38.Gerçek

3K 308 157
                                    

Merhabaaaa, hepinizi öpüyorummm 😘

Çok uzatmayacağım, sizi bölümle başbaşa bırakacağım 😍🌸

***

Rubies Gezegeni/ Yıldız Şöleni Sonrası

Ateş kırmızısı gözleri öfkeyle koyulaşmıştı. Eğer yapabilseydi gözlerinden lav akıtırdı. İçindeki yangın ancak bu şekilde dışarı vururdu. Koyu perdelerle kapalı pencereler odayı karanlığa mahkum etmişti. Bir kaç tane mum yakmışlardı. İçeride hiçbir teknolojik alet yoktu. Buna elektrikde dahil.

Mumların titreyen ışıkları Wofiira'nın ileri geri seri yürüyüşleri ile azalıp artıyordu. Hemen yanında duran sadık iki adamı ile birlikte sessizliği paylaşıyordu. Wofiira bir eli çenesinde diğeri belindeki bıçağın kazasında volta atıyordu. Aklına gelen mavi gözlü kadınla yürüyüşleri aksıyor, sonra tekrar hızlanıyordu. Elinden kaçan fırsata, planlarının sekteye uğramasına ve tehdit edilmesine öfkeliydi. Ayrıca itiraf etmese de endişeliydi. Rheyold'un gözlerindeki vahşetin kendisine sıçrayacak olmasından endişe duyuyordu. Çünkü görmüştü, o gözlerin anlaşma da, ittifak da umurunda değildi. Rheyold her şeyi yıkabilirdi. Tek güvendiği şey kral olmamasıydı.

Söylenene göre kral olmakta istemiyordu. Bunun sebebi ise muhtemelen eşini pis işlerle uğraştırmak istememesiydi. Eğer Rheyold'un eşi yaptıklarını öğrenirse arkasına bakmadan kaçacak bir potansiyele sahipti. Bu az da olsa içini rahatlatsa da yine de emin olamıyordu. Rheyold tüm köprüleri yıkabilirdi. Savaşa hazırdır. Buna yeteri kadar gücü vardı. Fakat içindeki hain canını sıkıyordu. Olayı her ne kadar kapattığını düşünse de Rheyold duymuştu. Şu kuzeni olacak alçak karşısına çok fazla çıkmaya başlamıştı. Halbuki yıllar önce işini bitirdiğini düşünmüştü.

''Khmaw'ı bulabildiniz mi?'' Wofiira ellerini arkasında bağlayarak hazır ola geçen askerine baktı.

''Hayır efendim, hala arıyoruz.'' Duydukları hoşuna gitmediğinden elleri bir yere vurmak için yumruk halini aldı.

''Peki yandaşçıları.'' Dişlerinin arasından öfkeyle soluması sessizlikle karşılaşınca bağırarak etrafında döndü.

''Bana Serina'yı çağırın, hemen!'' Telaşlı adımlarla dışarı çıkan asker kısa süre içinde zayıf kadınla geri döndü. Kırmızı saçlarını kalın örgü şeklinde beline bırakmıştı. Yatmaya hazırlandığı için sade kıyafetlerin içindeydi. Sadece üzerine alelacele koyu renk bir şal almıştı.

''Ne oluyor?'' dedi endişeyle. Wofiira onu bu saatlerde asla çağırmazdı. Gerçi o, onu hiç çağırmazdı. Herkes onları eş zannetse de iki yabancıdan başka bir şey değildiler.

''Ah, benim tatlı eşim! Hoş geldin!'' Wofiira sahte bir neşeyle ellerini birbirine çarparak kadının etrafında döndü.

Serina gözlerini devirerek üzerindeki örtüye biraz daha sarıldı. Bu sırada ise askerler odadan çıkmış sadece ikisi kalmıştı. Ondan korkmayı yıllar önce bırakmıştı. Tek yapması gereken aşık ve uysal eş rolünü oynamasıydı.

''Bir şey mi oldu?'' diye sordu. Sesini olabildiğince endişeli çıkarmaya çalışmıştı.

"Bunu sen söyleyeceksin."

"Ben mi?" İşte Serina'nın sesi şimdi gerçekten endişeli çıkıyordu.

"Evet, sen." Wofiira kadının etrafında bir tur daha atarak ellerini zayıf omzulara koyarak kadının kulağına yaklaştı.

"Söyle bakalım, yakınlarda savaş var mı?"

Serina tenine işleyen sıcak nefesle yutkundu. Omzularındaki baskı her geçen saniye artıyordu.

KaçışWhere stories live. Discover now