VII

1.7K 262 90
                                    

Byun Baekhyun dünyanın en dengesiz insanıdır desem, yalan olmazdı.

Saatler önce yüzü asık gezinen oyken, şimdi karşımda delicesine dans edebilecek bir kişiliğe sahipti fakat farkında değildi. Muhteşem bir enerjisi vardı ve arada bir dönüp bana elini uzatması, kendisine eşlik etmemi istemesi de cabasıydı. Parti çiftinin isteği üzerine nostaljik bir hava oluşturulmaya çalışılmıştı. Retro müziğin ezgisi her bir köşede yankılanırken Baekhyun, onca insanın arasında, bol kıyafetleri ve kendine has dans hareketleriyle sanki bu dünyadan değildi, geçmişten geldiği hissini yaratıyordu.

Biraz sonra, onca hareketli müziğin aksine daha romantik bir şeyler çalmaya başladığında, Baekhyun'un geri çekilmesini ve sessizce yanıma oturmasını falan bekledim fakat yanıldığımdan habersizdim. Yüzündeki kurnaz sırıtışıyla yaklaşıp elini uzattı. "Ah, hayır," dedim istemsizce gülerken. "Hayır, seninle dans etmeyeceğim. Ben boş boş oturmaktan son derece memnunum, sana iyi-"

Fakat sözümü dahi bitirmeme izin vermeden elimi yakalayıp beni sürüklemeye başlamıştı bile. "Alt tarafı dans edeceğiz, neden mızıkcılık yapıyorsun ki?"

"Eğer ayağını ezersem ağlamayacağından nasıl emin olabilirim?"

Omzunun üstünden bakıp güldü, hala elimi tutuyordu. "Merak etme, küçük şeylere zırlamayacak kadar tecrübe edindim." Ardından yürümeyi kesti ve beni de beraberinde durdurdu. Meydandan uzaklaşmıştık, tepeyle aramızda az bir mesafe vardı fakat müziğin sesini net bir şekilde duyabiliyordum. "Buraya geldik çünkü, o lanet insanların bize olan delici bakışları altında rahatsız olacağını biliyordum. İşte, buradayız, sadece ikimiz. Kendini kasmana gerek yok, bırak, kimseyi umursama. İnan bana, bu en kolayı."

"Teşekkür etmem gereken yer burası mı?"

Elinin tersini sallayıp "Her neyse işte," diye mırıldandı. Bana yaklaştığında nefesimi tuttum, kollarını boynuma sardığındaysa titreyen ellerimi beline yerleştirdim. Aslında bunu yaptığımdan bile emin değildim. Baekhyun'un sıcak nefesi yüzüme vurup bütün vücudumu zangır zangır titretirken benliğimden şüphe etmekten korkuyordum.

Yüzüne her zamankinin aksine alaycı bir gülüş yerleştirdiğinde, gözlerimi sadece gözlerinde sabitlemeye çalışıyordum. Yapmacık bir ifadeyle derin bir nefes aldığında, bir şeyden emin oldum: Biliyordu. Kesinlikle biliyordu. Ona olan ilgimden haberdardı, yoksa böyle davranmasının başka bir açıklaması olamazdı.

"Kendimi fazla yaşlı hissediyorum, Chanyeol," diye mırıldandı biraz sonra, serçe parmaklarının ensemde, saçlarımın arasında gezindiğini hissediyordum. "Söylesene, daha genç hissetmek için ne yapabilirim?"

"Öncesinde, yaşadığın çılgınca şeyler oldu mu hiç?"

İşaret parmağını çenesine vurarak düşünürken, uzaktan duyulan müzikle beraber beni de sallamaya devam ediyordu. "Elbette oldu." dedi birkaç dakika sonra.

"Öyleyse onları tekrar yaşa," Omuz silktim. "Aynı duyguları hissetmen seni daha genç ve dinamik hissettirir."*

"Ah, bunu biliyorum!" diye bağırdı coşkuyla. "Açıkçası o kitabı okuyan biriyle daha önce hiç karşılaşmamıştım."

Tekrar omuz silkerken "O adam beni korkutuyordu," diye mırıldandım, Baekhyun'un meraklı bakışları beni bulduğunda devam ettim. "Bu yüzden üzerimde büyük bir etki bırakmış olabilir. Aslına bakarsan egoistin teki olduğunu düşünmüştüm hep, fakat hayata dair söyledikleri falan, fazla gerçekçiydi."

