2

1.1K 164 36
                                    

"Ayağa kalk."

Jimin titreyen bedenini zorlasa da kalkamamış, dizleri üzerine yeniden düştüğünde derin nefesler almaya çalışmıştı.

"Kalkamıyorum... Gücümü toparlayamıyorum."

"Henüz ayağa bile kalkacak gücü bulamayan birisi mi duracakmış benim yanımda?"

Jimin ses etmedi. İsteyerek yapmıyordu. Vücudundaki tüm güç çekilmiş gibiydi, kolları tir tir titrerken bayılmamak için çabalıyordu. "Özür dilerim."

Min Yoongi derin bir nefes aldı. Jimin, Jihyun gibi eğitim alarak büyümemişti ve onun kadar bilgili olmaması bir yana; güçlü de değildi. Büyüye karşı koymayı bilmiyordu bu yüzden kendini kolayca tehlikeye atabilirdi. Evet, fiziksel olarak da kuvvetli olmadığı doğruydu fakat kralın böyle bir şeye zaten ihtiyacı olmazdı. Kendisi yeterince güçlüydü, ek olarak kraliyet şövalyeleri zaten 7/24 etrafındaydı. Jimin'e ihtiyaç duymasının tek sebebi, ona sonsuz güven besleyebilecek olmasından kaynaklıydı. Jimin, Yoongi'nin kral olduğu için elini uzatamadığı yerlere girecek ve suikastı gerçekleştirenleri bulmakta yardımcı olacaktı ona. Ağzından yalan kelime çıkmayacağına emin olduğu için de onunla konuşabilir, ihtiyaç duyarsa yardım isteyebilirdi. Gerçi, kral buna da gerek duymazdı...

Yine de aklında bir sürü plan vardı. Bu yüzden Jihyun gibi, Jimin'i de kaybedemezdi. Ona dikkat etmeli ve saklamalıydı. Suikastın sebeplerinden birinin de Park ailesinden kaynaklı olduğunu düşünüyordu, bunu çözene kadar Jimin'i gözünün önünde tutmalıydı, böylece yapboz çabucak tamamlanacaktı.

Genç çocuğu koltuk altlarından tutup kolayca kaldırdı ve bir kolunu bacaklarına sarıp kucakladı onu. Jimin, acıyla yüzünü buruştururken küçülüp kalmıştı Yoongi'nin kucağında.

Kral hızlı adımlarla yürüdü. Peşinden onu takip eden herkesi kovdu. Kâhyayı çağırmalarını söyleyip Jimin'i kalacağı odaya taşıdı. Yatağa koydu. Burnunun kanadığını görünce biraz olsun anlamıştı sebebini böyle güçsüz düşmesinin. Sarayda, Jimin'den başka omega yoktu. Herkes alfaydı ve Yoongi'nin kendisi de delta olduğu için aşırı karışık feromon ile aura birleşip onu rahatsız etmişti.

Derin bir nefes aldı. Bu iş nereye kadar sürebilirdi merak ediyordu. Böylesine zayıf ve güçsüz birisi ayağına dolanmaktan başka işe yaramayacaktı. Park ve Min ailesi birbirine yeminli olmasaydı, Jimin'e sadece gitmesini ve hayatını Park ailesinden değilmiş gibi yaşamasını söylerdi. Ancak bu saatten sonra şu düşünce kesinlikle imkansızdı.

Kâhya içeri girdiğinde koşarak baygın çocuğun her yerini kontrol etti. Kralın aklından geçen cümleleri aynı şekilde kurmaya başladığında Yoongi odadan ayrıldı. Daha fazla dinlemek gereksizdi. Sonuçta, endişeleniyor değildi.

"En iyi askerleri bu kapıda nöbet tutması için getirin. Park Jimin, kralın en değerli hazinesi gibi korunacak."

"Elbette, kralım."

Yoongi odasına doğru yürüdü. Kapılar açıldığında içeri girdi ve yalnız kaldığı anda üzerindeki kıyafetlerden kurtuldu. Tacını çıkartıp büyüyle korunan o dolaba yerleştirdi ve kimsenin alamayacağından emin olduktan sonra cama ilerleyip dışarıyı seyretti.

Tacı, en koyu renklere sahipti. Hiçbir kral gibi değildi. İlk defa kendisi siyah, taşları bordo tonları olan bir taç görülüyordu dünya üzerinde. Yüzlerce yıl önce, en güçlü büyücü kral tarafından yapılan bu taç; onu elde eden kralın düşünceleri ve kalbindeki temizlik ile renklenirdi. Böylesine koyu bir renge bürünmesi bu yüzden korkutmuştu herkesi.

Jimin'i düşündü Yoongi. Tacı kralına takmak için kendi parmaklarına aldığında, rengi değişmişti. Buna da ilk kez şahit oluyordu esasında. Ayrıca, Jimin dokunur dokunmaz gümüşe dönmüş, taşları da sarı ile mavi olmuştu. Bu da onun ne kadar temiz bir çocuk olduğunu gösterirdi. Sırıttı. Boş bir sırıtıştı. Anlamı yoktu. Acıyor muydu Jimin'e? Yoksa sinirli miydi? Kendi bile bilmiyordu.

ignotus peverell, myg&pjmWhere stories live. Discover now