4

58 7 0
                                    

Günlükle beraber merdivenlerden aşağı indim. Konuşmalar mutfaktan geliyordu. Alt kata indiğimde Matt tek kişilik koltukta yine düşüncelere dalmıştı. Beni fark edince ilk önce yüzüme baktı ardından elimdeki günlüğe. Birden ayağa kalktı ve elimdeki günlüğü kaptı.

“ bunu odandan çıkaramazsın. Bu çok tehlikeli “ dedi ve merdivenlerden çıkmaya başladı.

“ seninle konuşmamız lazım” dedim arkasından.

Arkasını dönmeden “ ne duruyorsun” dedi ve bende onu takip ettim. Odaya girer girmez konuşmaya başladım.

“ o günlükte yazanlarda neydi öyle. Gerçekten aklım almıyor. Sanki bir süper kahramanın hayatını yaşıyor muşum gibi. Sence bu mantıklı mı?”

“ aslına bakarsan hiçbir şey mantıklı değil. Senin hafızanın yerine gelmemesi gerçekten çok saçma.1-2 saat geçmeden her şeyi hatırlamış olman gerekirdi”

 “ ne yani daha fazla zaman geçerse bir daha hiçbir şeyi hatırlamayacak mıyım? Böyle bir kural mı var..”

“ hafızanı kaybetmen agresif halinin yok olmasına neden olmamış maalesef. Bu şekilde davranmaya devam edersen bir sonuca varabileceğimizi sanmıyorum”

“ burada çok önemli bir sorun yaşıyorum ve sende karşıma geçmiş bana akıl veriyorsun. Birazcık daha nazik olamaz mısın acaba?”

Bir süre sessiz kaldı. Sinirlenmişe benziyordu. Ama umurumda değildi. Kendimi gerçekten çok berbat hissediyordum. Kendi hayatıma adapte olmak gerçekten çok zor olacaktı.

“ burada sana yardım etmeye çalıştığımı görmüyor musun? Elimden geleni yapıyorum. Senden istediğim sadece birazcık sakin olman” Karşımda gerçekten çok çaresiz bir Matt gördüm. onunla olan ilişkimizi merak ediyordum.

“ peki bana bu kadar yardım etmek istemenin sebebi nedir?” dedim beklentiyle. Başını yerden kaldırdı ve yüzüme baktı.

“ çünkü sen benim hayatımı kurtarmıştın”

“sen… ciddi misin? Kendimden korkmaya başlıyorum”

“ bazen bende senden korkuyorum” dedi şakayla karışık.

“tamam şimdi her şeyi toparlayalım. O günlükte yazanlarla benim hafıza kaybımın nasıl bir ilişkisi var” dedim. Kolumdan tuttu ve yatağa oturduk. Birazdan söyleyeceği şeyin ne olduğunu bilmesem de korkuyordum.

“ senin görevin zor durumdaki insanları kurtarmak. Sana en yakın olan yerdeki yaşanan olayı hissedebiliyorsun. Ama zorluğuna ya da o insanın kurtulma olasılığına sen karar veremezsin. Kurtardığın insanın yaşananları unutması için ona bir çeşit hipnoz uyguluyorsun. Hipnozdan sonra eğer 1 saat içinde yaşananları günlüğüne yazmazsan olanları aynı şekilde sende unutuyorsun. Ama 1-2 saat içinde yeniden hatırlıyorsun ama sadece kendi hayatını. Kurtarma operasyonunu değil. Eğer o sırada yaralanırsan o konuda ben devreye giriyorum ya da eve yetişme konusunda.sanırım okuldan dönerken de böyle bir olay oldu ama zamanında eve yetişemedin. O yüzden her şeyi unuttun”

Kafamda anlattıklarını toparlamaya çalışıyordum. Bu duyduklarım benim için çok fazlaydı.çok kafa karıştırıcı ve yaşanması zor bir hayat gibi gözüküyordu. Ama bunları yaşayan bendim ve bundan kaçamazdım.

“ birazdan ormana gidip çantanı arayacağım. Telefonunla birlikte her şeyin içinde” dedi.

Ama onu dinlemiyordum. Düşüncelerimin arasında boğulmuştum. Sanki çok yanlış bir hayata gelmiştim. Normal bir aile hayatına sahip olsaydım şaşardım zaten. Hızla ona döndüm.

“ bana daha fazla şey anlat” dedim kararlılıkla.” Daha çok şey bilmek istiyorum”

“tamam… anneannen ve dedenle bu evde yaşıyorsunuz. Annen şehirde teyzenle birlikte kalıyor. Okula servisle gidip geliyorsun. Caddeye çıkmak için bir 20 dakika yürümen gerekiyor ama hızlı koşabildiğin  ve dayanıklı olduğun için sorun olmuyor. Jay ve maki adında yakın arkadaşların var. Derslerin orta düzeyde. Kimseyle alıp veremediğin yok. Daha duymak ister misin?”

Sanırım duymak istemiyordum.

“hayır, istemiyorum” dedim sakince. Matt boğazını temizledi ve yerinde kıpırdandı.

“bence bir şeyi daha bilmeye ihtiyacın var” dedi. Bezmiş bir şekilde ona baktım.

“bana aşıksın”

Lost MemoryWhere stories live. Discover now