Baekhyun gözlerini kısıp beni süzerken gözlerimi sadece yüzünde tutmaya, mümkün olduğunca aklıma kazımaya çalışıyordum. Çok güzeldi. "Bütün bunlar doğaçlama mı, yoksa dün akşam çalışıp da mı geldin? Beni etkilemeye çalışıyormuşsun gibi hissediyorum."

"N-ne?" diyebildim sadece, hiç öylesi aklımdan geçmemişti.

Yüzüme karşı bir kahkaha patlattı ve ardından "Sadece şaka yapıyorum." dedi. "Kendimi, sana aşık olmak zorunda hissediyorum ve lanet olsun, davranışların, konuşmaların, hareketlerin, hepsi; beni buna daha fazla itiyor. Benden hoşlandığını biliyorum, Chanyeol ve biliyor musun, ben de senden hoşlanıyorum."

Bir süre öylece kaldım sadece. Gözlerim Baekhyun'da, parmaklarım siyah tişörtünü sıkıca kavramış, duyduklarımı hazmetmeye çalışıyordum. Bu zamana kadar hep tek taraflı bir ilginin olduğunu sanıyordum, fakat yanıldığımdan habersizdim. Benden hoşlandığını söylemişti. Baekhyun, benden hoşlanıyordu!

"Bir şey söylemek zorunda değilsin," diye devam ettirdi sessiz kaldığım müddetçe. "Ve inkar etmeyeceğini de biliyorum. Benden hoşlanıyorsun, yani, bunu anlamamak için sanırım aptal olmak gerekir. Ama Chanyeol, ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Sana, senden hoşlandığımı söylediğim için pişman bile olabilirim. Daha önce tecrübe ettiğim bir şey değil bu; ne yapmam gerektiğini, ne söylemem, nasıl karşılamam gerektiğini bilmiyorum. Bana olan ilgini seviyorum ve bunu bilmek beni mutlu ediyor fakat aynı zamanda bunun yanlış olduğunu da düşünmüyor değilim-"

Daha fazla bekleyemedim ve yaklaşıp onu öptüm. Dudaklarım dudaklarının üstüne kapandığında mecburen susmak zorunda kalmıştı. Tişörtünün kenarları elimin içinde buruş buruş olurken parmaklarına saçlarımı doladığını hissediyordum. İkimizin de gözleri kapalıydı, sanki biraz çabalasa kalp atışlarımı son şiddetine kadar duyacak gibiydi.

Dudaklarımızı hafif bir şapırtıyla ayırdığımda, Baekhyun uzun kirpiklerini yavaşça araladı. Geri çekilmek yerine alnımı saçlarına yaslayıp bana bakmasını bekledim. İlk önce gözleri boynumda gezindi, ardından çeneme dokundu ve en sonunda gözlerimi buldu. Kahverengi dairelerin ardında saklanan şeyleri seçmesi çok güçtü.

"Bu.." diye fısıldadı. "Fazla iyiydi. Lanet olsun, beni sana aşık olmak zorunda bırakıyorsun. Bir kez daha, lütfen."

Tişörtümün yıldızlı yakalarından kavrayıp beni kendine çektiğinde, kıkırtım dudaklarında son buldu. Derin bir nefes alıp yumuşak öpücüğüne karşılık verdim. Kollarım hala belindeydi ve boyuma yetişmek için parmak uçlarında yükselmişti.

Biraz sonra, benden ayrıldığında, yüzüne bakmama fırsat bırakmadan boynuma atıldı. Kollarını omuzlarıma sardı, burnu ternime sürtünürken huzurla gözlerimi kapattım ve ben de ona sarıldım. Zarif parmakları hala ensemdeki saçlarımla oynarken boynuma vuran ıslaklığı ve derin hıçkırıklarını yok saymam mümkün değildi.

"Neden ağlıyorsun?" diye sordum fısıltıyla, onu öptüğüm için pişman değildim fakat yapmamam gereken bir şeyi yapmış olmanın verdiği korku bütün vücuduma yayılmıştı bile. "Yoksa yanlış bir şey mi yaptım?"

"Hayır, hayır," diye üsteledi beni birden, "Bunlar.. Sadece mutluluk gözyaşları."

Sorgulamadan, yalnızca ona inandım ve sallana sallana dans etmeye devam ettik. Tanrım, ne kadar da aptaldım.

drowning shadows - chanbaekWhere stories live. Discover now