6

51 4 0
                                    

“eminsin değil mi?” dedi Kate endişeli bakışlar arasında.

“evet eminim. Üstesinden geleceğim merak etme” diyerek ona olabildiğince güvence vermeye çalıştım. Çantamı omzumdan geçirdim ve ormanın içinde yürümeye başladım. Kaybolduğumu düşündüğüm an geldi aklıma. Kendimi biraz berbat hissettim. Derin bir nefes aldım ve “ne kadar güzel bir orman” diye geçirdim içimden. “gerçekten hiç korkunç değil, tam yaşanılası bir yer.”

Kimi kandırıyordum ki. Acaba daha öncelerde de bu kadar tırsıyor muydum. Matt’in söyledikleri geldi aklıma.” Caddeye çıkmak için bir 20 dakika yürümen gerekiyor ama hızlı koşabildiğin  ve dayanıklı olduğun için sorun olmuyor.”

Evet, koşmak mantıklı gelmişti. Çantamı sıkıca tuttum ve koşmaya başladım. İlk başta yavaş başladım ama daha sonra gerçekten çok hızlı ve çevik bir şekilde koşmaya başlamıştım. Aslında biraz eğlenceliydi de. Etrafımdaki ağaçlar bulanık bulanık gözüküyordu. Bazı kütüklerin üzerinden ceylan gibi zıplıyordum ve ağaç dallarına takılmamak için başımı eğiyordum. 5 dakika içinde caddeye varmıştım. Birkaç saniye soluklandıktan sonra nefesim düzeldi. Görünürde daha kimse yoktu. biraz ilerideki banka oturup beklemeye başladım. Kafamdan okula gittiğimde yaşayacağım olaylarla ilgili görüntüler canlanıyordu. Bazen ister istemez kötü şeyler düşünüyordum ve moralimi bozuyordu. Ama her şeyi yoluna koymakta kararlıydım.uzaktan otobüs sesi duyuldu ve sarı bir araba yaklaşmaya başladı. Boğazımı temizleyip ayağa kalktım.ayağımla ritim tutmaya başladım. Otobüs önümde durdu ve kapı gürültülü bir şekilde açıldı. Gülümsedim ve fazla yüksek gelen basamağa adımımı attım.

“ günaydın Abby, çok güzel bir gün, dedi şoför.

“kesinlikle” dedim. İlk başlarda beni alıyor olmalıydı ki az kişi vardı. Başımla onlara selam verip en arkaya oturdum. Çantamın içini kurcaladım ve kulaklık buldum. Hafif gülümsedim, yol boyunca müzik dinledim ve her şey yolundaymış gibi davrandım.

Okulun bahçesi öğrenci cenneti gibi bir yerdi. Yanımdan gelip geçenler bana selam veriyordu. Sanırım bu okulda baya popüler olmalıydım. Ama şuan da kendimi gerçekten ezik hissediyordum ve insanların bendeki bu değişimi nasıl karşılayacaklarını merak ediyordum. Matt benimle gelmemişti ama çantama okulumla ilgili bazı bilgiler yazan bir kağıt sıkıştırmıştı. Dolap numaram, sıra numaram, girdiğim derslerin sınıfları, hangi etkinliklere katıldığım… sahi bunların hepsini nereden biliyordu.

“tamam seni sonra ararım, Tanrım Abby, düşündüğümden de iyi görünüyorsun!, dedi Maki yanıma koşarak. Biraz heyecanlanmıştım. Bu kıza karşı hissettiğim güzel duygular içimden bana el sallıyordu. Bana göre daha spor giyiniyordu ve fiziği çok iyiyiydi. Bir anlığına onu kıskandığımı düşündüm.

“şey… ben”

“ biliyorum biliyorum takma. Bu işin üstesinden geliriz, dedi kelimeleri yayarak. Gerçekten çok rahat ve cana yakın gözüküyordu. Biyoloji dersinde onun birlikteydik. Beraber eş olduk ve tahmin edemeyeceğim kadar hızlı geçti ders. Onunla anlaşmak için çok uğraşmamıştım. Her şey çok doğaldı ve bu hoşuma gitmişti. Bu işi kendi başıma başardığım için çok mutluydum. Yemekhanedeyken yanıma Jay oturdu. Uzun boylu ve mavi gözlüydü. Tatlı bir çocuktu ama ona dost gözüyle bakmıştım. Bazı şeylerin aynı kalmasına seviniyordum.

