yirmi bir

2.9K 174 26
                                    

|fatih|

|istanbul|

____________

gözlerimi araladığımda tepemde dikilen üç çift göz görünce istem dışı yattığım yerde geriledim.

napıyosunuz sabah sabah zebani gibi tepemde

"bir iki sıyrık dediğin bu mu amınakoyim, kolun askıda alnında üç dikiş."

alkın, geç uyudum zaten bi dur abicim afyonum bile patlamadı.
hem sizin burda ne işiniz var

ozan amca aradı, burada olduğunu söyleyince buraya geldik biz de. gelmese miydik.

istanbul'un kırgın ve titrek sesi ile gözlerimi kapattım. ne olursa olsun onu ağlatmak istemiyordum.

odadan çıkın, üstümü değiştirip geliyorum ben de

alkın ve tolga itirazsız odadan çıkmasına rağmen, istanbul hâlâ olduğu yerde duruyordu.

yattığım yerden doğrularak kalktığımda bile kenara çekilmedi.

başka bir yerinde yara yok değil mi ya da dikiş

hayır yok

neden bana haber vermedin. ozan amca burada olduğunu söyleyince hiç böyle bir şeyle karşılaşacağımı düşünmemiştim.

haber versem ne yapabilirdin ki? hem saat geç olmuştu. alkın'la konuştuğumda uyuyordun

fatih... çok canın acıyor mu

dünkü kadar değil

dün... kaza olduğu zaman mı çok acımıştı

hayır, senin sözlerin ve bakışların kadar hiçbir şey yakmadı canımı. şimdi üstümü değiştirebilir miyim

kenara çekildiğinde, bal gözleri yine yağdırmaya hazırdı. bu görüntü canımı acıtsa da, ne kadar kırıldığımı görsün istiyordum.

odadan çıkmadan önce bileğimi tutarak bilekliği ait olduğu yere, bileğime taktı.

dün sahilde düşürdün

başka bir şey demeden çıktığında üzerimi değiştirerek banyoya girdim, elimi yüzümü yıkayıp aynada kendime baktım. ciddi anlamda dağılmış görünüyordum.

içeri geçtiğimde hepsinin yemek masasında oturmuş, babamla özgen ablanın ise kahvaltı hazırladığını görünce istanbul ile helen'in ortasına oturdum. istanbul şaşkınca yüzüme bakarken helen yine her zamanki gibi okulda olan dedikoduları anlatıyordu. tolga ve alkın ise helen'in anlattıklarına gülüp, sorular soruyordu.

babam ile özgen abla da nihayet masaya oturduğunda yedi kişilik kahvaltı başladı. neyse ki kimse kazadan ya da istanbul ile olan tartışmamızdan bahsetmiyordu.

uzun bir kahvaltı sonrasında hep beraber masayı ve mutfağı topladık. helen; kendisi, özgen abla, ben ve alkın için kahve yaparken babama, istanbul ve tolga'ya çay getirdi.

"odanda playstation beş gördüm kanka oynayalım mı birer el"

alkın'ın hevesli sesi ile başımı salladığımda helen koşarak odaya gitti ve kucağındaki playstation ile geri geldi. televizyona takarak iki koldan birini bana birini alkın'a uzattığında yüzüne baktım.

fatih'in istanbul'u | bxb Where stories live. Discover now