on iki

4.5K 311 196
                                    

*medya fatih*

___

|fatih|

|istanbul|

_____________

helen ile geçirdiğimiz günün sonrasında istanbul tıpkı o gün söylediği gibi asla karşıma çıkmamış, yaptığım hiçbir yemeği yememişti.
konuşmak istediğim günlerde özellikle evde olduğu saatlerde uyumamış ya da okula gitmemiştim ama o günlerde de beni dinlemek yerine ya uyumaya gitmişti ya da erkenden evden çıkmıştı.

aramak ya da mesajla anlatmak da mümkün olmamıştı çünkü numaramı engellemişti.

gerçeği öğrendiğinde bu yaptıkları için üzülüp pişman olacağını biliyordum yine de onun üzülmesini istemiyordum.

alkın ile tolga da aramızdaki sorunu bu sebepten öğrenememişlerdi. onlarca kez, "istanbul hiçbir şey anlatmıyor ne oldu size" diye sorsalar da anlatmak istememiştim. bunca yıl anlatmaktan çekindiğim hikayemi sırf istanbul'u  geri kazanmak için ondan önce başkalarına anlatmak istememiştim.

özgen hanımın gönderdiği staj başvuru linkini ise alkın'a göndererek,
istanbul'a bunu gönderir misin. eğer başvurursa büyük ihtimalle kabul edecekler ama benim ayarladığımı söyleme demiştim.

bir gün sonra alkın mesaj attı,
"istanbul başvurmuş, haftasonu görüşmeye çağırıyorlarmış ama keşke senin ayarladığını bilse o zaman seninle konuşurdu"

bilmesini istemiyordum, çünkü istanbul bana öfkeliydi. ve bu öfkesinin sebebi benden etkilenmesiydi. onu anlıyordum.
benden etkilendiğini ise oldukça saçma bir durumda öğrenmiştim.
bir ay kadar önce, bir gece film izlerken salonda uyuyakalmıştı, uyandırmaya gittiğimde önce elimi tutmuş ardından
çok etkileniyorum senden fatih demişti.
hatta o an uyanık olduğunu zannederek eğilip yüzüne bakmıştım ama istanbul uyumaya devam ediyordu.
sonraki gün uykusunda konuşma gibi bir huyu olup olmadığını sormuştum ve

siktir, umarım gece sana küfretmemişimdir yeşil valla arada yani çok yorgun olduğum gecelerde öyle sayıklıyorum ama takılma söylediklerime. sabah hatırlamıyorum hiç
demişti.

nisanın son haftasına gelmiştik ve istanbul hâlâ benimle konuşmuyordu. altı aydan fazladır aynı evde yaşadığım ve deli gibi hoşlandığım çocuğun sesini duymadan geçirdiğim üçüncü haftaydı.
sesini özlemiştim.
bana anlattığı günlük olayları dinlemeyi özlemiştim.
onunla film gecesi yapmayı, birlikte yemek yemeyi, hiç konuşmadan yanyana oturup gökyüzünü seyretmeyi özlemiştim.

derin bir nefes çektim... doğum gününe bir ay vardı ve ben güzel bir sürpriz yapmak istiyordum.
doğum gününden iki gün önce vizyona girecek "top gun: maverick" için iki bilet alacaktım. ikimiz de bu filmin ilk versiyonunu çok severek izlemiştik, yeni versiyonunu merak ettiğini biliyordum.
ayrıca ona onu sevdiğimi itiraf edecektim o gün. bunun için bir hediye kutusu yapacaktım, kendi küçüklük fotoğraflarımı ve onun küçüklük fotoğraflarını photoshop ile birleştirip üç boyutlu çıktısını alarak şu anki halimize ait fotoğrafın üç boyutlu çıktısı ile biblo haline geçirecektim. bir de doğum günü pastası yapacaktım, bol çikolatalı. tıpkı sevdiği gibi.

fotoğrafların shop ve baskı işlemleri uzun süreceğinden alkın'dan istanbul'un fotoğraflarını istedim, çok geçmeden gönderdiğinde vakit kaybetmeden fotoğraflarımızı düzenlemeye başladım.

fatih'in istanbul'u | bxb Where stories live. Discover now