güzel günlerin hesap vakti

383 61 13
                                    

...

bu buruk bir sevinç, temelde hissizliğin zaferi. lakin başarısızlık kadar yakmıyor canımı, kabullenişim bundan ibarettir; bir çift kelam ve belki birkaç damla gözyaşı.

eski bir inanışa göre: her iç çekişte kalp bir damla kan kaybedermiş. zamanın ve tik takların prangasında zincirlenen soluklarım beni çoktan bir ceset haline getirmişti. tanrı'nın bedenime işlediği yenilgi ile çökmüştü omuzlarım. kendi canıma kıyacak olmanın pişmanlığını henüz hissediyordum. soğuğu soluyunca fark etmiştim nasıl da canımın yandığını. tırnaklarımı geçirmek istiyordum yerin bilmem kaç kat altına. kendi mabedimde mateme bürünecektim oysa. binlerce yakarışların arasından medet ummak olmazdı tabii, daha ne kadar aciz kalacaktım bu dünyada bilmem, lakin umutsuzluk edip bırakmıştım her şeyi hepten. şimdi iki bacağımın üstünde yenilgiyi kabul etmiş omuzlarımla ne yapacağımı bilemez şekilde evimin yolunu arıyordum. bu sefillik ve akıl almaz uyuşuk döngü bana benliğimle birlikte birçok şeyi unutturmuştu. 

derin bir solukla birlikte ciğerlerime burada olduğumuzu anımsatıp bakışlarımı pencereye çevirmiş ve sokağın sesini dinlemiştim. sabahları ayrı dingin oluyordu bu sokaklar. garip bir şekilde de huzurlu geliyordu, seviyordum bir bakıma. henüz saat çok erkendi, bir araştırma merkezinin odasında dördüncü sabahıma uyanmıştım. dört gündür büyükannemden uzaktaydım ve hyunjin iyi olduğunu söylemişti.

sahi hyunjin benimleydi. ilk uyandığım günü anımsayamıyordum, gözümün önüne gelen tanıdık simayı çıkartabilmek için beynimde güçlü savaşlar vermiştim ki ikinci gün bilincim biraz daha iyi olunca anlamıştım yanımda oluşunu. hala konuşamamıştık gerçi, gözlerine bakamıyordum. o da aynı şekilde yüzüme bakamıyordu. burada çalıştığını henüz öğrenmiştim, aynı şekilde beni de hastası olarak almıştı lakin anlatmayı reddetmiştim. sahi nasıl anlatılırdı böyle bir yenilgi? hem de suçlusu kendisiyken. doğrusu dilim varmıyordu bu cehennemi en başından anlatmaya.

bakışlarım daldığında yüzüme tatlı bir rüzgarla birlikte kulaklarıma kıkırtılar da değmeye başlamıştı. sadece bu dünyaya ait olamayacak kadar yarım ve kimsesiz hissediyordum. ruhum hala yadırgıyordu burada kanlı canlı oluşumu. oysa son gecede kafaya koymuştum artık temelli gidişimi. yine başaramamıştım.

bir süre sessizce kulağımda gezinen kıkırtıları dinlemiş ve algılarımı açık tutmayı denedim. yüksek doz uyuşturucu nedeniyle aldığım ilaçlar biraz daha yıpratmıştı bedenimi. nasıl tahammül edeceğimi bilmiyordum fakat krizlerin geldiği anda uyuşturdukları bir gerçekti. ne de saçma bir döngü. iyileşecek olmama ihtimal bile vermiyordum doğrusu. çünkü ne bedenim kabullenirdi bunu ne de ruhum. aklımın enlerine inen zifir fikirler ile biraz uçuk bir ihtimaldi bundan sonra iyi bir şekilde nefes almam. bu duruma karşı büründüğüm gamsızlığım ise takdire şayandı. sadece büyükanneme bir özür borcum vardı bu dünya için. affına sığınırdım lakin kabul etmese bile hoş görürdüm. beni iyi bir şekilde eğitmek için elinden geleni yapmıştı. 

özgürlüğün o sıcak hissini anımsamıştım aslında kumlara uzandığımda. bacaklarıma kadar beni içine çeken suyun farkına da sonradan varmıştım. yüzme bilmezdim, lakin derinlerden de korkmazdım. çünkü bana göre kaybedecek bir şeyim yoktu, zaten bu dünyaya gelmeden her şeyimi yitirdiğimi düşünüyordum. kaba tabirle bu cehenneme atıldığımı düşünüyordum. bu kadar kindar ve isyankar olmamın sebebi aradığımı bulamamamdan kaynaklanıyordu. daima bir şeylere ulaşmamız için çaba vermemiz gerekiyordu. bu süreçte birçok insanı kullanmıştım sırf yalnız kalmamak için ve dilediğime ulaşmak için. çünkü yalnız kalınca en başından yenilecekmiş gibi hissediyordum, sonrasında gururuma ters geliyordu bu durum. bir yerden sonra insanların varlığına ihtiyaç duymamayı öğrenmeye çalışmıştım. sadece işime yaradıklarında onlarla birlikteydim, bir süre sonra saçma sapan sebeplerden ötürü onlardan uzaklaşıyordum. onları üzüyor ve duygularıyla alay ediyordum. saf sevginin ve merhametin öğretilmemesi büyük bir cezaydı. işimde gram insan sevgisi yoktu, yalnızca birkaç insana minnet duyardım belki. 

ağırlayın azrail'i ✔️Where stories live. Discover now