-3- Library

468 26 21
                                    




-

Kahvaltıdan kalktıktan sonra bir süre boş boş etrafa bakındım, Andy'i en son dün akşam görmüştüm. Masanın üzerinde unuttuğum kitabımı aldım ve kütüphaneye doğru ilerlemeye başladım.

Neredeyse herkes derse gittiğinden kütüphane boş sayılırdı. Köşede bir yere oturdum ve kitabımı okumaya başladım, büyücük tarihi çoğuna göre sıkıcı bir ders olsa da ne yalan söyleyeyim benim hoşuma gidiyordu.

Kütüphanede ki hava bunaltıcı gelmeye başladığından sıkıtıyla nefesimi dışarı verdim ve arkama yaslandım. Odaklanamıyorum işte!

Belki de biraz hava almalıyım. Kitabı öylece masanın üzerinde bıraktım ve kütüphaneden çıktım. Koridorlar boş olduğundan adım seslerim duvarlara çarpıyordu, neden bilmem ama bu ses hoşuma gidiyor.

Bahçeye çıktıktan sonra Karagölün kenarında bir ağacın dibine oturdum ve boş boş gölü izlemeye başladım. Geceleri su halkının bizi izlediğini gören bir sürü öğrenci vardı, öyle bir şeyi görmek istemediğimden akşamları pencere kenarlarından kesinlikle uzak duruyorum.

"Hey, Black?" diye seslenen sesten sonra gözlerimi dalmış olduğu gölden çekip etrafıma bakındım, dün biraz uğraştığım çocuğu, Adonis Goyle'u görünce olduğum yerde dikleşirken "Evet?" dedim.

"Nasılsın?" diye sorunca kendimi tutamadan kıkırdadım, bunu sormak için mi geldi cidden?

"İyiyim, Goyle. Sen nasılsın?" diye sorduğumda omuz silkti "Düne kıyasla harika sayılırım." dedikten sonra bana ilerlemeye başladı. Biraz değişik sırıtıyordu, samimiyetten kilometrelerce uzak bir sırıtmaydı.

"Bana dün ne sormuştun Black?" diye sorunca kaşlarımı çattım, ne demiştim? Ailesinin Gryffindor'da olmasıyla ilgili ne düşündüğüyle alakalı bir şeyler ve melezler ve bulanıklarla takılmasıyla ilgili bir şeyler... Bulanıklar... Merlin! Hayır Narcissa saçmalama, öğrenmiş olamaz.

O zaman neden böyle pis pis sırıtıyor? Hayır, hayır ben paranoyaklaşıyorum.

"Black ve Tonks... Hiç tahmin etmezdim." deyince içimden 'Sıçtık.' diye geçirmeden edemedim.
Aynı Lucius'a ilk yaptığım gibi sırıttım "Ne saçmalıyorsun, Goyle?" dediğimde kısa bir an kaşlarını çattı "Haberin yok muydu?" diye sorunca kaşlarımı çattım "Ben asla bir bulanıkla olmam, Andy'nin yakın bir zamanda nişanlanacağını düşünürsek... Bellatrix'i ima etmene zaten imkan yok." dedim ve dudaklarımı büzüp düşünüyormuş gibi yapıp devam ettim "Hangi Black'ten bahsediyoruz?"

Tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki elimi havaya kaldırıp onu susturdum "Boş konuşmalara ayıracak vaktim yok, işlerim var." dedim ve hızlıca ayağa kalkıp Slytherin ortak salonuna doğru ilerlemeye başladım.

Sadece Malfoy biliyordu, ondan başka kimse söyleyemez! Bir de söz vermişti, hah! O beyaz kafalı aileden kime güvenilebilir ki sanki? Annem kesinlikle haklıymış.

Ortak salonda Lucius'u arkadaşlarıyla gülüşürken gördüğümde sinir kat sayım iki katına çıktı, ne ara Adonis'e her şeyi anlattı?

"Lucy?" diye seslendiğimde hepsi gülmeyi bırakmıştı, Lucius kaşlarını çatarak bana döndüğünde ona sinirli bakmaya devam ettim "Sözünde durursun diye düşünmüştüm." diye tısladığımda çatılı kaşları daha da çatıldı.

"Masum rolü kesmeyeceksin değil mi?" diye alayla sorduğumda omzunun üstünden arkadaşlarına baktıktan sonra tekrar bana döndü ve kolumdan tutup beni bir yere çekiştirmeye başladı.

"Herkese yetiştirmişsindir zaten! Niye gizli bir yere gidiyoruz?" diye cırladığımda kolumdaki eli daha da sıklaştı. Sırtım duvara çarpınca acıyla inleyip yüzümü buruşturdum.

Blonde BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin