10. Bölüm

86 5 3
                                    

Size bir şey söyleyip devam etmek istiyorum. Kitabı okuyan ve bu bölüme giren herkes, beni duyduğunuz için teşekkür ederim. Ben fazla lâlim, ve sesim duyulmuyor, ama siz, duyduğunuz ve Vural İnanç Demial'ı okuduğunuz için teşekkürler.
Teşekkürler.

(Bahar Eyüz)

Bu sabah öyle uyuşuk hissediyordum ki kendimi, terlemiş ve yatağa yapışmış şekilde hemde. Rüyalar ve kabuslar karışık bir şekilde. Lanet olası demek için güzel bir gün. Ayağa kalktım. Ve bir müddet etrafa boş boş bakındıktan sonra her zamanki alarm sesimi duydum, telefonum suskundur normalde ama bu sefer alarm en yüksek sesle çalıyordu. Ne garipti, yutkunduktan sonra telefonu elime alamdan alarmı kapattım.

Bardakta duran suya uzandım, suyu içince rahatladım. Çünkü boğazım beni boğacak kadar kuruydu, ve boğulmaktan nefret ederdim. Daha önce boğuldum. Hemde çok kez. Saçlarımın dağınık hali remsen ruh halimi yansıtıyordu, karmakarışık, ve koyu. Gözlerim kapanıp açılıyordu. Ama ağzım da öyle, hala su istiyordum ama bardaktaki suyun hepsini tek seferde içmiştim, fark etmeden hem de. Telefonumu kontrol etmek istedim, her zamanki gibi hiç mesaj yoktur diye düşündüm, ama vardı. Bir tane vardı. Ve mesaj İnanç'tan gelmişti. Ekrana girdim, ve kısa ama öz bir yazıyla karşılaştım.

İnanç:
Saat sekizden sonra temizlik yasaktır.

Gülümsememe neden olmuştu resmen, ufak ama güzel bir mesajdı bana göre ama bir de şu vardı ki sabahım aydınlanmıştı. Derin nefesler verdim bir süre, sonra da ayağa güçlü bir şekilde kalktım. Ayaklarım üzerinde dururken bu kadar net olmak hoştu. İnanç'ın zamanında dediği gibi, ben değişikliği sevmeyen, bir anlık kararlar vermeyen bir kadındım.

Günlerin ardı vardı, bir gün nasıl olsa öğrenecek onu sevdiğimi diye kendimi avutuyordum. Ama ne zaman umutlansam, kendi kendime bir kez daha onun zaten bir aşkı olduğunu hatırlıyordum. Ve bu canımı yakıyordu, gerçekten yakıyordu. İşte bu yüzden susuyordum, çünkü eğer gidip ben semi seviyorum, dersem, benden uzak kalacak. İstemese de kalacak. Bunu asla istemediğim için itiraf etmiyorum, ama eğer bir gün gerçekten olursa, o zaman kendimden vazgeçmiş olacağım. Bunu biliyorum.

Pencereye gözüm kaydı, yağmur yağmıştı, hava serindi ama soğuk da sayılmazdı. Yine nadir uğrayan yağmur beni taçlandırmış gibi hissetmiştim, benim adım Bahar ama ben bir güz insanıyım bunu biliyorum. Pencereden derin nefesler alıp kokuyu içime içime işledim resmen. İçeri geçip saçlarımı sıkı sıkı bağladım. Mutfakta bir süre oyalandıktan sonra kendi kendime bir şarkı mırıldanarak salona geçtim. Ellerimle yüzümü ovuşturdum. Eve bir göz attım, salonuma. Etrafı epey dağıtmıştım. Ama pek de önemli değildi, İnci içeri geldi.

Elinde yine o en sevdiği oyuncağı vardı. O oyuncak ayıya bayılıyordu. Mavi bir oyuncak ayı. Üstünde her zamanki beyaz pijama takımı vardı. Ona çok yakışıyordu, ve her gece giyiyordu, giymediği gece hatırlamıyorum. Sırf onun için her gün çamaşır yıkardım, her gece üstüne giyebilsin diye. Kurumadığı günler saç kurutma makinesiyle kurutur yine giydirirdim. O beyazlara layık bir kız çocuğuydu, yani benim asla olmadığım gibi.

Gülümseyerek ona kollarımı açtım, "İnci!" Dedim yanıma neşeyle çağırarak. "Anne," dedi bana ufacık ayaklarıyla koşmaya çalışırken. "Bak babam bana ne almış." Elindeki künyeyi gösterdi, arkası çevrilmiş künyenin arkasında "Güzinci." Yazıyordu. Güzinci. İnci kısmını anlamama rağmen güz kısmını anlayamamıştım. Ayrıca, birleşik yazılmıştı. Ve yanında bir sembol vardı, gölgelerden okuyamadım ama künyeyi elime alınca bir çiçek sembolü olduğunu gördüm. Yana yatırdım, sağa sola, ne tür bir çiçek olduğunu anlamaya çalıştım. Çiçekler hakkında hiç bir şey bilmezdim ben, sadece zamanında bir kitap okumuştum, orada bazı çiçeklerin anlamları yazıyordu. Görsellerden bu çiçeği hatırlamaya çalıştım, yaprakları dışa dönük, ve içi daha çukur bir çiçekti bu, ve adı da açelya çiçeğiydi.

Tesadüf İhanet EderWhere stories live. Discover now