“ iyi görünüyorsun Abby”

“her zaman” dedim ve sırıttım. Okul bitene kadar her şey yolundaydı.eve gidince kovboy dansı yapmak istiyordum. Ve Matt’e “n’aber dostum” deyip sırtına vurmak istiyordum. Hayatım biraz olsun gözüme çekici gelmeye başlamıştı. Okul kapısından çıkarken Maki ile Jay derin sohbete dalmışlardı. Birkaç adım sonra karşıdan gelen bir adam gözüme çarptı. Bana bakıyordu ve üzerime doğru geliyordu. Durdum ve daha yaklaşacak mı diye bekledim.

Maki ile Jay “ seni durakta bekliyoruz” diyerek yanımızdan ayrıldılar. Adam bana gülümsedi.

“ Abby, konuşabilir miyiz?”

“pardon, siz kimsiniz?”

“ bu soruyu sorman bu durumunda gerçekten çok normal ve birazdan ilgini çekeceğime eminim.”

“ ne demeye çalışıyorsunuz?”

“ Abby, ben senin babanım.”

Bahçede bir banka oturduk. Evdeyken baba lafı hiç ağızlarından çıkmamıştı. Ve nedense bende hiç sormamıştım. Öldü lafını duymaktan korkmuştum belki de.

“senden hiç bahsetmemişlerdi” dedi kısık bir sesle.

“ tahmin etmiştim.” Derin bir iç çekti ve gökyüzüne baktı. Sanki yaşamak çok zor der gibi bir hali vardı.

“ annenle 3 sene önce boşandık. O zaman şehirde oturuyorduk. Sen yine bu okula geliyordun. Ama annenle aramız hiçbir zaman tam anlamıyla iyi olamamıştı. Sen doğmadan önce bile çok büyük sorunlar yaşıyorduk. Ama ben bir kızım olmasını çok istemiştim ve her şeye rağmen evliliğimizi sürdürmeye çalıştım. Sende belli bir yaşa geldikten sonra kararı sana bıraktım.”

“ bende ayrılmanızı mı söyledim.”

“evet. Tam olarak öyle demesen de onaylamıştın.”

“kim bilir ne kadar bezdirmişsinizdir beni de ondan”

Hafif bir kahkaha attı ve başımı okşadı.

“ inan bana bu konuda seni asla suçlayamam. Bu hayatta saygı duyduğum nadir kişilerden birisin” dedi. Onunla konuştukça daha çok sevmeye başlamıştım. Çok farklı bir kişiliği vardı ve kendimi özel hissettiriyordu.

“ bazı okul çıkışları seni görmeye geliyorum. Annenin haberi yok.”

Bir baba ile gizli gizli görüşmek bana çok itici gelmişti. En azından hayatım sırf aksiyondan oluşmuyordu. Drama da yer vardı.

“nerede çalışıyorsun?”

“inşaat işçisiyim. Aynı zamanda koordinatları düzenlerim. Kendimi bildim bileli bu işi yapıyorum”

“işinde iyi misin bari”

Gülümsedi ve sarıldı. Bir süre öyle kaldık. Ağladığını daha sonradan fark ettim. Gerçekten içim acımıştı. Hayattan bezmiş bir hali vardı ve ben ona yardım etmek istiyordum.

“ genelde ağlayan biri değilimdir ama şimdi nedense kendimi tutamadım.”

“tutmak zorunda değilsin, sende insansın sonuçta.”

“bu hayat ağlayanlara bir şey vermiyor maalesef. Güçlü olmak zorundayım ki sorumluluklarımı yerine getirebileyim. Bunlardan biride sensin.”

Gülümsedim ve ayağa kalktım.

“baba benim gitmem gerekiyor. Arkadaşlarım çok uzun süredir bekliyorlar.”

“tabi tatlım, ben yarın yine gelirim. Unutma annenin haberi yok.”

Başımı salladım ve yürümeye başladım. Ben az önce ona baba demiştim. Sırf ona üzüldüğüm için böyle dediğimi nereden anlayacaktı ki…

Lost MemoryWhere stories live. Discover now