10.Bölüm: Uyanış

10 3 1
                                    

Onca şehrin birinde, güzeller güzeli, tatlı mı tatlı bir kız yaşarmış... bu kız, arkadaşları ve ailesiyle beraber mutlu bir hayat sürermiş.

Günün birinde o güzel kız arkadaşlarıyla oynamaya gitmiş. Dokuz kız hep birlikte oyunlarını oynamaya başlamışlar. Oyunun  adı ise "Ebe Sensin" imiş.

Bu oyunda bir ebe seçilir, seçilen ebeye ise beş dakika verilir ve bu beş dakika içerisinde diğer kızlardan birini ebelemesi istenirmiş. Seçilen ebe beş dakika içerisinde kimseyi yakalayamazsa elenir, birini yakalarsa yakalanan kişi ebe olurdu. Birini ebelerken söylenmesi gereken şey basitti: "Ebe Sensin!"

Kızlar, bu oyunu çok sevdikleri için her gün kapıya çıkar, bu oyunu oynarlarmış. O gün de her zamanki gibi çıkmışlar ama bu sefer oyunlarını labirentte oynayacaklarmış... kazanan ise çikolata kazanacakmış. Kızlar başlamışlar oynamaya. Fakat hiçbir şey eskisi gibi olmamış, aralarından biri bir anda ölmüş.

Kızlar şok olmuşlar, hepsi ağlamaya başlamış. Koşarak ailelerine anlatmış ve yardım istemişler. Aileleri de çok şaşkınmış. Bu olaydan sonra da herkes farklı yerlere dağılmış; kızlar bir daha bu oyunu oynayamamış, bir süre sonra da birbirlerini unutmuşlar.

Ta ki on yıl sonra aynı oyunu, aynı yerde tekrar oynayana kadar.

⚔️⚔️⚔️

"Neredeyim ben?"

Hikaru gözlerini açtığında hiçbir ağrısı olmamasına ve beyaz bir yerde olmasına şaşırdı. Bir an telaşla etrafına bakındı, hatta bir ara öldüğünü sandı fakat koluna takılmış olan serumu görünce her şeyi kavrayabildi, daha sonra sanki boğazı acımıyormuş gibi bağırdı.

"Kimse yok mu?"

Burası hastaneydi, tabii ki de birileri vardı! Odadan kızcağızın sesi yükselince ilk doktor, daha sonra ise iki tane polis girdi içeriye. Hikaru yorgun ama meraklı ve endişeli gözlerle onlara baktı. Doktor şefkatle Hikaru'nun yanına gelip serumu kontrol ettikten sonra sordu, "İyi misin Hikaru?"

Hikaru bu sorudan hiç hoşlanmamıştı; o arkadaşlarının durumunu merak ediyordu, kendisine durumunun sorulmasına gerek yoktu. Derin bir nefes aldı.

"Ben iyiyim de, diğerleri nasıl? Yaşayan yok mu?" diye sordu gözleri dolu dolu. Gözleri dolunca titrek bir nefes aldı, az önceki nefesin aksine yetersiz ve endişeliydi.

"Onların sadece iki tanesi yaşıyor," dedi doktor hüzünle. "bunlardan biri Xio Ting. Senden birkaç saat önce uyandı. Diğeri ise Mashiro, o yoğun bakımda. Diğer kızları kurtaramadık; bazıları aşırı fazla kan kaybetmiş, bazıları nefessizlikten ölmüş, bazıları ise çok fazla darbe almış ve vücutlarındaki tüm uzuvlar mahvolmuş, kullanılamayacak durumda. Kangren olmuş."

Hikaru bu sözlerle acı çekiyordu, doktor anlatırken tüm kızların acısını hatırlamış ve acılarını hissetmişti. Chaehyun'un çırpınışlarını, Daeyeon'un umutsuz koşuşlarını, Yujin'in gözyaşlarını, Mashiro'nun hüzünlü sayıklamalarını ve Yeseo'nun o acı çığlığını. Hepsini teker teker hatırlamıştı, o an herkesin ölümünün travmatikliği ile ağlamaya başladı. Bu bir travmaydı, şok geçirmesi gerekiyordu ama polislere kadar haber vermeyi başarmıştı. Fakat şimdi; gerçekleri hatırlamak istemiyor, kalbini sıkıştıran korku ve acımasızca bilinçaltına yerleşen o acı feryatlar yüzünden aynı travmayı dakikada yüzlerce kez daha yaşıyordu.

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı zavallı kız. Doktor ile diğerleri çok zor da olsa onu sakinleştirdiler. Eski dostunu istedi Hikaru, o gelsin istedi, çünkü kendisi bacaklarını bir anda ve aşırı yormasından dolayı kalkamıyordu. Polislere daha sonra ifade vereceğini, şu an aşırı kötü hissettiğini söyledi. Onu kırmadılar, o mağdurdu, onun psikolojisi altüst olmamıştı çünkü artık yoktu. Yok olacak kadar kötü şeyler yaşamıştı. Anlayışla karşıladılar ve Xio Ting'i odaya getirip Hikaru ile yalnız bıraktılar.

EBE SENSİNWhere stories live. Discover now