15

793 120 76
                                    

Her şey çok karmaşıktı. Kral için şu an yaşananları idrak etmek epey zordu. Park Jimin mührünü kullanmasını söyledikten sonra Kral ona son kez şans vermişti babasının hatrına. Gitmesini, gözüne gözükmemesini söylemişti. Ama Jimin, ona ihanet etmeyi ve cadılarla işbirliği yapıp kendini haklı çıkartmaya çalışmayı seçmişti. Hatalıydı. Bedelini ödeyecekti. Ödemeliydi.

Ancak bu şekilde değil.

Karnından akan kanlar onun kıyafetini kırmızıya bularken Yoongi ne yapacağını şaşırdı. Ensesindeki yonca sızlarken yüzünü buruşturup Jimin'in karnına baskı uyguladı.

"Konuşmayı kes. Bu şekilde ölmene izin vermeyeceğim. Bana yalan söyledin, ihanet ettin. Bedelini ödemeden seni kavuşturmayacağım ailene."

Jimin iç çekti titrekçe. Gözleri zonkluyordu. Yoongi oku tutup çıkarttı ve bir kenara fırlattı. Odaya doluşan muhafızların yarısına doktoru bulmalarını, yarısına da vitasını getirmelerini söyledi.

Saray içindeki koşuşturmaca saatlerce son bulmadı. Jimin, kolay bir şekilde iyileşti fakat sahte vita korkuyla Yoongi'nin yanında dikiliyordu. Kral, halkın karşısına istemeyerek de olsa yeniden çıkmak zorunda kalmıştı.

"Endişenizi ve sinirinizi anlıyorum. Ancak," dedi. Gözleri imparator gözüne, kırmızıya bürünürken herkes önünde diz çöktü. Hayır, bunu Kral'a olan saygılarından yapmıyorlardı. İmparator gözü, kendi gözünün içine bakan herkese diz çöktürürdü. Onun gücü buydu. O isteyene kadar da kimse kalkamazdı ayağa. "Kral'a ait topraklarda, yine Kral'a ait birinin cezasını çekmesi için mi rahatsız ediyorsunuz beni?"

Uğultular kesildi. Yoongi kükrer gibi ses tonuyla, "Kimse bir daha sarayımın kapılarına dahi yaklaşmayacak! Kimse bir daha Kral'ın neyi ne zaman yapması gerektiğine karışma cüretinde bulunmayacak! Yoksa sizi alır, o nefret ettiğiniz cadılara yem ederim. Bir Kral'a baş kaldırmak ne demekmiş öğrenirsiniz."

Halktan bazıları bu auranın ağırlığını kaldıramayıp bayılırken bazıları tir tir titriyordu. Bir delta kral olmayalı çok oluyordu bu yüzden nasıl olduğunu bilmiyordu hiçbiri. Ancak öğrenmişlerdi.

Kral, imparator gözünü kullanmayı bıraktıktan sonra herkes panikle ayrıldı sarayın etrafından. Her ne kadar gelişmeleri merak etseler de kendi canlarını daha çok seviyorlardı. Bir muhafız Yoongi'nin önünde diz çöktü, "Kralım, Park Jimin uyandı."

"Bugün kim ceza çekecek öğreneceğim. Affım olmayacak. Sınırlarım yeterince zorlandı."

Hızlı adımlarla eli arkasında yürüdü koridorlarda. Jimin, hiçbir şey olmamış gibi rahat bir şekilde camdan dışarıyı izliyordu. Yarasının bu kadar çabuk iyileşmesi şaşırtıcıydı. Fazla umursamadı Yoongi.

"Hemen, tam olarak burada, ikinizden biri ölecek. Doğruyu söylemeye karar veren olursa daha acısız bir ölüm tercih edeceğim."

Jimin, Kralına döndü. O döner dönmez kalbi çarptı Yoongi'nin. Jimin'in inanılmaz feromonları vardı. Gözleri ise lilaydı. Gerçek olamazdı... değil mi?

"Bu ne hâl? Ben seni yakalamadan önce büyü mü yaptırdın cadılara?"

Jimin cevap vermedi. Yoongi, sahte vitayı kolundan tutup Jimin'in yanına ittirdi. Karşılarında duruyordu şimdi onların. Elini uzattı Jimin'e. Genç çocuk, tereddüt etmeden elini onunkine koydu ve gözleri birleşti. Yoongi, siyahın en koyu tonuna bürünen irislerini hiç çekmedi. "Park Jimin. Söylediğin yalanlar en büyük günahın olsun. Kralına yaptığın her hata canınla sonuçlansın. Soracağım her soruya doğru cevap verecek misin?"

"Mührüm ebedi, sözüm ölümsüz olsun."

İkisinin de işareti parıl parıl parlarken sahte vita tir tir titriyordu. Yaydığı omega feromonlarını Jimin ve Yoongi hissediyordu. Yalan söylediği belliydi. Fakat Yoongi ısrarla Jimin'den duymak istiyordu.

"Söylediğin her şey doğru mu?"

"Günlükteki olaylar, reenkarne edilmiş bedenlerimiz ve ailelerimiz, ağzımdan çıkan her söz. Hepsi doğru. Bu çocuk, vita değil. Senin vitan benim."

Jimin'in bedeni elektrik çarpmış gibi sarsıldığında Yoongi'nin gözleri büyüdü. Sahte vita, titreyen ellerinin arasında tuttuğu hançeri Jimin'in göğsünden çekip çıkarttı. "Öldü işte! Öldü! Yalan söyledi! Cezasını ben kestim! Ben vitayım!"

Yoongi delirmiş gibi hissediyordu. Sahte vitayı sertçe ittirdi. Dizleri üzerine düşen Jimin'in ağzından kan gelirken bağırdı. "Jimin!"

İçindeki kurdu sinirden köpürürken mührü canını yakıyordu. Karşısında duran çocuğun göğsüne elini geçirdi. Çocuk şok olmuş bir şekilde ona bakarken Yoongi eline geçen canlı kalbi sertçe çekip çıkarttı. Parmakları arasında sıktı. Her yer kana bulanırken sahte vita çoktan ölmüştü. Hem de iğrenç bir şekilde.

Yoongi artık Jimin'in doğruyu söylediğini biliyordu. Fakat geç kalmıştı. Çok geç kalmıştı.

"Jimin, gözlerini açık tut. Onu öldürdüm. Ona inanmadım."

"Hançeri... çıkart."

"Ne?"

"Çıkart şunu. A-acıtıyor."

Yoongi yavaşça çekip çıkarttı onu. Jimin'in vücudu ölüme kavuşmak istiyordu. Sarsılıyordu. Yoongi'nin kurdu ise ağlamaya başlamıştı. Pişmandı. İliklerine kadar pişmandı ve acı çekiyordu. Onu böyle kaybetmek istemiyordu. Kendi gözleri de dolarken uzanıp dudaklarını Jimin'in dudaklarına bastırdı. Karşılık alamamıştı. Birkaç dakika öylece durdu. Jimin'in gözleri kapandı. Vücudu soğuktu.

Gerçek vitasını göz göre göre kendi elleriyle ölüme itmişti.

"Jimin, uyan! Bu bir emirdir!"

Muhafızlar kapıda diz çökmüş bir şekilde bekliyordu. Yoongi'nin inanılmaz gücü sarayın dışına dalgalar hâlinde yayılıyordu. Evler alev almaya başlamıştı. Hava kararmıştı. Herkes endişe içindeydi. Çünkü bunun tek bir anlamı vardı.

Bir delta, vitasını kaybederse gücünü içinde tutamaz ve katliama yol açardı.

Belli ki, Park Jimin yalan söylememişti. Belli ki Kral onu öldürmüştü. Kendi vitasını kendi elleriyle mahvetmişti. Şimdi herkes havada uçuşan küllerden ve alev alan yerlerden anlayabiliyordu Park Jimin'in ihanet etmediğini.

Çünkü o ikisi birbirine mühürlüydü. Park ve Min soyunun her ferdi en başından beri Park Jimin ve Min Yoongi'nin kavuşması için dünyaya gelmiş ve ölmüştü. Ancak asırlar süren bu uğraşı, Min Yoongi yok etmişti.

ignotus peverell, myg&pjmWhere stories live. Discover now