26.Bölüm "KAYIP"

39K 1.7K 321
                                    



Karşımda oturan, topluca, iri yarı bir adam. Kaşlar çatık, ortasında belli belirsiz ince bir çizgi. Saçları aralarına akların karışmasına rağmen yine de gür ve geneli siyah. Beyaz gömlek, siyah ceket ve pantolon jilet gibi. Kırmızı kravat ise aynı beyaz dişler gibi parlak ve göz alıcı. Düşünceli bir ifadeyle beni izliyor, biraz da kızgın. Hava sisli gibi ya da tam seçemiyorum, dumanaltı. Elinde tüttürdüğü piposu. Oldukça olgun, sorgulayıcı. Sağ eliyle işaret veriyor. "Başka?"

Yerimde huzursuzca kıpraşıyorum. Bu bir sorgudan çok daha ürkütücü. "Özlem."

"Devam et." Aldığı cevaptan hiç tatmin olmuyor.

"Hayal kırıklığı."

"Başka?" Onun karşısında iç çekmeye dahi korkuyorum. Derinden gelen bakışları fazla düşünceli. Ne düşündüğü ve ne duymak istediğini bilmek zor.

"Korku."

"Devam et," diyor yine hiç bıkmadan. Biraz düşünüyorum, resmi tavırları insanı paniğe itiyor.

Titrek bir sesle, "Başka yok," diyorum. "Bu kadar."

Kafasını esefle iki yana sallıyor. "Yeni tanıştığın bir duygu," diyerek ipucu veriyor. "Ben yokken başka ne yaşadın, kızım?"

Gözlerim anında dolarken cevap şimşek gibi kafamda çakıyor. Kafamı önüme eğerek cevaplıyorum. "İhanet baba, ihanet."

Elindeki pipo artık yok. "Biliyor musun? " diye soruyor fısıltıyla. "Bu duyguyu, bir gün benim kızımın da yaşayacağı hiç aklıma gelmezdi."

Tıpkı ilişkim gibi, düşlerim de güçsüz. Basit bir insanın sesi bile onları yıkmaya yetiyor. Babam mı? O sadece bir hayal. Bir zamanlar sevgilim olan Çağatay'ı mı soruyorsun? O ise koca bir kayıp, ziyan. Babamın hayali dudaklarından çıkan hayal ürünü son cümle, beynimde defalarca yankılanırken taksi şoförü bunlardan habersiz sadece kesik kesik hıçkırıklarımı dinliyor. "İyi misiniz?"

Akan burnumu çekip kafamı aşağı yukarı sallıyorum. Ve uzun zamandır bu denli yanıma uğramayan baba hasretini, küçük bir taksinin içerisinde ona sızdırmamaya çalışıyorum. Dışarıda gördüğüm herkes birden babama benzemeye başlıyor veya ben bir olurunu bulup isteklerimin gerçekleşmesini sağlamaya çalıştığımdan bana öyle geliyor. İçimden bir duygunun ruhumu terk ettiğini hissediyorum. Bir daha gelmemek üzere bana veda ediyor. Yaşlı gözlerle gidişini izliyorum ve tabii çaresizce.

Duygunun adı güven.

Peki ama kime olan güven? Sevgiliye olan güven, dosta olan güven. Hattâ bütün erkeklere, bütün kızlara ve bütün insanlığa karşı yok olan güven. Bir daha hiç geri gelmeyecek gibi gidiyor. Sanki dirilmek nedir, onun lügatında yok. Belki de en iyisi, güvenmenin beni ne hâle soktuğunu kavramış durumdayım.

Kendimi eksik, değersiz bir çöp gibi hissediyorum. Bir de aklım almıyor. Güzel sevgilim bunu bana nasıl yapabilir? Yaşadığım şok tarifsiz. Biraz sakinleşince kendi kendimi azarlıyorum. Ne bekliyorsun ki? Baban da annene aynısını yapmadı mı?

Hiçbir kadının hak etmediği şu durumu bizzat hak ettiğimi düşünüyorum. Hattâ dünyanın en geri zekalı insanı olduğumu. Nasıl bir ahmakmışım da bunu fark edememişim? "Ama..." diyor içimdeki küçük, narin kız çocuğu. "Seviyor gibiydi."

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin