11

46 3 1
                                    

“bende gelmek zorunda mıyım?” dedi Jay sinirlenerek. Maki onunda alışverişe gelmesine ısrar ediyordu. Bir erkeğin gözünden kıyafet seçmek fena olmazdı hani.

“tabi ki de geleceksin. Beni yalnız bırakmazsın değil mi farecik” dedi Jay’in yanağını sıkarak. Gerçekten çok komik gözüküyorlardı. Onları hayran bakışlarla izliyordum. Sonunda Jay teslim oldu – her zamanki gibi – ve küçük bir butiğe girdik. Girer girmez gözüme mor bir elbise çarptı. Sinsi sinsi gülümseyerek elbiseye yöneldim. herkes bir anda dağılmıştı. Kumaşını kontrol ettim üstüme tuttum ve etrafımda döndüm. İçimden “lütfen üzerime olsun, lütfen” diye dua ederek kabine girdim. Elbise bana hiç sorun çıkarmamıştı. Özellikle fermuarı çekerken.

“Abby, nereye kayboldun?” diye bağırdı Maki. Perdeyi çektim ve çıktım. Maki bir ıslık çaldı Jay’de aptal gibi sırıtmıştı. Kıyafet bakanların arasından da beni izleyenleri gördüm.

“ kesinlikle bunu almalısın. Dinle beni bak!” dedi Maki ve o zaman kesin karar kıldım. Bunu alacaktım.

Maki’de kırmızı straplez bir elbise aldıktan sonra butikten çıktık. Hava neredeyse kararmak üzereydi ama Jay bir yerlerde oturmayı teklif etti.

“ ne dersin Abby, eğlenceli olabilir” dedi Maki tatlılıkla. Aslında gitmek istemiyordum ama kendimi zorladım.

“tamam, tamam gidelim” dedim ve Jay’i takip ettik.

Çok gürültülü  bir bara gelmiştik ve kulaklarımı kapama ihtiyacı duydum. Maki ciyaklayarak kahkaha atıyordu ve beni çekiştirdi.

“bir tekila shot yapalım mı ha?” dedi Maki kaşlarını oynatarak.

“kesinlikle denemelisin Abby” dedi Jay. Sesi zor duyuluyordu. kendimi daha fazla ezik gibi hissetmemek için onları taklit ettim. Maki durmak bilmiyordu ve bende ondan aşağı kalmak istemiyordum. ama o da bir türlü sarhoş olmuyordu.

“Abby, bence bu kadar yeterli” dedi Jay ve tam dikecekken elimden aldı. “bırak” diye çekiştirdim ve bardak yere düştü.

“Abby iyi misin?” dedi Maki ama gülmeden duramıyordum.hiç bu kadar iyi hissetmemiştim ve bunun mahvolmasını istemiyordum.

“sanırım onu eve götürsem iyi olacak” dedi arkamdan bir ses. Kafamı tezgaha dayadığım için kim olduğunu göremedim.

“sizin burada ne işiniz var” dedi Maki korkarak ama adam onu dinlemedi ve beni kucağına aldı.

“kızımın güvenliğini sağlamak benim görevim.”

Beni arabanın arka koltuğuna yatırdı. Çok fazla sıcak basmıştı ve kolumu bile kıpırdamak istemiyordum. sadece uyumak istiyordum ama içimden ona karşı çıkma isteği uyumama engel oluyordu.

“beni evime bırak” dedim fısıldayarak.

“tabi ki eve gideceğiz. Ama benim evime.”

“senin bu yaptığına kaçırmak denir”

“bir baba kızını eve götürüyorsa bu kaçırmak değildir”

“ama ben gelmek istemiyorum” dedim ve sesim titredi. Kendimi ona karşı güvensiz hissediyordum ve bu korkmama neden oluyordu. Yavaş yavaş ayağa kalktım ve direksiyona müdahale ettim. Araba bir süre yoldan çıktı ve yeniden kontrolü sağladı.

“kaza yapmamızı mı istiyorsun. Rahat dur!” diye bağırdı Freddie. Onu bu şekilde hiç görmemiştim. Onu kendimce kısa süredir tanıyor olsam da şuan da dönüştüğü kişi ona olan ufacık sevgimi bile yok etmişti. Bir daha bağırmadım ya da ağlamadım. Çünkü onun karşısında güçlü durmak istiyordum ve öyleydim de. Karanlık yollar sonunda sona erdi ve bir evin önünde durduk.alkolün etkisiyle yürümekte biraz zorlandım ama biraz olsun kendime gelmiştim. Bu mantıklı düşünmemi engellemezdi. Kolye tenimi yakmaya başladı. Sanki yaklaşan tehlikenin habercisi gibiydi. İkimizde konuşmuyorduk. Sadece Freddie’nin yükses sesli nefes alış verişleri duyuluyordu. koltuğa oturdum ve bacak bacak üstüne attım.

“sana kahve yapayım, kendine gelirsin” dedi ve mutfağa yöneldi. Birden tatlı ev kızı olmuştu sanki.

O kahveyi hazırlarken bende salonu gezdim. Büfe’de ikimizin fotoğrafları vardı. Ama annemin yoktu. ya da başka herhangi bir kişinin. Bir fotoğrafta elimde ok vardı ve babamda arkamdan nişan almama yardım ediyordu.11-12 yaşlarında gözüküyordum. Başka bir fotoğrafta elimde bir kupa vardı. Havaya kaldırmış sırıtıyordum.

