22.bölüm

3.8K 227 69
                                    

Karanlık bir ormanda canavarların dünyasında, kafası karışık bir şekilde tek başına yürüyordu. Ne zamandır yürüdüğünü veya ne yapıcağını bilmiyordu. Sadece o saraydan uzaklaşmak istiyordu. Ara sıra başına vuran ağrılar ona işkence gibi geliyordu. Durup bir ağaca yaslandı ve arkasına döndüğünde saray gözükmüyordu artık. Derin bir nefes aldı. Hissettiklerini anlayamıyordu. Bir yanı mutlu bir yanı mutsuzdu. Oysaki mutlu olmalıydı, oradan kurtulmuşdu.

Rüya : "Hadi Rüya kendine gel... Kendine"

İç ses ( Bencede kendine gel. Ateş 'e dönelim 😫)

Rüya : " Hayır"

İç ses ( Farkındaysan canavarlar dünyasında karanlık bir ormandayız🙄)

Rüya : "Olabilir "

İç ses ( Olabilir mi, sen avcıların içinde bir avsın 😰)

Rüya : " O ne demek?"

İç ses ( Birilerinin yemeği olucaksın demek 😡)

Rüya : " Sende farkındaysan Ateş onların efendisi "

İç ses ( Yani 🤨)

Rüya : " Yanisi ona yemek olmaktansa başka canavarlara yemek olmayı tercih ederim demek "

İç ses ( Aslında biliyor musun Ateş haklı ? 🤔)

Rüya : " Ne konuda ?"

İç ses ( Çok kötü bir yalancı olman konusunda 😂)

Rüya : " Ne gıcık bir iç sessin sen ya"

Aniden gelen uluma sesleriyle Rüya irkildi. Ağacın büyük gövdesinden faydalanarak arkasına saklandı. Kafasını hafifçe çıkarıp etrafına bakdı ama o kadar karanlıktı ki bir şey göremedi. Burda daha fazla durmanın tehlikeli olacağını düşünerek hızlıca yürümeye başladı.  İlerledikçe birinin yada bir şeyin onu takip ettiğini hissediyordu. İçinden bunun sadece bir his olmasını umdu. Dikkatli yürümeye devam ederken bir sonraki adımını atacağı sırada bir çıtırdı duydu. Çıtırdı o kadar güçlü çıkmıştı ki ona basan şeyin büyük bir şey olduğunu düşündü. Kalp ritmi yavaş yavaş hızlanırken donakaldı. Ne yapıcağını, hangi yöne gideceğini hatta gitmelimiydi onu bile bilemedi. Derin derin nefesler alırken içinden kendine sakin olmasını söylüyordu.
Kendini sakinleştirmeye çalışırken tekrar duyduğu çıtırtıyla ufacık olan sakinliğide onu yalnız bıraktı. Derin bir nefes alıp hızlıca koşmaya başladı.
Nereye gittiğini bilmiyordu. Bazen sağa, bazen sola bazen ise dümdüz koşuyordu. Koşarken ara sıra arkasına bakmayıda ihmal etmiyordu. Onu takip eden şey ne ise ona izini kaybettirdiğini düşündü.
Gücü yavaş yavaş tükenirken son kez arkasını kontrol etmek için döndü. Döndüğü sırada fark etmediği ağacın köklerine takılıp birden kendini yerde buldu. Kalkmalı ve koşmalıydı ama hiç gücü kalmamıştı. Gözlerini gökyüzüne odaklanırken birbirine üşürcesine yaklaşan yağmur bulutlarını gördü. Bir damla düşdü alnına ardından ikincisi ona eşlik etti. Çileyen yağmur genç kızın yüzünde gülümsemeye sebep oldu. Adeta içini huzur kaplamışdı. Biraz önce bir canavar tarafından kovalanan o değilmiş gibi son derece sakindi. Yavaş yavaş gelen adım seslerine bile aldırış etmedi. Belki biraz sonra bir canavar tarafından yenilecek ya da öldürülecekdi ama umursamadı. Sonuna, doğduğu günden beri hazırdı. Son kalan gücüyle kafasını yana çevirip ona yaklaşan 4 ayaklı, iri cüsseli, bu karanlık ortamda bile güneş gibi parlayan yeşil gözlere sahip canavara bakdı. Yavaş yavaş kendisine yaklaşan şeyin bir kurt olduğunu anlamıştı. Kitap da görmüşdü. Birden aklına kitap da canavarları tanıtan bölüm gelmişdi. Orda kurtlar hakkında bir bölüm vardı. Kurtlar sen ona zarar vermeden sana zarar vermez yazıyordu. Umarım doğrudur diye geçirdi içinden. Ama tereddütde ediyordu. Onun çok aç olma ihtimalide olabilirdi. Kurt yaklaşırken genç kızın gözleri yavaş yavaş kapanıyordu. Gözlerini tamamen kapatmadan önce tek söylediği şey
Rüya :" Ateş" olmuştu.

Karanlığın EsiriWhere stories live. Discover now