7

80 4 4
                                    

Eve varmak üzereydim. Muhteşem süper güçlerimi şuan da kullanacak halim yoktu. Nedense çok yorulmuştum. Matt’i ağaca yaslanmış beni beklerken buldum. Kalp atışımın ritmi değişti.

“ beklediğimden daha sakin gözüküyorsun, sanırım her şey yolunda gitti ha?”

“evet, şaşırtıcı derecede iyiydi. Sorduğun içi sağol.”

“ne demek” dedi ve beni içeriye kadar takip etti. Mutfaktan yine güzel kokular geliyordu ve gülümsemeden kendimi alamadım.

“bayan Moore sabahtan beri senin için mutfakta. Yaptıklarını yemek için sabırsızlanıyorum” dedi karnını ovuşturarak. Demek geri dönmemi bu yüzden heyecanla beklemişti. Mutfağa girdim ve ona sarıldım. Şaşırmışa benziyordu ama daha sonra gözlerinin içi gülmeye başladı. Onun bu yaptıklarını başka nasıl ödeyebilirdim ki. Neler hazırladığına baktım iştahla ve yardım isteyip istemediğini sordum. Bu işi fazla ciddiye almışa benziyordu elimi bile sürdürmedi. Merdivenlerden çıkmaya başladım. Matt arkamdan gelecek mi acaba diye çok merak ediyordum ama o salona geçti ve koltuğa yayıldı. Buraya iyice alışmış olmalıydı.

Odama gider gitmez kendimi yatağa attım. Ve babamı düşünmeye başladım. Kate o kadar iyi bir insandan nasıl ayrılmıştı anlamadım. Yine de o kötü anılara sahip olmadığım için biraz olsun mutluydum. Kafamı dağıtmak için ödevlerimin başına geçtim. Dersler konusunda hiç zorlanmamıştım. Hatta hocalar bugün beni fazlasıyla beğenmişlerdi. Durumumdan haberdar olduklarını sanmıyordum. En çok hoşuma giden şey ise okulda dedikodu konusu olmamamdı. Herkes beni sevecenlikle karşılamıştı. Sanki hepsiyle bir aile gibiydik. Kapı açıldı.

“Abby hanım, yemeğiniz hazır aşağıdan bekleniyorsunuz”

“haber verdiğiniz için teşekkür ederim Bay Matt” dedim ve gözlerimi devirdim. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Sanırım onu çok tatlı bulduğumu belli etmemek içindi. Kendime karşı çok açık sözlüyümdür.

Sofrada 4 kişiydik. Kate’in beni görmeye gelmemesine şaşırmıştım. Onun yokluğunu beni biraz etkilemişti.

“ onlara bu işi tek başına başarabileceğini söylemiştim ama bana inanmadılar. Beni haklı çıkaracağını biliyordum” dedi dedem. Tıpkı bir çocuk gibi konuşuyordu ve bu çok tatlıydı. Onun yanında yaşadığın her sıkıntıyı unuturdun.

“sanırım beni en iyi anlayan senmişsin dede” dedim başım eğik yemeğimi yerken.

“ işte bende bunu demeye çalışıyorum” dedi anneanneme bakarak. Sonra birbirleri ile laf dalaşına girdiler. Sırıtarak onları izliyordum. Gözlerim ikisi arasında gidip geliyordu. Ve istemsiz bir şekilde kafamı Matt’e çevirdim. Tanrım o da bana bakıyordu. Gülümsemem birden soldu ve hemen önüme baktım. Bu durum beni fazlasıyla memnun etmişti. Ağzım doluyken yeniden gülümsedim. Nasıl olsa şuanda dedemlere gülüyordum.

Bu sefer beni yatıran olmamıştı ama kendimi fazlasıyla güvende hissediyordum. Odama görür görmez alışmıştım zaten. İçimde bir yerlerde bu ormanın zararsız olduğunu biliyordum. Ya da bu, burayı koruma içgüdümle mi alakalıydı bilmiyorum. Yarın ile ilgili güzel hayaller kurarak uykuya daldım.

Ama gecenin bir yarısı kulağımın uğuldamasıyla yerimden sıçradım. Ses sanki beynimin içinden geliyordu ve çok güçlüydü. Kulağımı sımsıkı kapadım ve geçmesini bekledim ama bir türlü geçmek bilmiyordu. Birden ayağa kalktım ve cama yürüdüm. Ormanın derinliklerine yoğunlaşmaya başladım. Gözlerim birden kısıldı ve daha dikkatli dinlemeye başladım. Kafamın içindeki ses artık beni rahatsız etmiyordu sanki bana bir şey anlatmaya çalışıyordu. Vücudum istemsiz bir şekilde hareket etti ve üstümü değiştirmeye başladım. Hızlı bir şekilde giyindim ve cama çıktım. İçimde müthiş bir şekilde aşağı atlama isteği vardı. Nefes nefeseydim ve bu korkumla ilgili değil heyecanımla ilgiliydi. Sanki şuan da yaptığım ve yapacak olduğum şey bu hayatta en zevk aldığım şeydi.

Sorunsuz bir şekilde aşağı atladım. Ve hiçbir duraklama yaşamdan yürümeye başladım. Nereye gideceğimi bilmiyordum ama içimde bir yerlerde gideceğim yönü biliyordum. Kısa bir süre sonra koşmaya başladım. Rüzgâr yine kulağıma fısıldıyordu. Önüme çıkan hiçbir engeli affetmiyordum. Ve bir çığlık duydum. Doğru yoldaydım. O sese doğru koşmaya başladım ve bir kızla göz göze geldim. İkimizin arasında devasa büyüklükte bir kurt duruyordu. Kız ter içinde kalmıştı ve çığlıklar içinde yanıma koşmasından korkuyordum. Asıl korktuğum kızdı, kurt değil. Çünkü o zaman kurt beni fark edecekti ve şansım biraz olsun azalacaktı. Beynimin içinden ona seslendim. “ şuanda senden çok zor bir şey isteyeceğim. Lütfen sakin ol ve bana güven. Ve sakın benim olduğum tarafa bir daha bakma.”  Kız hafifçe başını salladı ve buna nedense şaşırmadım. Beni duyacağını biliyordum. Ve ardından kurda konsantre oldum. Gittikçe kıza yaklaşıyordu ve karnından aç olduğuna dair gurultular geliyordu. Bir kurdun bile beni duyamayacağı kadar sessizdim. Ve bu benim en büyük avantajımdı. Hızlı bir şekilde ağaca tırmandım ve en uygun pozisyonu almaya çalıştım. Tanrım bu iş gerçekten çok eğlenceliydi. Bir dakika aşağıda ne zaman öleceğini bekleyen bir kız vardı. Kurt bir adım daha attıktan sonra hızlı bir şekilde üstüne atladım ve yerde tepinmeye başladık. Sırayla birbirimizin üstüne çıkıyorduk. Yanağıma sert bir pençe geçirdi ve bende dişlerine tüm gücümle bir yumruk attım. Kız bizden baya uzak bir ağacın arkasına gizlenmişti ve beni izliyordu. Tanrı aşkına bu kızın bu saatte burada ne işi vardı?

Kurtla aramızdaki müthiş mücadeleden bir süre sonra sıkılmaya başlamıştım. Eğleneceğim derken canıma kast etmek istemem. Tekrar ağaca tırmandım ve kalın bir dal koparıp kurdun üzerine atladım. Tam isabet. Kurt sırtüstü bir şekilde yerde kıvranıyordu. Dili dışarıdaydı ve gözü dönmüştü. Bir an için ona acısam da bu histen hemen kurtulmuştum. Öldüğüne karar verdiğim anda kızın yanına gittim. Koşarak bana sarıldı ve elini yaramın üzerine koydu.

“ iyi misin? Acıyor mu?”

“ hayır tatlım, inan bana ne kadar eğlendim bilemezsin, ama senin bu saatte burada ne işin var?” dedim alnımı kırıştırarak. Özür diler gibi bana baktı ve ağlamaya başladı.

“ sadece evdeki kavga seslerinden biraz uzaklaşmak istemiştim. Farkında olmadan ormanın büyüsüne kapıldım ve kendimi burada buldum”

Aklıma birden benim ailem geldi ve ona sonuna kadar hak verdim. Bu kadar masum olmak zorunda mıydı?

“ tamam şimdi gözlerime bak” dedim ve her şey birden bire olup bitmişti. “ ormanda yürürken kendini bir anda burada buldun ve benimle karşılaştın. Seninle biraz sohbet ettik ve evine gitmeye karar verdin. Etrafın güvenli olduğunu biliyorsun ve hiçbir şey sana zarar veremez” dedim yavaş yavaş. Kafasını salladı ve birbirimize sarıldık. Başını okşadım ve her şeyin yolunda olacağını fısıldadım.

“sen özel bir çocuksun, kendini ispatla”

Yanağımda, omzumda ve dizimde sıyrıklar vardı. Eve fazlasıyla zamanında yetişmiştim. Zaten acele edemeyecek kadar yorgundum. Topallayarak eve yürürken karanlığın arasından Matt çıktı.

“ parti nasıldı? Açılışını çok güzel yaptın”

“ tam bana layık bir şekilde” dedim ve sinsi sinsi gülümsedim.

“ acele et de günlüğüne yaz” dedi başını odama doğru sallayarak.

“ merak etme yeterince vaktim var” dedim ve eve yürüdüm. Arkamdan fısıldadığını hiç zorlanmadan duymuştum.

“ benim de var”

Lost MemoryWhere stories live. Discover now