Bölüm 6

122 9 7
                                    

Oy: 5
Yorum:3

"Kendimi hissetmiyorum, adımı ya da yaşımı. Hiç bir şey hissetmiyorum. Ama onun adı neydi, bunu da bilmiyorum, asıl sorun buydu."

Burası fazla kapalı alandı, dün Ferah ve ben dışında Selim ve İnanç içmişti, tek kişilik ufak bir yatakta uyanınca acaba bende mi içtim diye düşündüm. Ama emindim bir yandan. İçmedim. Ama uyuyakaldım, nasıl kaldım ya da nasıl yatağa geldim haberim yok. Tek hatırladığım, en son yağmur yağarken kendimi yere atmamdı. Ve devamı yoktu. Kıyafetlerim hala ıslaktı. Saçlarım da öyle, hala nemliydi.

Doğruldum, etrafa bakındım, dar kapıya biri vurdu tam o anda. "Bahar?" Diye bir ses. Ferah. Onun sesi olduğunu ilk anda anlamıştım, böyle masum ve ince bir ses bir tek ondan çıkardı. "Uyandın mı? Çoktan geldik. İneceğiz şimdi." Aceleyle yataktan kalktım. Kapıyı açtım. "Uyandım, şimdi uyandım." Islanmıştım, ve bu yüzden yüzüme rüzgar çarptığı anda ürperdim. "Dün ne oldu? Uyuyakalmam imkansız." Kendime inanamıyordum. Ferah güldü, "İmkansız mı?" Dedi. "Hepimizden önce uyudun, ve saat şu an akşamüstü altı. Saatlerdir uyuyorsun."

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı, hayatım boyunca bir kez bile, saat on dan sonra uyanmadım. Akşam on dan sonra da uyumadım. "Saat altı mı?" Dedim şok içinde. Arkadan İnanç geldi, "İniyoruz artık, ama istersen uyu biraz daha." Benimle aklınca dalga geçiyordu. Kaşlarımı çattım, "Kendime inanamıyorum." Diyebildim sadece.

Bir kaç adım attım, sonra da tekneden tek tek indik. İnanç haklıymış, gerçekten de o sallantıdan kurtulmak mümkün değil, çok değişik hissettiriyor. Baş dönmesi gibi, ama sabitsin, hayatımda hiç tekneye binmedim bu ilkti. Bu hissi de ilk kez tadıyordum. "Galiba haklıymışsın." Dedim İnanç'a. "Cidden sallantı insanın dengesini bozuyor." Selim güldü, "Ve biz burada günlerce kalıyoruz." Diye ekledi. Günlerce, eminim çok güzel olurdu ama bu sefer yürümeyi falan unuturdum.

"Evet, aynen öyle." Dedi İnanç. Gözleri aynı bakıyordu, onla konuşmak gereken bir şey vardı. Ama burada Ferah ve Selim varken yapamazdım. Onlardan ayrılmayı bekleyecektim ama onlar gidecekler miydi bilmiyordum bile. "Siz nereye gideceksiniz?" Diye sordum. Selim elini kaldırdı, "Biz Ferahla beraber restorana gideceğiz. Mesai işte, malum patronum beni salmıyor." Ferah hızla ona döndü. Demek onların restoranı vardı, ama belliydi, dünkü balık gerçekten ayrı bir lezzetliydi. "Bana laf sokmayı keser misin Selo?" Ferah. Ve galiba Selim'in patronu Ferah. Güldüm.

"Bir kaç gün izin versen ölür müsün?" İnkar. Ferah susmadı. "Kusura bakma ama zaten iki kişi koca restoranı idare ediyoruz. Bir de seni salarsam tek başıma yapamam." Bir an hayal ettim de, Ferah gerçekten iyi bir aşçı olmalıydı. Onu yemek yaparken gördüm, işini biliyordu. "Bekleriz sizi de. Hatta gelin akşam bir yemek yiyelim restoranı kapattıktan sonra. Olmaz mı?" Dedi Ferah. Şahsen ben bir kez daha akşam uyanmayı kaldıramazdım. Ama onlarla hayatımın en eğlenceli zamanlarını geçirdim. Bunu inkar da edemiyorum.

"Gelir miyiz?" İnanç bana dönüp sordu. Biraz düşündüm, "Ben bir macerayı daha kaldırabileceğimi sanmıyorum. Ama siz keyfinize bakın." Dedim, sanırım hayatımda ilk kez bu kadar kibar reddettim. "Keşke gelsen," dedi Ferah daha da tatlı bir şekilde. "Çok güzel bir mekandır yerimiz. Kapalı alan ama müşterilerimiz bayılır." Beni ikna etmeye mi çalışıyordu tam anlayamamıştım ama gelmemeye niyetliydim. "Eminim öyledir, ama gelebileceğimi sanmıyorum. En yakın arkadaşıma sözüm var."

"O da gelsin." Bu kadar çabuk misafir kabul etmelerine mi şaşırayım, yoksa nasıl ikna etmeye çalıştıklarına mı anlayamıyorum. "Sana kapımız açık, eğer fikrini değiştirip gelmek istersen gel." Ama gerçekten, Zehra ile konuştum ve anlaştık. Onu ekersem yüzüme bakmazdı. "Başka zaman olabilir." Dedim. İnanç'a döndüm, "Ben gideyim, sonra konuşuruz." Dedim çantamı koluma takarak. "Sizle de,." diye ekledim ve hepsine el sallayarak arkamı dönüp gittim.

Tesadüf İhanet EderWhere stories live. Discover now