"Evet biliyorlar tabii ki ama kızmaktan ziyade çok sıcak bakmıyorlar diyelim. Yinede yetişkin olduğum için karışmıyorlar." Kesinlikle doğruydu İlk gün babam İstanbula gelip benimle konuşmak istemişti ama sonrasında sakinleşmiş ve en doğru kararı benim vereceğimi söylemişti. Bu cümle her ne kadar bende zelzele yaratsa da üstünde durmamayı seçmiştim. 

"İyi çok şükür kızım." birbirinden tatlı insanlarla konuşmanın verdiği o mutluluğu içimde bağırarak seviniyordum.

Gecenin başı hariç her şey çok güzeldi. Nasıl tanıştığımızı sorduklarında kısa süreli derin bir sessiz beni kavramıştı. Ama Akif, kız kardeşine anlattığı üstün körü hikayeyi ailesine de anlatmıştı. Bunu da atlattığım için içimden çığlık, çığlığa seviniyordum. 

Akif sohbetten sıkılmış olarak gibi yanıma geldi. "Kalkalım mı? sana arka bahçeyi gösteririm." Elini uzatmış beklenti dolu ifadeyle beni izliyordu. Tereddüt etmeden elini tuttum. İkimizde ayaklanınca Annesi nereye diye soru yöneltmiş ama Akif baş başa kalmak istediğimizi söylemişti. Yanaklarıma allık sürülmesine rağmen iki ton daha kızarmıştı, ayaklı domates gibi Akif'in yanına sindim.

Arkamızdan güldüklerini işitmiştim ama hızlı adımlarla Akif'in yanında ilerliyordum. Sonunda bahçeye ulaştığımızda şaşkınlıkla baka kaldım. Böylesine koca koca evlerin olduğu yerde bir orman olduğunu hiç tahmin etmemiştim. 

Her türden ağaçlar dikilmişti ve ağaçların bazılarında evler vardı küçük ve eskimiş görünüyorlardı, sadece bir tane ev renklerle bezenmiş hala çok güzel görünüyordu, bunun Nilay'ın olabileceğini düşündüm, Çok net görebiliyordum çünkü aralarında ışıklandırmalar vardı o kadar güzellerdi ki.

Akif, şaşkın halime bakıp güldü. "Bunların çoğunu ben ve ağabeyim diktik, çocukluğumuz bu evlerin içinde daldan dala geçti. Bir kaçı ben doğduğumda dikilmiş diğer bazıları da ağabeyim ve Nilay'ın doğumunda dikilmiş. Ağabeyim benimkini ben Nilay'ın doğumunda diktim çoğu ağacı " 

Gözlerimi zorlukla ağaçlardan ayırabildim. "Sizden hiç böyle bir şey beklemiyordum, evinizden çıkmayan peşinizde dadıların olduğu bir çocukluk bekliyordum. 

Güldü, gülünce adem elması oynamıştı o kadar yakışıklı görünmüştü ki gözüme öpesim gelmişti. Sanırım bir kere öpünce bağımlılık yapıyordu. 

Nasıl bakıyordum bilmiyordum ama bakışlarımı görünce onunda bakışları değişti. Elleri belimi kavradı aramızda ki  mesafeyi kapatıp kendine çekti. "Çocukluğumu bilemezsin ama bundan sonraki geleceğimi bilebilirsin." 

Gecenin derin sessizliği içinde söyledikleri kalbimi hızlandırıyordu. "Geleceğin içinde beni hayal ediyorsun yani?" 

Kulağımın tam dibine fısıldadı. "İçinde sen olmayan hiç bir şeyi hayal etmiyorum ben sevgilim." 

Kıkırtı dudaklarımdan kaçıverdi, "İşte bu gerçek bir evlilik teklifiydi."

"Bakıyorum da burada cesurca evlilik şakaları yapabiliyorsun, ama iki saat önce biz yapınca kollarımda nefesin kesiliyordu." Şimdi gülme sırası ondaydı. 

Kaşlarımı çatarak alttan alttan baktım. "O ayrı bu ayrı bir kere. Bak o konuyu da daha unutmadım, rezil oldum insanlara."  Katil civciv bakışlarıma hayran hayran baktı. 

"Fena mı oldu ilerde çocuklarımıza anlatabileceğimiz bir komik anı daha." Bir şeyler daha düşündü düşündü ve dikkatlice suratıma baktı. "Sinirlenince ne kadar güzel oluyormuşsun sen böyle." Kendi kendine söylediği son cümleden sonra algım tamamen yitmişti. Utançla başımı göğsüne gömdüm. Bu hareketimle sakince güldüğünü hissettim. 

Yüzünü saçlarıma yaslayıp derin bir nefes çekti, "Eğer seninle mesajlaştığımız ilk günler bu kokuyu alsaydım hiç duramaz, ayrılmazdım yanından." 

"Hiç öyle demiyordun ama git başımdan, yaşın küçük, gazeteci... Hiç birini unutmadım yalnız ben." 

"İlk mesajı tartışmayalım istersen? Ya da dur tartışalım Leyla sen öyle millete mi sataşıyordun? Ya belalı biri gelse seni bulsa?" 

Adamı durduk yere sinirlendirdim iyi mi oldu şimdi? Tabii ki deli gibi mesaj atmıyordum ama arada sırada iyi oluyordu en fazla engellerim diyordum.

"Yani sevgilim herkesin eğlence anlayışı farklı olabilir."

"Leylaa"

"Aşkımm"

"Aşkımm"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

yks Allah belanı versin.(konudan bağımsız)

Hala zengin beni çok seven yakışıklı erkeği bulamadım ben buna yanarım.

Bir Gece Ansızın (Texing)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin