12. Bölüm

68 4 0
                                    

Oy: 9
Yorum: 10

Gerçek miydi benim hayatım? Sordum kendime çok kez hem de, ama cevabı yok sanırım. Yaşarken ölmek mi daha acı, yoksa ölmeceğini bilmene rağmen yaşamı dar etmek mi? Bunu da sordum çok kez kendime, ölünce anladım gerçeği de. Ben öldüm. Bahar Eyüz öldü. Çok kez öldü. Kimse duymadı ve görmedi ama Bahar Eyüz çok kez ölmüştü. Ben İnanç Demiral bana İnanç olur derken o bana Vural olmuştu. Umutsuz bir kız çocuğu olmaya devam etmeye karar verdim. Herkese ve her şeye karşı memnun gibi davranmak zordu. Benliğimi kaybedecek kadar zordu.

"Ne isteyeceksin benden?" Diye sordum. Bunu gerçekten sordum, çünkü artık korkmuyor, sadece bekliyordum. Selim içimi rahatlatmamıştı. 'Sana kötü bir şey yapmaz' mesajı bende sökmedi. Ama korkmayı bıraktım. Beklenmedik bir şekilde unuttuğum ellerimi tuttu. "Önce, özür dilerim," dedi çocuğa anlatır gibi, anlatmaya çalışır gibi. Çok mütevazı bir tavrı vardı. Ona belli etmedim, ama ne kırılmıştım aslında ne de üzülmüştüm. Sadece alışık bir duyguyu yaşadım. Adını bilmiyorum o duygunun. "Fark etmedim. Sana bahsettiğim bu değildi güzelim, bu değildi. Ben sana acı çektireceğimi vurgulamadım, bunu sana söylemedim. Senden zor bir şey isteyecek değildim ama, bana güvenmedin mi? Yüzümden belli değil miydi sana acı çektirmeyeceğim? Tavırlarımdan?"

Bir an ayaklarımı kaldırıp indirdim, sonra da geveleyerek, "Hayır." Dedim. O kendisini ne kadar gizlediğinin farkında değildi ama ben korkmuştum. Tatlı bir korku olsa da belirsiz bir şeydi, beni korkutmuştu. Beni sevmiyordur ve gerçekten canımı yakacak bir şey yaptıracaktır, ya da bilip bilmeden yaptırdığı şey canımı yakar diye düşünmüştüm. Bu sorular benim korkmamı sağlamıştı. "Anlarım sandım ama anlayamadım. Gözlerine baktığımda sadece koca bir duvar görüyorum ben. Gözlerin yüzüne yansıyor, sende hiç bir şey fark edemiyorum." Sözlerimin ardından göz göze geldik, gözlerini benden kaçırdı ve elini saçlarıma götürüp biraz oyalandı. "Ben bilemedim. Anlarsın sandım." Kısa ve öz açıklamalarından biriydi bu da.

Boğazımı temizledim ve önümü iyice kapmış perçemlerimi yana doğru ittim. "Sadede gelelim," dedim, ellerimi bacaklarıma vurdum. "Benden ne isteyeceksin?" Başını kaldırıp yüzüme baktığında onda tek bir şey gördüm: bu unutsuzluktu.

Dik duruşu eski haline geldi, iki saniyeliğine gördüğüm umutsuzluk şimdi yok olmuştu. "Senden bana bir şarkı çalmanı istiyorum." Cümlesi sırtımın kenarından sanki bütün yük düşmüş gibi hissettirdi. Sakin bir nefes aldığımda sonunda nefesimin sesi ve sıcaklığı bile değişmişti. "Tamam." Dedim hızlıca. "Hangi şarkı?" Yüzü gözümde yumuşak bir hal aldı. Olduğumuz yerden ayrılıp içeri doğru gitti. Elinde siyah bir gitar çantası ile geri geldi. Evinde gitar vardı. Kendisi yanıma gelmeyerek kütüphanesine gitti. Beni de oraya çağırıyordu, peşinden gittim ve yeni geldiğim için üstümdeki kabanı çıkarıp sandalyesinin üstüne koydum. Ama Vural kabanı alıp kitap okumak için ideal olan şişme koltuğun üstüne koydu. Sonra da sandalyeyi şişme koltuğun tam karşısına koydu. Eliyle otur der gibi bir hareket yaptı. Kendisi de şişme koltuğa oturdu.

Oturdum, ve gitarı çantasından çıkarıp elime aldım. Doğru pozisyona getirdim. "Evet hangi şarkıyı istiyordun?" Diye sordum. Burası sadece ufak bir masa lambasından çıkan sarı ışıkla aydınlanıyordu. Vural bekledi ama düşünmedi. "İntihaşk." Dedi.
Zamanında şarkı ismi ile beni mest etmişti zaten, dinleyince ayrı bir aşık olmuştum. Unutmuştum uzun zamandır dinlemeyince ama çok dinledim orası kesin.

Parmaklarım gitara vurmaya başladı usulca, biraz tereddüt vardı ama açıkalacaktım sonuçta. Geçecekti.

"Yarın olmaz bu gün,
Yarım olmaz bütün,
Benim ol bu gece."

Benimle ol Vural.

Tesadüf İhanet EderWhere stories live. Discover now