Bölüm 5

133 12 12
                                    

Uzun bir bölüm oldu. Ara vererek de okuyabilirsiniz. İyi okumalar...

(Bahar Eyüz)

Bir tekne gördüm, gemi diyeceğim kadar büyük değil ama yaz akşamlarında harika olabilecek türdendi. Görüntüsü şirindi, ama içinde kimseyi göremedim. İki arkadaşım demişti ama ne isim verdi, ne de bahsetti.

İnanç'la tanışalı daha bir hafta falan oldu, ama beni şimdiden ısıtmaya, yakınına almaya başlamıştı. Hoşuma gidiyordu. Başka biri olsa eminim görüşmeyi daha bir hafta olmadan keserdim. Kendimi ilk kez, gerçekten içime sinmiş biriyle konuşuyor gibi hissediyordum, hani evet bu sefer oldu, dersiniz ya aynen öyle. İnanç, içime sinmişti.

"Nasıl, beğendin mi? Biraz küçük biliyorum, ama üst katı var bak, bir kaç tane odası var. Odalarda iki tane küçük yatak var. Baya baya konaklanıyor. Ben kaldım çok kez, bazen bir kaç gün. Ama sonra etkisinden, o sallantısından zor kurtuluyorsun. Merak etme çok güzel olacak. Zaten, senin beğenmeyeceğin bir şey olsa hiç getirmezdim emin ol. Arkadaşlarım da çok iyi insanlardır, kimseyi öyle dışlamak gibi bir huyları yoktur. Onları da seversin." Bu heves nereden geliyor, bence onu söylemelisin diyemedim ama nedensizce bende ayrı bir heves ettim.

Önce kendi bindi, sonra benim tereddüt ettiğimi görünce elini uzattı biraz yukardan. Ayaklarının altındaki kısım sallanıyordu, korkmadan elini tuttum ve bende o sarsıntıyı yaşadım. Önüme geçti, sonra da beni içeri aldı. Ön kısım çok genişti. Sonra kenarda galiba bahsettiği odalardan vardı, baya küçüktü, genel olarak ön kısmı bayağı bir yer kapladığı için olmalıydı.

İnanç seslendi benimle bir kaç adım attıktan sonra, "Selim," dedi. Biri erkekti, bunu öğrenmiştim, ve adı da Selim di. İçeri kısımdan, o daracık kapıdan biri çıktı ve gülümsedi İnanç'a bakınca, sonra içeriden bir de bir kadın çıktı. O da ilk başta gülümsüyordu ama, bana baktıklarında o solan yüz ifadesini gördüm. Gülümsemeleri, çiçekler son bahara geçer gibi soldu. Hızlıca, çok hızlıca. Böyle olunca kendimde aradım doğal olarak, gözleri her zerremi inceledi. Bu gün fazla mı çirkindim? Fazla mı yorgun görünüyordum? Ya da yabancı birini aralarına almak istemiyorlar mıydı? Aslında, üçüncüsü daha mantıklı gelmişti.

Bana bakan kadının gözlerinde sular gördüm sanki, neden bilmiyorum. Ağzını hızlıca açtı ve konuşacakken İnanç tek kelime ile susturdu. "Bahar." Dedi sertçe. Ama bana seslenmiyordu. "Onun adı Bahar." O buz kesen havada tüylerim ürpermişti. Ve sanki sadece benim değil hepsinin ürpermişti. İlk andan, kahretsin ki bunu beklemiyordum. Hiç bir şey beklememiştim ama bunu asla.

Selim daha hızlı davrandı, yanımda yaklaştı çekingence, "Selim bende." Dedi yüzüme uzun uzun bakarak. Uzattığı eli tuttum ama kısa sürdü. Selim arkasını döndü ve kadına baktı. "Hadi." Dedi sadece. Kadın Selim den daha çekingen bir şekilde korkakça bana yaklaştı, elini uzattı, titriyordu, elini tutunca titremesi durdu. Elleri garip şekilde bu havada bile sıcacıktı. "Ferah." Dedi. Adı Ferah, ilk kez duyuyordum, ama İnanç'ın yüzü kadar tanıdıktı sebepsizce.

"Hani bizim balıklar, sabahtan beri boşuna mı buradasınız?" Dedi İnanç. İkisinin arasında, hatta üçümüzün arasında bu soğuk duvarı yıkmaya çalışıyordu. Ve biraz da başardı. "Ayıpsın be," dedi Selim. "Boşuna olur mu, neler neler tuttuk Ferah ile. Açmışız müziği, bekle anam bekle." Bu samimi laflar bile içimi biraz yumuşattı. Nefes aldım. Sanki o an beş dakika içerisinde ilk kez içten nefes aldım.

"Mezgit var mı?" Diye sordu İnanç, ve tam da üzerine basmıştı. Alerjim vardı o balığa. Balıktan anlamam, ama alırsam da ayda yılda bir, asla mezgit almam. "Alası var." Dedi Selim, İnanç'ın omzuna dokunup. Sonra döndü, "Ferah, diyetini bu gün bozsan iyi edersin. Çünkü bu gün sizi mezgit yemeden göndermem." Bana dönünce duraksadı, sonra hızlıca etrafta duran taburelerden ikisini çekti. "Oturun siz." Dedi. "Bizde yavaştan pişirelim dimi Ferah. Konuşun siz."

Tesadüf İhanet EderWhere stories live. Discover now