7. Bölüm - Feneri Paylaşmak

2.5K 117 123
                                    


Merhabalar çok sevgili okuyucularım ve biricik arkadaşım Sema :D (Çünkü bu bölümün fikrini bu kız verdi teşekkür etmesem ayıp) Umarım bu bölümü seversiniz. Benim yine içime sinen bir bölüm oldu. Biliyorum bölümler tek tek. Hani merak olmayınca koş koşa gelmiyorsunuz ama okuduğunuzda sizi tatmin ve mutlu edecek şeyler yazmak için uzun uzun düşünüyorum. O yüzden, yorumlarınız benim için çok önemli bunu unutmadan, yorumları yapıp öyle gidin tamam mı :D Bir de #anlatılmamışmasallar etiketinde de beklerim yorumları ille de wattpad hesabı sahibi olmanız gerekmiyor yani. Öpüldünüzzz...

Hazan önündeki kâğıtları karıştırdı ve derin bir nefes üfledi dudaklarından. Anlaşmak üzere oldukları hammadde pazarlayıcı şirketle hazırladıkları anlaşma elindeydi ve içine sinmeyen bir şeyler vardı. Ancak sorunun neden kaynaklandığını bir türlü anlayamıyordu. Belki de pimpiriklilik yapıyordu. Belki de gerçekten gözünden kaçırdığı bir şey vardı. Hazan'ın aklını kurcalayan birkaç minik pürüz...

Gözleri istemsizce telefonuna gitti. Yağız'a saatlerdir ulaşamıyordu. Ama o burada olsa, hemen sorunun ne olduğunu anlardı kesin. Ve ona gereksiz yere kafaya taktığını ya da gerçekten bir sorun olduğunu söylerdi. Eğer gereksiz yere kafaya taktığını söyleyecek olursa mesela, Hazan'ın içi hemen rahatlardı. Ya da aksini söylerse hemen oraya dikkat kesilirdi. Çünkü Hazan bu konuda Yağız'a çok güveniyordu. Onun sözleri Hazan'ı ikna edebilecek tek şey gibiydi. Sadece bu konuda mı? Adama her konuda güveni sonsuzdu.

Telefonunu eline aldı. Ardından dudaklarını büzerek ekrana baktı. Yağız'a hiç bu kadar uzun süre ulaşamadığı olmamıştı. Yani tabi ki toplantıları olurdu ama Yağız o toplantılardan önce Hazan'a haber verirdi ve Hazan da onu rahatsız etmezdi. Sonuçta farklı şirketlerde de çalışsalar aynı işi yapıyorlardı. Birbirlerini anlamaları bu yüzden kolaydı.

Ama bu durum... Bu biraz fazla kafa kurcalayıcıydı. Yağız Egemen gibi bir adam için bu kadar süre habersizce ortalıktan kaybolmak tuhaftı. Hazan'ın içinde bir huzursuzluk vardı. Genelde Yağız'a ulaşamadığında bir işi olduğunu bilir ve onu da rahatsız etmemek adına ısrarla ve defalarca aramazdı. Ama Yağızda sonunda ona dönerdi. Bu defa dönmüyordu. Ve Hazan'ın artık beklemek için sebepleri tükeniyordu.

Telefonunun kilidini açıp rehbere girdi ve ardından Yağız'ı aradı tekrar. Ama uzun uzun çalan telefonunu yine kimse açmadı. Artık içi iyide iyiye sıkılır olmuştu. Dudaklarını kemirmeye başlarken, rehberde Yağız'ın kardeşinin adını buldu. Sinan'ın... Ailesinden en samimi gördüklerinden biri Sinan'dı sonuçta. Bir şey biliyorsa ona söyleme ihtimali en yüksek olan de Sinan'dı. Normalde yapacağı şey değildi ama çok endişeliydi. Sinan'ı aradı.

Yağız'ın telefonunun aksine, Sinan'ınki birkaç çalışta açıldı.

"Alo, Hazan."

"Alo, Sinan. Selam. Nasılsın?" diye sordu Hazan, bodoslama lafa girmemek adına. Endişeli de olsa kontrolü kaybetmek ve kabalık yapmak istemezdi.

"Yağız'ı mı merak ettin?" diye sordu Sinan bunun üzerine.

"Aynen." Dedi Hazan telefonun öbür ucundaki adamı onaylarken. "Ulaşamadım da bir süredir. Seninle mi?"

"Hayır." Dedi Sinan bir süre duraksayarak. "Kötü şeyler oldu. Açmaz şimdi telefonunu."

Hazan Sinan'ın söylediklerini duymasıyla zaten pır pır edip duran kalbinin iyice hızlandığını fark ederken ayağa fırladı. Biliyordu işte. Kötü bir şey olduğunu biliyordu ve içindeki sesi önceden dinlemiş olmalıydı.

"Ne oldu?" dedi camın önüne doğru yürürken. "Ne kadar kötü? Yağız'ın nerede olduğunu biliyor musun? Telefonunu da açmıyor. Hiç yapmaz böyle."

Anlatılmamış Masallar | Yağız & Hazan One-ShotsWhere stories live. Discover now