Bölüm 11

105K 3.5K 199
                                    


Gülüşerek arka bahçeye gittiler. Heyecanla yarışma sonucunu bekliyordu. Ödül berbat hayatına iyi gelecekti. Ekipmanlarının değişim zamanı gelmişti. Çok zorlanıyordu. Gerçi Ceren almak için teklif etmişti ama o dedesinin bir tek kuruşunu dahi istemiyordu.

Bahçede yapılan kahvaltıda güvenlik ve çalışanlarda vardı. Gül pişkin pişkin güldü.

-Mercan'ım hazır kahvelerimizi yaparken sende bize o gördüğüm aleti çalabilir misin?

Utançla etrafındaki yeni dostlara bakındı.

-Nasıl olur bilmem ki ablacığım sabah sabah?

-Hadi ama

-Hazır Cihan Bey yok biz bizeyiz. Ev de temiz.

Etrafındakilere bakınca güldü.

-Tamam, ama beğenmezseniz dur deyin.

Odasına gidip armonikasını aldı. Sandalyeye geçip oturdu. Rodrigo'nun gitar solosunu ustaca çalarken, hepsinin hayretten ağızları açık kalmıştı.

Ses çıkmasın diye kahvelerine bile dokunmadılar. armonikasına üflediği zamanlar kendi ile olduğu zamanlardı. Üflediğinde uçuyordu. İstediği zaman mekânda sevdikleri ile dolanıyordu. Ayağı yere değmiyordu. Sevimli sincaplarını da alıştırmıştı. Sesi duyduklarında kucağına yerleşip mayışıyorlardı. Zeki içinden

"Ah be kızım nedir seni bu hale sokan?"

Gül içinden;

"Ahh Cihan Bey ahh. Nedir bu kızdan alıp veremediğin?"

Mercan, bitiminde biraz mahcup gülümsedi. Koruma Alp

-Çok güzel çaldın. Nefesine sağlık bacım.

Mercan, boğazını temizlerdi.

-Sağ ol Alp abi

Gül;

-Profesyonel çalıyorsun ya sen kızım.

-Öyle aslında. Kızlarla küçük bir grubumuz var. Üniversitede bazı, bazı çalıyoruz işte.

Zeki coşkuyla alkışladı.

-Şahane vallahi de şahane... Hep çal oldu mu?

Gül bıkkınlıkla

-Nerede Zeki Bey? Kızın burnunun ucunu görecek zamanı mı var?

Sevgi ile kolunu okşadı.

-Hep yanındayım bil olur mu?

Cihan, iki hafta gelmemişti. Mercan için bu zaman cennetle eş değerdi. Evde fazla iş olmuyor oda yeni çizimler yapıyor sincapları ile oynuyor zekiye yardım ediyor, beste yapıyordu. Grup olarak katılacakları yarışma vardı ama bunu Cihan'dan gizli nasıl yapacaktı? Onu her gördüğünde ya anlar ve kızarsa diye uykuları kaçıyordu. Bir gece Gül'ün çığlığı ile hızlıca yatağından kalktı. Koşturarak sesin geldiği yöne gitti. Zeki'nin odasındaydı. Zeki nefes alamıyor iki eli ile kalbini tutuyordu.

-İlaçların?

Başı ile komedini gösterdiğinde Gül'e

-Çabuk ambulans çağır. Sanki kalp krizi geçiriyor. Kalbin mi ağıyor?

Hızla ilaçları içirdi.

-Sakin ol derin derin nefes al Zeki amca.

Adam denileni yaptı. Zeki'nin tam karşısın oturdu. Onunla derin derin soludu.

-Sakin, sakin.

3 dakika içinde ambulans gelmişti. Mercan üzerine hızlıca uzun bol elbisesini giyip ambulansla gitti. Kalp kriziydi. Hızla ameliyathaneye aldılar. Saatler sonra çıktığında Mercan Gül'ü arayıp durumun sabit olduğunu söyledi. Gece onunla kalacaktı. Gülün ağladığını duyunca sakinleştirdi. Zeki hala uyumaktaydı. Hemşire yanına geldi.

-Korkmayın sizde istirahat edin. Şimdilik iyi.

Tekli koltuğu yatağın iyice yanına çekti. Her ihtimale karşı gözü önünde olsun istedi. Ayağını sandalyeye uzattı. Zeki amcasının armonikayı ne kadar sevdiğini bildiğinden yanında getirmişti. Uykusu gelene kadar alçak sesle çaldı çaldı.

Cihan Zeki'nin kalp krizi geçirdiğini duyduğu anda tüm işlerini bıraktı. İlk uçağa atlayıp hastaneye ulaştı. Nöbetçi doktorlardan durumunu öğrenip Zeki'nin odasına girdi. Oda loştu. Endişe ile cihazlara bağlanan adama baktı. Neden sonra onu fark etti. Tekli koltukta başı iyice yana düşmüş sakince uyumaktaydı. Gözlüğünü çıkarmıştı. İlk kez yüzünü o şekilsiz gözlük olmadan görüyordu. Kirpikleri çok uzundu. Dudakları etli, küçücük burnu ve sevimli çilleri... İçinden

"Ne diyorum ben ya?"

Başını sinirle salladı. Yüzü çok güzeldi de neden fark etmemişti? Üzerindeki şekilsiz uzun elbiseye baktı. Yazın ortasında uzun kollu elbise. İçinden

"Ne alaka?"

ZORAKİ GELİN +18Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang