final☄️

4.3K 250 189
                                    

günün ikinci ve son bölümü 🤧

______________

|fatih|

|istanbul|

______________

on dördümde tek başıma ayrı eve çıktığımdan bu yana, asla ama asla sevilmeyi haketmediğimi, dünyadaki herkesin ve her şeyin bir leşten farksız olduğunu ve hayatın bok gibi olduğunu düşünürdüm.
ve bunca saçmalığa yalnızca annemi hayal kırıklığına uğratmamak için katlanıyordum.

istanbul'a kadar.

o hayatıma girdiğinden beri, her şey yüz seksen derece değişmiş ve hayatım alt üst olmuştu.

"düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir, diye endişe etme. nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını" demiş tebrizi zamanında. ve ben bu söze asla inanmazdım, istanbul'dan önce.

hayatımın altı, üstünden daha iyiydi sahiden. tüm fırtınalara ve dalgalanmalara rağmen sakin limanımızda sarmaş dolaş dinlenip birbirimizi seviyorduk iki senedir.

ve bugün, en sonunda mezun oluyorduk tanışmamıza vesile olan okuldan.

ikimiz de bölümümüzü birincilikle bitiriyorduk ve alkın ile tolga da ikinciydi... ve ailelerimiz en az bizler kadar heyecanlı, fazlasıyla da gururluydular.

son sınıfın son dönemine başlarken, istanbul'un annesi valeria aramıştı. babasının kalp krizi geçirdiğini söylediği için babam ile birlikte üçümüz rize'ye gittik.

istanbul, karşılaşacağımız olası her durum için bizi uyarmış olsa da oraya gittiğimizde gördüğümüz muamele yüzde yüz gerçekti.

annesi, beni ve babamı görmezden gelmiş, babası istanbul'u gördüğünde ağza alınmayacak sözler söylemişti. tek sebebi, benim de orda olmamdı. oysa ben oraya istanbul'un erkek arkadaşı olarak değil, destek olan bir arkadaşı olarak gitmiştim. babam da keza öyle.

sadece iyi olduğunu görmek için geldim, son kez. bu hakaretlerini dinlemek için değil. ben ne kendimden ne de seçimimden pişmanım. hatta öyle ki, şükrediyorum buradan beni kovduğunuz her an için. kendi ayaklarım üstünde durmayı öğrendim, mükemmel kalbi olan bir adamla tanıştım ve onun harika ailesi ile gerçek aile nasıl olur öğrendim.
bu kadar hakaret ve küfür edebildiğine göre iyisin demektir. bundan sonra ikiniz de, ölseniz dahi aramayın beni. çünkü ben kendi ailemle çok mutluyum.

istanbul'un söylediği bu sözler hâlâ aklımdaydı. babam, orada, istanbul'un babasının ve annesinin gözünün önünde istanbul'a sıkıca sarılmış,
"artık gidelim mi oğlum" demişti ve istanbul, dolu olmasına rağmen ışıldayan gözleri ile babama bakıp,

"gidelim baba" demişti... babama, içinden gelerek bunu demişti ve babam o gün onlarca fotoğraf ve video çekip tüm hesaplarında paylaşmıştı.

"oğullarımla rize'deyim"
"çay içmeyi seven bir oğlum olduğu için şanslıyım (ve kahve seven bir oğlum olduğu için de)"
"hazır rize'ye gelmişken karadeniz turu yapalım dedik ve oğullarımla trabzondayız"
"oğullarım araba kullanmakta usta"

vesaire vesaire vesaire...

onun bu hallerine göz devirsem de istanbul çok keyif alıyordu. hatta çok kereler babamla çay sigara keyfi yaparken, balıkesir'deki evin bahçesinde çim biçerken, tavla oynarken, bozulan eşyaların tamiriyle uğraşırken fotoğraflar çekip kendi hesabında paylaşıyordu. onların bu hallerini ise, sevgi dolu vaziyette izliyordum. fazla güzellerdi.

fatih'in istanbul'u | bxb Where stories live. Discover now