“ 2007 yılında atletizmde il birinciliği almıştın. Seni hep ben çalıştırmıştım” dedi Freddie arkamdan. Yorum yapmadım ve koltuğa yöneldim. giderken birden kolumu tuttu ve kendine çekti. Kolye ucumu eline aldı ve incelemeye başladı.

“bu da nereden çıktı?” dedi. Geri çekildim  ve kolyeyi bluzumun içine soktum.

“dedem hediye etti” dedim. Yüzünde şaşkınlığa uğramış gibi bir ifade vardı. Sanki yıllardır aradığı bir kolyeymiş gibi.

“ sana bundan daha güzelini alabilirim” dedi ve tekrar tutmaya yeltendi ama ondan daha fazla uzaklaştım.

“hayır istemez. Ben bunu çok sevdim ve hiç çıkarmayacağım” dedim. Bir kolyeyi savunuyordum şuan.

Kahve taşmaya başladı ve Freddie hızla mutfağa koştu. Bende o sırada hiç bir şey demeden kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Gecenin bir vakti eve dönmek çok zor olmasa gerekti. Arkamdan geldiğini hissetmedim ya da dönüp bakmadım sadece yürümeye devam ettim. Peşimden gelmese iyi ederdi.

Yürürken bir park buldum ve salıncağa oturdum. Sallanmak nedense çok eğlenceli gelmişti. Var gücümle daha yükseğe sallıyordum kendimi. Esen serinlik beni her saniye daha da rahatlatıyordu. Freddie’nin yanında kendimi fazla sıkmıştım sanırım. Yakınlardan bir ayak sesi geldi ve ödüm koptu. Birden yavaşlamaya çalıştım ama çok zordu. Bana yaklaşmaya devam ediyordu. Karanlıkta gözleri gümüş gibi parlamıştı ve biraz daha yaklaştığında gelen kişinin Dean olduğunu anladım. Kıkırdadım ve elimi kalbime koydum.

“senin burada ne işin var?” dedim sanki çok enteresan bir şeymiş gibi.

“her akşam yürüyüşe çıkarım burası da yolumun üstü.  Sen neden buradasın, çocukluk duyguların mı kabardı?”

“evet öyle de denebilir” dedim ve yanımdaki salıncağa oturdu.

“karanlıktan seçmek biraz zor ama yüzün berbat görünüyor. İyi misin?” dedi bana biraz yaklaşarak.

Gülümsedim ve yüzümü saçımla gizlemeye çalıştım.

“ iyiyim, gayet iyiyim” dedim ve sırıttım. Buna kendimi inandırmaya çalışıyordum. “ hafta sonu Zack’in evinde parti varmış, gelmeyi düşünür müsün? Gerçi o senin alt sınıfında ama…”

“ evde parti verdiğine göre evi baya güzeldir ha?” dedi yere bakarken.

“bilmem daha önce hiç gitmedim ama gidenlerin hepsi güzel yorumlar yapıyor, hatta Zack’in takma adı Parti Çocuk’tur.”

“senin takma adın var mı?” dedi. Hava birden soğumuştu sanki.ona yaşadıklarımı anlatmak istemiyordum. hem de hiç.

“ bana Kayıp Hafıza derler. Çok unutkanımdır” dedim. Hiç inanmışa benzemiyordu ama gülümseyerek karşılık verdi.

“ben başka bir şey hayal etmiştim” dedi.

“ne gibi mesela?”

Yüzünü bana doğru yaklaştırdı. karanlıkta daha da çekici gözüküyor diye düşündüm.

“yalancı Abby”

İlk başta hakaret algıladım ama yüzünün değişen şeklini görünce kahkaha atmaya başladım. Gecenin bir yarısı parkta salak gibi gülüyorduk. Dean’in bana verdiği mutluluk ve rahatlık gerçekten ihtiyaç duyduğum bir şeydi. Ve onu kaybetmek istemiyordum. bu olasılık neden aklıma gelmişti ki.

Eve vardığımda Matt her zaman ki gibi verandaya oturmuş düşünüyordu. Beni görünce hemen ayağa kalktı.

“iyi geceler Abby, nereden böyle” dedi soğuk bir şekilde.

“sana da iyi geceler Matt, okuldan bir arkadaşla buluştum” dedim aynı soğuklukla.

“eğer o kişi kimse ondan uzak durmalısın”dedi Matt arkamdan.

“kiminle görüştüğümü nereden biliyorsun ki?” dedim. Kollarımı birleştirip ona döndüm.

“kim olduğunu bilmiyorum ama kolyen o kişinin tehlikeli olduğunu söylüyor” dedi. Kolyeme baktım. normalde gri gözlerle bakan kolye şimdi kırmızı rengini almıştı.

Du hast das Ende der veröffentlichten Teile erreicht.

⏰ Letzte Aktualisierung: Jun 21, 2013 ⏰

Füge diese Geschichte zu deiner Bibliothek hinzu, um über neue Kapitel informiert zu werden!

Lost MemoryWo Geschichten leben. Entdecke jetzt