8: "İnsan insan derler idi, insan nedir şimdi bildim."

20K 2.2K 4.4K
                                    

selamlar, sizi çok özledim😣 şöyle ki buradaki notu kısacık tutmayı düşünüyordum fakat geç gelen bölümler yüzünden bana kızgın olan çok kişi olduğundan bu açıklamayı yapmam gerekiyor. arkadaşlar ben üniversite birinci sınıf öğrencisiyim, bunun dışında cidden pek sakin bir hayatım yok, her dakika yeni bir kaosla baş etmek zorunda kalıyorum ve gerek kendi kişisel sorunlarım, gerek annemin sağlık sorunları derken bölümleri yazmam gecikiyor(bir de bu son bölümleri geç yazmamın bir diğer nedeni bölümlerin içeriğinin yoğun olması, yazasım gelmiyordu. bundan sonra böyle olmayacağını umuyorum) yani demem o ki: keyfi olarak bölüm yazmamazlık etmiyorum, şimdi, herkesin dertleri var, diğer yazarlar nasıl çabucak bölüm atıyor? diye soracaksınız, yalnızca şunu diyebilirim: benim dağıma yağan kar bana ağır geliyor ve ben bir şeyleri yoluna sokana kadar çok zaman geçiyor, nefesleneyim diyene kadar da bir bakmışım aylar olmuş:( beni bu zamana kadar anlayışla beklediğiniz için çok, çok teşekkür ederim, umarım anlayışınız fic bitene kadar devam eder ve fici okumayı bırakmazsınız💔

BU ARADA SONUNDA SON PARTA GELDİK(ALLAH'IMA BİN ŞÜKÜR)

bölüm şarkısı:
cem adrian, fazılsay, serenad bağcan-insan insan(medyada/fic için hazırladığım playlist'e de ekledim)

BAKIN BU BÖLÜM TAEHYUNG'UN AĞZINDAN YAZDIM ve neredeyse tüm sorularınıza cevap bulacaksınız, O YÜZDEN BOLCA YORUM BEKLİYORUM<33

***

Taehyung'dan,

Berbat hissediyordum.

Berbat hissediyordum ve bu maalesef ki yalnızca bir sebebe bağlı değildi, ben onlarca sebepten ötürü berbat hissediyor, onlarca sebebin altında eziliyordum ve çıtımı bile çıkaramıyordum, ki çıkarsam da eminim ki kimsenin umrunda olmazdı. Birine bile ses kazandıramadığım gerçekler, Jeongguk'un annesinin ölümü ve Jeongguk'un benim yüzümden sinir krizi geçirmesi hem de bunun ilk olmadığını bilmek omuzlarımda bir yüktü şimdi ve bunlarla da sınırlı değildi kesinlikle, omuzlarıma binmiş, ne olduğu konusunda en azından şu an pek fikrimin olmadığı ama hepsinin peşi sıra getirdiği acıyı en ücralarımda dahi hissettiğim onlarca yük vardı. Her biri iki iri elin parmaklarını oluşturuyordu ve o el şu anda boğazıma sarılmış durumdaydı.

Geçen her bir saniyeyle kan kokulu parmaklar eklemlerinden biraz daha kırılıyor, parmaklar kasıldıkça ben daha da çok boğuluyordum.

Dizlerimde dinlenen ellerimi izleyen bakışlarım rotasını ağır bir şekilde değiştirip hemen karşımdaki birbirine sarılmış bir şekilde sakince oturan bedenleri bulduğunda ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum, bildiğim tek şey berbat ve suçlu hissettiğimdi. Saniyede bir keşke buraya gelmeseydim, diye düşünüp duruyor, sonra da bu düşüncemi saçma buluyordum. Saçma buluyordum çünkü eğer buraya gelmeseydim Jeongguk ruhuna kambur olan bu düşüncelerini eminim ki uzunca bir süre dile getirmeyecek ve ruhunu yormaya devam edecekti. Yalnızca yirmi dakikadır bildiğim gerçekler beni hissettiğim vicdan azabından ötürü şimdiden ayağa kalkamayacak hale getirmişken Jeongguk yıllardır bu düşüncelerle boğuşuyordu.

Jeongguk yıllardır annesinin katili olduğu düşüncesinin onu öldürmesine izin veriyordu, benim gibi yalnızca yirmi dakikadır ölmüyordu ve ben işte tam da bu yüzden buraya gelmemin kötü bir fikir olduğuna dair olan düşünceyi kafamda pek bekletmiyordum çünkü bu sayede vicdan azabını ikiye bölmüştük, artık Jeongguk'un boğazına sarılı olan parmakların biraz da olsa gevşediğini ve ruhunun hafifçe doğrulabileceğini düşünüyor- hayır hayır, yalnızca umut ediyordum. Dizlerimde bekleyeduran sol elim yükseldi ve kalın boynumun etrafına sarıldı. Şimdi baş parmağım tenime rağmen tırtıklı yapısı belirgin olan iri adem elmamın etrafındaki düz kısımları okşuyor, diğer parmaklarımın uçlarıysa boynumun kavradıkları sağ tarafını varlıklarını fazlasıyla hissedeceğim bir baskıyla okşuyorlardı fakat nafile, hâlâ daha rahatça nefes alamıyordum.

nothing like us, taekookWhere stories live. Discover now