9. Bölüm - Hepsi Bir Rüyaydı

1.4K 71 112
                                    




Merhaba Geceyarısı Mumları severler. İşte o yürek dağlayıcı alternatif son. Ağlayarak okuyun


"Ben..." dedi Hazan yerinden doğrulurken. "Yağız. Yağız'ı aramam lazım. Durması lazım. Gitmesine izin veremem."

"Telefonu kapalı." Dedi Sinan.

"Uçak. Uçağa yetişmem lazım Sinan." Dedi Hazan çantasıyla birlikte evden fırlarken.

"Yetiş." Dedi Sinan başını onaylarca sallarken. "Git ve durdur onu."

...

Hazan trafikten kurtulduğunda çok az vaktinin kaldığını biliyordu. Bu vakit ona yetmezdi. Yeterli değildi. Ama fark etmezdi. Bu pes etmesine yetmezdi. Yetişmeliydi. Ne olursa olsun yetişmeliydi. Tek şansı buydu. Öyle hissediyordu. Yağız her ne hissederse hissetsin, Amerika'ya gittiğinde hepsinin kaybolmasından korkuyordu. Hazan'ı ne kadar sevdiği bir yana, Hazan'ın varlığı onun hayatına acıdan başka bir şey getirmemişti. Önce aşkını anlayamadığı ve başkalarıyla olduğu onca zaman Yağız'a tüm o çaresizliği hissettirmişti. Ve şimdi giderse Yağız ondan sonsuza dek haklı olarak kaçmış olacaktı. Oraya kadar gidip onun onsuz seçtiği hayata müdehale edemezdi. Ama burada, en azından ona gitme kal diyebilirdi. Gitme ve benimle, bizimle kal diyebilirdi. Ona yetişmek zorundaydı.

İbre git gide daha yüksek hızları gösteriyordu ama umurunda değildi Hazan'ın. Uçacak da olsa varacaktı. Bu yüzden ayağını bir an gazdan çekmiyordu.

Önünde hızla kıvrılan virajı gördüğünde Hazan o virajdan çıkabilecek mi bilmiyordu bile. Kanına bir anda yüksek oranda adrenalin zerk olurken nefesini tuttu ve hızla frene bastı.

...

Yağız hızla yerinden kalktı. Madem gidemiyordu, kalacaktı. Ne olursa olsun. Eğer orada yaşamayacaksa, gömülü olduğu yerin burası olması daha iyiydi. Sonsuza dek ciğerleri patlak da kalacak olsa, Hazan'ın kokusunu tekrar duyabilmeliydi.

Çıkışa doğru yürürken elini cebine attı ve telefonunu cebinden çıkarıp açtı. Ardından çıkışta bulduğu ilk taksiyi durdurdu. Valizi muhtemelen çoktan Amerika'ya yola çıkmıştı zaten. Sonra gelip onu alabilirdi. Aniden verdiği kararların hangisini kime açıklayacaktı bilmiyordu. Evinin anahtarı da Hazan'daydı zaten. Ama onu aramaya ve vazgeçtiğini söylemeye cesareti yoktu. Korkuları mı daha büyüktü yoksa cesaretsizlikleri mi bilmiyordu. Belki şimdi veremediği kararı davadan sonra, belki bir ay sonra verecekti. Ama biliyordu. Eğer gidecekse ölmeye gitmemeliydi. Eğer ölecekse bir yerde yaşarken, orası burasıydı. Eğer yaşamaya karar verirse tekrar, Hazan olmasa da, cesaret edebilirse o zama giderdi. Böyle bir şey yapabilir mi, becerebilir mi bilmiyordu ama şuan yapamadığını biliyordu. Vanessa haklıydı. Eğer kendi için gitmiyorsa, en azından başkaları için, ona ihtiyaç duyan başkaları için kalmalıydı. Annesi için, Sinan için, Selin için, belki Hazan için... Ama gitmek kendi için yaptığı bir seçim olana kadar en azından, buradaydı.

Taksiye bindikten sonra Sinan'ı aradı.

"Alo Sinan."

"Yağız?" Dedi Sinan şaşkınlıkla. "Gitmedin mi? Ben aradığımda telefonun kapalıydı."

"Gitmek üzereydim. Sonra bunu kendim için seçmediğimi fark ettim. Kendim için bile gitmiyorsam en azından sizin için kalabilirim dedim."

Sinan keyifle güldü. "Ah Yağız ya... Telefonunu kapamasaydın keşke."

"Açtım işte. Neredesin sen? Yanına geleyim. Evin anahtarını Hazan'a verdim ve şimdi almaya gitmek içimden gelmiyor. Ona bir açıklama yapamam."

Anlatılmamış Masallar | Yağız & Hazan One-ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin