3.Bölüm "ŞOK"

130K 3.7K 2.2K
                                    


Medya Ceren'in abisi Koray.

~

Gömleğimin son düğmesini de ilikledikten sonra sıra saçlarıma gelmişti. Aynanın karşısına geçip belime kadar uzanan saçlarıma baktım. Bu saçlara şekil vermek için en az bir saat önceden ayna karşısına geçmem gerekiyordu. Telefonumu elime alıp saate baktım, vakit vardı.

Düzleştiriciyi fişe taktım ve o ısınana kadar çantamı hazırladım.

Aynanın karşısına tekrar geçtiğimde ilk önce saçlarımı taradım. Daha sonra zaten düz olan saçlarımın üzerinden bir de düzleştiriciyle geçtim.

Saçlarım dikkat çekiyordu, kıvrık kirpiklerim ve koyu kahverengi gözlerim vardı. Dolgun ve renkli dudaklara sahiptim. İnce bir fiziğim vardı. Boyum olması gereken kadar uzundu. Ne çok uzundum, ne de kısa.

Aynayla bakışmayı bıraktığımda siyah deri çantamı tek omzuma taktım. Bugün okul formalarımı giymiştim. Beyaz bir gömlek, lacivert kravat ve diz kapağımın bir karış üzerindeki etekten oluşuyordu. Ayakkabı olarak da siyah supralarımla hazırdım.

Daha fazla oyalanmayıp kahvaltı hazırlamak için alt kata inmeye başladım. Haftanın iki günü Meral abla geliyordu, çalışanımızdı. O olmadığı günlerde yemek, temizlik vs. her şey bana aitti. Bugün de olduğu gibi. Alt kata indiğimde çantamı kapının önüne bıraktım ve mutfağa ilerledim.

İlk önce çay suyunu koyup daha sonra dolaptan domates salatalık çıkarmış ve yıkadıktan sonra dilimleyip masaya yerleştirmiştim. Devamında da zeytin, peynir, reçel ve salça gibi dolaptaki bütün kahvaltılıkları masaya yerleştirdim. Bu sırada çay kaynamaya başlamış ve ben de altını kısıp demlemiştim.

Abimden ses seda yoktu. Hala kalkmamıştı sanırım. Onu kaldırmak için merdivenlere doğru harekete geçtim, bir yandan da kaldırmak istemiyordum. Bugün benimle okula gelecekti ve kim bilir kime takacaktı kafayı. Diğer yanım da sen istediğin kadar kaldırma, o kalktığında gelir ve hazırlıksız yakalanma ihtimalin artar diyordu. Haklılık payı vardı.

Abimin odasından içeriye girdim. Üzerini giyinmiş, aynanın karşısında saçlarına şekil veriyordu. Yatak dağınıktı, kıyafetler bir tarafta çoraplar bir taraftarıydı. "Kalktın mı?" diye gereksiz bir soru sordum.

"Kalktım," diyerek o da gereksiz sorunun gereksiz cevabını vermiş oldu.

"Kahvaltı hazır, sen in, ben de buraları toparlayayım."

Yanıma gelip yanağımdan makas aldı ve "Tamam fıstık," deyip odadan çıktı. Ben de hemen işe koyuldum.

Yatağı topladım ilk önce, daha sonra koltuğun üzerine gelişigüzel atılmış olan kıyafetleri katlayıp dolaba yerleştirdim. Çorapları da kirli sepetine fırlattım.

Hızlı adımlarla odadan çıkıp merdivenleri indikten sonra mutfağa doğru ilerlediğimde abim kahvaltısını bitirmişti bile. "Yedin mi sen?" diye sordum hayret ederek.

"Evet. Sen de ye, çıkalım," dediğinde bilmemezlikten gelip son kez şansımı denedim. "Sen nereye?"

İki parmağıyla burnumu sıkıp, "Ben de seninle geliyorum, küçük hanım," diyerek cevabı belli olan sorumu yanıtladı. Anladık, kaçış yoktu. Gözlerimi devirdim.

"Ben okulda yerim bir şeyler, tek başıma yiyesim gelmedi," deyip masayı toplamaya başladım.

Abim telefonuyla uğraşırken, "Sen bilirsin," dedi.

TAKINTIDove le storie prendono vita. Scoprilo ora