18.Rheyold Değil

4.2K 376 164
                                    

Merhabaaaa, çok hastayım, bu salgın beni de buldu, ama her şeye rağmen bölümü yazdım. 🥹

Beklettiğim için üzgünüm, ama yetmiyor, zaman yetmiyorrrrr 😥

Neyse hepinizi öpüyorum ve keyifli okumalar diliyorum 🥰❤️

***

Karanlık bir boşlukta asılı kalmış gibiydim. Bomboş hissediyordum. Günler geçmiş gibiydi ama sadece saatlerin geçtiğini biliyordum. Beni bıraktığı yerdeydim. Işıklar sönmüştü, ya da bilmiyorum belki de gözlerim açık değildi.

O kadar çok ağlamıştım ki gözlerim şişmişti. Aklıma geldikçe göz yaşlarıma hakim olamıyor, kendimi krize girerken buluyordum.

Öfkeli, nefret dolu olacağımı düşünmüştüm. Ama bu lanet kalp ağrısı nereden çıkmıştı. Göğüs kafesimde binlerce küçük iğne varmış gibiydi. Her nefes alışımda, her kalp atışımda iğneler acımasızca batıyordu.

Onun tarfından paramparça edilmiştim ve onun tarafından birleştirilmek istiyordum. Bunu kabul etmek, kendime itiraf etmek akıl karı değildi. Fakat gerçek buydu. Neden canım bu kadar yanıyordu? Canımı acıtmasına izin verecek kadar ona değer mi vermiştim?

Burnumu sertçe çekerek arsızca süzülen göz yaşlarıma lanetler okudum. Artık onları silecek gücüm yoktu. Sakin olmalı ve düşünmeliydim. Ama canım haddinden fazla yanıyordu. Kalbim, sivri pençeli bir canavarın elleri arasında sıkılıyordu.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum fakat artık gözlerimi açık tutamıyordum. Yorgunluk ve hüzünle kendimi uykuya teslim ettim. Kocaman soğuk yatağın bir köşesine kıvrılmıştım.

Bir ara, çok da derin olmayan uykumdan mırıldanmalar ve hareketler ile hafifçe uyanmıştım. Puslu zihnim sert ve sıcak bir göğse yaslandığımı algılıyor ama karşı çıkamıyordu. İri bir el saçlarımın arasından kıvrılmış diğeri de belime dolanmıştı.

Bir rüya olamayacak kadar gerçekti. Fakat sabah olduğunda ve yatakta tek başıma uyandığımda her şeyin bir rüya olabileceğini düşünmüştüm.

Gelecek günler ise bundan farklı olmayacaktı.

***

Günler bir öncekinin aynısı gibi geçiyordu. Sanırım aradan üç gün geçmişti. Bu süre zarfında onu hiç görmedim desem yeriydi. Akşam ben uyuduktan sonra geliyor, sabah ise ben uyanmadan gidiyordu. Vaktimin çoğunu oda da kitap okuyarak ya da mutfakta bir şeyler yaparak geçiriyordum.

Yeni tarifler yapmak bana çok iyi gelmişti. Kafamın içini yiyen karıncalar kaybolmuş, berrak bir zihin ile düşünmeye başlamıştım. Bazı hatalarımı kabul etmiş, arada ağlamış, çokça da Rheyold'a hakaretler savurmuştum. Onunla tek kelime etmediğimden kendi kendime kızıyor, bağırıyordum.

Aslında bir umut Rheyold'un yumuşayacağını ve pişman olacağını düşünmüştüm. Genelde öyle olurdu. Fakat bu da olmamıştı. Bu şekilde sonsuza kadar yaşayabilirmiş gibiydi. Ben ise daha fazla dayanamıyordum. Ahu Anneyi, Kraliçeyi en umutsuz olduğum Sürya'yı bile beklemiştim. Ama hiçbiri gelmemişti. Bilemiyorum belki de gelememişlerdi. Durumdan haberdarlar mıydı, onu da bilmiyordum.

Evde bomboş geçirdiğim zamanlarda bakmadığım, elimi sokmadığım tek bir köşe kalmamıştı. Sonuçsa sıfırdı. Ne kaçacak, ne de haber verecek bir yol bulabilmiştim. Tamamen tutsaktım.

Ama bugün bu değişecekti. Gizlice dışarı çıkmanın bir yolunu bulabilmiştim. Çok tehlikeli bir yoldu ve benim tek çaremdi.

Bu yol tabi ki Rheyold'u. Üzerinde taşıdığı küçük kart, benim anahtarımdı. O kart ile eve girip çıkıyordu. Eminimki bu gezegende o karttan bir tane vardı ve o da cebindeydi.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin