-2.9-

71 7 24
                                    

"Ben öldürdüm."

"Ben öldürdüm."

Yaklaşık iki saatir aralıksız tüten sigara dumanı, küçük apartman dairesini sise bürümüştü. Birkaç haftadır havalanmayan o evde küfler oluşmaya başlamıştı artık.

"Ben öldürdüm"

Takvim, birkaç haftadır koparılmayı unutulmuş olduğu için 24 Ocak, 1941'i göstersede dışarıdaki yaz havası bunu yalanlıyordu. Büyük ihtimalle Hidra uzun zamandır takivimini değiştirmiyordu bu nedenle zaman kavramı da yerinde değildi.

Gözleri tavandan ayrılmadan hayatsızca mırıldanıyordu. "Ben...öldürdüm."

"Bütün cihanın en büyük sorumsuzluğu, sorumsuz verdiği kararlardır."

"Eğer herkes yapacağı işin sonucu bilseydi... dünya daha iyi bir yer olabilirdi."

Atatürk'ün kendine bıraktığı notlar... hayatının her anında ona öğüt veriyordu. Bu ileri görüşlü cümleler sanki bir zaman makinesi gibi hayatına biçim katıyordu.

Ne yani? Dünya barışını alt üst etmişti. Her an uyanmaya hazır o canavar, nazileri uyandırmıştı. Şimdi canavar naziler mi yoksa kendisi mi ona karar veremiyordu.

Her geçen gün...her gün dinlediği radyo kendisine mükemmel (!) haberlerini sunmaya devam ediyordu.

Yok efendim Paris düşmüş...

Yunanistan işgal edilmiş Türkiye tehlikede...

Yok efendim Yahudilere katilam varmış...

Hepsinin kendisi yüzünden olması geçeceği yüreğine öyle bir oturmuştu ki, biliyordu yüreksiz yetişmesi gerekiyordu. Kalpsiz bir varlık olarak... sanırım Hidra olmanın verdiği sorumluluk buydu? Daha neler yapmak zorunda kalacaktı?

"Belki evren beni seçti ama..."

Tavana bakarken yorgunca mırıldandı.

"Ben daha kendi kalbimi bulamıyorum... Barışı nasıl bulurum?"

Radyo yine birşeyler iletmeye başlamıştı ona. Dağınık odasında zar zor yürüyerek radyoyu eline aldı ve sesini fulledi. Bir yandan da ağzındaki sigarasını tüketiyordu. Evindeki devasa sigara stoğunu (Hepsini ona Sovyetler gönderiyordu. Türkiye de ona fıstık. Öyle bir bağ vardı aralarında.) bitirmek üzereydi. Kolilerce sigara bitirmişti.

"Evet değerli dinleyicilerimiz, an itibariyle 22 Haziran 1941 tarihinde olan olay... Naziler, Sovyetler birliğine savaş açtı..."

Bunu duyduktan sonra gözleri sonuna kadar açıldı. Azında yeni bitmiş sigarasını tazelemek bile aklına gelmedi. Bugün hücreleri donakaldı.

"Almanlar, ani bir vuruş ile Leningrad sınırına dayandılar, alt kuvvetler ise Kiev'i çoktan geride bıraktı. Sovyetler Birliği, karşılık verebilecek güçte mi bilinmez fakat bu savaşta yanlız göründüğü belli....."

Oturduğu koltuktan doğruldu, hemen üstüne ceketini geçirdi. Daha işleri ne kadar da berbat ettiğinin farkına vardıkça suçluluk duygusu artırıyordu. Sovyetlerin ortadan kalkması demek, artık herşeyin asya için sona ermesi demekti. Buna kendi ülkesi de dahil.

Kendi ülkesi...

Türkiye Cumhuriyeti, Hidra kişiliğine kendini o kadar kaptırmıştı ki kendi ülkesini unutmuştu. Atasının mirasını görmezden gelmişti. Siyasetten gram haberi yoktu ki, bu onun başına çok dert açacaktı. Atatürk öldükten sonra meclise adımını bile atmamıştı.

Üstüne geçirdiği ceket ile durakladı. Ya şimdi evinden çıkıp Hidra olarak yaşamına devam edecekti ya da yerinde oturup o birliğin varlığını unutup Türkiye kişiliğine devam edecekti.

Arkamızdaki Günler -CountryHumansWhere stories live. Discover now