beş

4.9K 377 117
                                    

|fatih|
|istanbul|

_____________

(aynı gün)

istanbul'un bana karşı saldırgan ve fevri hareketlerine karşın, tolga'ya olan yakınlığı beni üzmedi desem yalan olurdu sanırım.
gerçekten kimseye yakınlık gösteremiyor veya yanımda olanı da tutamıyordum.

yıllardır tolga'nın kendi çabası ile yanımda kalması da bunun en büyük kanıtıydı.

bunca giden ev arkadaşları da aslında gerçeği yüzüme vuruyordu; kimse tarafından istenmiyordum.

hem babam bile benimle uğraşmaktan sıkılıp evlenmek istememiş miydi?
babamın dahi bunu yaptığı şu dünyada, başka birinin beni kabul etmesini beklemek aptallıktan başka bir şey değildi.
ve ben bunu ümit edecek kadar aptaldım.

eve vardığımda üzerimi değiştirerek duşa girdim, beynimin içinde dönüp dolaşan düşünceleri sansürlemenin en kolay yolu buydu benim için.

duştan sonra üzerime bir eşofman ve tişört giyerek kirlileri makineye atmak için sepete koydum.

makineyi açtığımda, istanbul'un çamaşırlarını görünce onları çıkarıp kurutma makinesine attım, kendi çamaşırlarımı da yıkamaya.

yemek hazırlarken farkında olmadan iki kişilik hazırladığımı ise ancak yemek piştikten sonra fark ettim.
ne ara iki kişilik hayata adapte olduğumu anlayamamıştım. üstelik istanbul ile paylaştığımız anlar oldukça kısıtlıydı.

kurutma makinesindeki istanbul'un çamaşırlarını çıkartarak düzgünce katlayıp makinenin yanındaki masaya koydum.
kendi çamaşırlarımı da kurutmaya atarak çalışma odasına geçtim. proje çizimi yapmam gerekiyordu.

bir saat kadar sonra telefonumdan gelen bildirim sesi ile oturduğum yerden doğruldum ve vücudumu esneterek mutfakta bıraktığım telefonu aldım.
tolga mesaj atmıştı.

"fatih, özür dilerim seni kırmak istememiştim. ben tamamen şaka yapmak amacıyla öyle konuştum. yoksa seni asla ama asla başkası ile değişmem. kaldı ki, sen benim kaç yıllık arkadaşımsın.
her ne kadar sen bir şeyler anlatmasan da ben tüm sırlarımı seninle paylaştım. en üzgün ya da en sinirli anlarımda hep senin yanındaydım.
ne kadar soğuk dursan da her sene doğum günümde hediye alan, kutlama mesajı atan sendin fatih.
ördüğün duvarlarını ya da uzak durma çabalarını görmüyorum sanıyorsun ama ben senin bu isteğine saygı duyuyorum sadece.
hep bekledim, bekliyorum bir gün bana bir şeyler anlatmanı ama anlatmasan da asla gocunup sana kırılmam, kızmam. ben seni böyle kabullendim.
yine de böyle bir şaka yapmamalıydım. seni kırdığım için çok üzgünüm.
evine kimseyi almadığın için gelemiyorum ama en azından bir mesaj atsan?
gerçekten çok üzgünüm. özür dilerim."

tolga'nın samimiyetinden ve dürüstlüğünden bir gün olsun şüphe etmemiştim. ne düşünürse söyleyen, daima gülen, huzursuz hissettiği anlarda mavilerine yansıyan gölgelerle açık bir kitap gibiydi.

sayılı kişinin bulunduğu rehberimde tolga'nın isminin üstüne gelerek arama tuşuna bastım,

"fatih, ben özür dilerim gerçekt-"

tolga... bir dur. neredesin şu an

"ben mi.
okuldayım, alkın ve istanbul ile kafeteryada oturuyoruz"

tamam. ben şey dicektim, eğer alkın ile istanbul da derse girmicekse isterseniz eve gelin. hava soğuk, evde bir şeyler yeriz birlikte.

"ne. ne. ne. sen beni evine mi çağırıyorsun. yanlış anlamadım değil mi."

hayır yanlış anlamadın ama bu kötü bir şey mi

fatih'in istanbul'u | bxb Where stories live. Discover now