başlangıç

10.4K 429 178
                                    

*(medya; fatih)*

___

fatih
istanbul

_______________

evin pencerelerini açarak güne başladım, bundan önceki altı yılda olduğu gibi.
altı yıldır yalnız yaşayan, henüz yirmi yaşında, mimarlık öğrencisi, sıradan ve diğerlerine göre suratsız biriydim.

fatih ben.

annemin her gece başımda hikayeler okuduğu, her sabah okula giderken özenle üzerimi düzeltip kahvaltımı yaptığımdan emin olduğu yaşlarımı anımsamayacak kadar büyümüş fatih.

kim tahmin edebilirdi ki, bana miras bıraktığı yeşil gözlerindeki ışıltıların bir gün söneceğini ve iki yıl kadar uzun bir süre hasta yatağında yatacağını.
kim tahmin edebilirdi, henüz on ikimde annesiz, nefessiz kalacağımı.

ben tahmin edemedim, babam da.
ortaokuldan mezun oluncaya dek zor zamanlar geçirdim. babamın yoğun işleri, okuldaki çocukların bir anda zorbalaşması ve benim içimde büyüyen hayata karşı öfke...

babam, liseye başlayacağım sene evlenmek istediğini böylece benim daha sağlıklı bir ortamda büyüyeceğimi, eksik olan anneliği o kadın ile biraz da olsa tamamlayabileceğimi umduğunu söylediğinde tek bir cümle kurdum,

"ayrı eve çıkmak istiyorum"

henüz on dördünde, kim buna cesaret edebilirdi bilmiyorum ama ben annemin hatıralarını yok sayıp bir başkasına anne diyemez ya da o gözle bakamazdım.

babam, aynı semtten güvenilir bir sitede ev ayarladığında azıcık eşyam ile yerleştim.
her ihtiyacımı karşılasalar da asla onlara teşekkür etmedim ya da minnet gösterisinde bulunmadım. bunu hakettiklerini düşünemeyecek kadar öfkeliydim, özellikle babama.

lise ise, tıpkı ortaokuldaki gibi zorbalarla ve o zorbalara inat sürekli benimle konuşmaya çalışan tolga ile geçti.

ve sonunda, babamdan ne kadar nefret etsem de, annem ile yaşadığımız o kısa anlardan birinde benim mimar olmamı istediğini anımsadığım için, mimarlık fakültesine kayıt yaptırdım. tolga da yine benimle aynı üniversiteye ve aynı bölüme yazılmıştı ama o yazmadıkça mesaj atmazdım ya da okulda yanıma uğramadıkça selam bile vermezdim.

hayata olan tüm inanç ve bağlılığım seneler önce annemle birlikte toprağa gömülmüştü ve ben, yıllardır yüz kaslarımı gülmek eylemi için çalıştırmıyordum.

evin aşırı sessiz olması ise artık beni bunaltıyordu.
kafeteryada oturduğumuz, üniversitenin ilk haftalarının herhangi bir gününde bunu tolga'ya söylediğimde, dakikalarca ağlamıştı. ancak sustuğu zaman gülerek,
"senelerdir seninleyim fatih ve ilk kez bana kendi iradenle bir sorunundan bahsettin. teşekkürler" demişti.

açıkçası bu beni biraz üzmüştü. tolga'nın lisedeki ya da ortaokuldaki zorba çocuklar gibi olmadığını biliyordum ama yine de elimden bir şey gelmiyordu. onun istediği gibi bir arkadaş olamayacağım gayet açıktı.

"ev arkadaşı aramaya ne dersin? fakültede ayrı eve çıkmak isteyen çok kişi var. eminim anlaşacağın birini bulursun"

tolga'nın verdiği fikir hoşuma gittiğinden bir ev arkadaşı ilanı oluşturdum,

"okula yürüme mesafesinde, güvenli bir sitede boş olan odama ev arkadaşı arıyorum

telefon numaram; xxx....."

tolga ilana bir süre baktı ve kalemin kapağını açarak,
"mimarlık fakültesi birinci sınıf fatih ediz" yazdı ve sonuna gülücük ekledi.

oysa ben gülmüyordum.

fatih'in istanbul'u | bxb Место, где живут истории. Откройте их для себя