0: "Zamanın eli değdi bize."

57K 3.4K 4.9K
                                    

müslüm gürses, nilüfer
(medyaya ekledim, lütfen bölümle dinleyin, resmen bu fic için yazılmış bir şarkı.)

düşüncelerinizi çook merak ediyorum, yorumlarınızdan mahrum etmeyin lütfen bebişler

***

Değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir.

Herakleitos'un bu sözünün doğruluğunun her daim bilincindeydim ki buna rağmen hayat, farkında olmam yetmezmiş gibi her geçen her yeni bir günde aynaya bakarak bu sözün ne denli doğru olduğunu bizzat gözlemlememe neden olacak şeyleri yaşamama sebep olmuştu ama Tanrı biliyor ya, bu sözün ne denli doğru olduğunu eski sevgilimin yüzüne bakarak bir kez daha fark edeceğimi asla ama asla düşünmezdim.

Fakat olmuştu işte, olmayacağına asla ihtimal vermediğim her şey gibi bu da olmuştu.

Yedi-hayır hayır, neredeyse sekiz yıl sonra Kim Taehyung ile yeniden karşılaşmıştık ve bu kitaplardaki klişelerin aksine tesadüfen değil planlı olmuştu, planı yapan kişiyse biricik hyungum Kim Seokjin'di. Her şeyi baştan almak gerekirse bir buçuk hafta önceye gitmek yeterli olurdu. Seokjin hyung, bir buçuk hafta önce, saat on gibi beni aramış ve lisedekilerle bir buluşma planladığını, benim de gelmemi istediğini söylemişti.

Elbette ki kabul etmiştim, pekâlâ, lisemin son yılı her ne kadar bok gibi geçse de geriye kalan iki yılım onlar sayesinde hârika geçmişti ve..ve onları çok fazla özlemiştim işte, bir bahaneye sığınmama gerek yoktu, ayrıca kabul etmeliyim ki buraya kadar her şey normal ve güzeldi, hatta bu restorana geldiğimde bile devam etmişti bu normallik, ta ki Taehyung yüzündeki hevesli gülümsemesiyle masamıza gelip, kendisini tek bir nefeste, "Geç kaldığım için özür dilerim, Jisoo bensiz uyuyamadığı ve bugün biraz nazlı olduğu için o uyuyana kadar bekledim." diyerek, bize fark ettirene kadar.

İşte o anda beni büyük bir şaşkınlık kucaklamıştı ve uemin ederim ki o âna kadar beni bu denli hiçbir şey şaşırtmamıştı ve hayır, şaşırdığım şey bir çocuğu olduğu yahut evlendiği gerçeği değildi zira benden ayrılma nedeni de buydu zaten; düzenli bir yuva kurmak. Bu yüzden her ne kadar evlendiğini bu zamana kadar kabullenmemeye çalışsam bile o anki şaşkınlığımın nedeni de kabullenmek istemediğim gerçekler değil, değişen fiziksel görünüşüydü. Neredeyse her hafta farklı bir renge boyattığı ve benim kel kalacaksın, tarzındaki alaylarımı çekmek zorunda kaldığı saçları yıllar öncesinin aksine simsiyahtı-araya serpiştirilmiş beyazları saymazsak tabii- ve bu çok şaşırtıcıydı çünkü Taehyung siyah saçtan nefret ederdi, onu en son siyah saçlı gördüğümde ortaokula falan gidiyor olmalıydık.

Tanrı biliyor ya, değişimi bu kadarla sınırlı da değildi; o, baştan aşağı değişmişti. Piercinglerle dolu olduğu için dart tahtasına benziyor, diye dalga geçip durduğum yüzü bütün o demilerden arındırılmış, her daim omuzlarına değin uzattığı saçlarını kısalttırmıştı. Eskinin aksine bol, kot ceketler yahut yırtık dar kotlar giymiyordu mesela, saçları gibi kıyafetleri de tamamen siyaha bulanmıştı.

Geniş göğsünü ve göğsüne tezat bir şekilde incecik belini siyah, likralı kumaştan dikilme boğazlı bir kazak güzelce sarmalıyordu, kazağın üstüne ise simsiyah, dizlerinin aşağısına kadar uzanan ve fazlasıyla kaliteli gözüken kaşe bir kaban giymişti. Sürekli uzunluklarını yarıştırdığımız ve her daim onun kazandığı bacaklarını ise onda görmeye pek alışık olmadığım siyah, dar bir kot sarmalıyordu.

nothing like us, taekookWhere stories live. Discover now