-4- Oliver Parkinson

389 25 14
                                    

-

Slughorn yapılacak sonbahar partisinin tüm binalarla ortak yapılacağını ve bazı saçma şeyleri anlatmaya devam ederken çenemi yasladığım elim ağrımaya başlamıştı.

Bir hafta geçmesine rağmen herkesin konuştuğu konu Andy ve Ted'ten başka bir şey değildi. Andy'nin yatakhaneye kapanıp hiç çıkmayacağını düşünürken tam tersine her yerde Ted'le el ele geziyor dedikoduları duymazdan gelip eğleniyordu. Yemeklerde Hufflepuff masasına oturuyordu, bir kere bile benimle konuşmaması da ayrı şekilde can sıkıcıydı.

Kısacası kocaman okulda tek başıma kaldım işte.

Hufflepuff masasında yan yana oturan çitfe kumruları izlemeye başladım, birbirlerine gülümseyerek bir şeyler anlatıyorlardı. Annemlerin kulağına gitti mi acaba? Gitmemiş olmalı, haberleri olsaydı derhal buraya gelirlerdi.

"Narcissa?" adımı duymamla günlerdir kafamda dolanan düşünceleri bırakıp etrafa bakındım. Lucius'a kaşlarımı çattım "Black'e ne oldu?" diye sorduğumda omuz silkti "Samimi olduğumuzu sen söylememiş miydin?" deyince bende omuz silktim ve diğer elime çenemi yasladım.

"Elimin yandığı gün gelmediğin için sana tafra yapıyordum ama... Sıkıldım." deyince gülümsedim ve ona döndüm "Aklımdan çıkmış." diye mırıldandım.

Bir süre devam eden sessizliğin ardından "İyi tarafından bak, benim istediğim bir şeyi yapmak zorunda kalmadın." dedikten sonra kısa bir an düşündü "Ayrıca Goyle'un ne yapacağını düşünmekten kurtuldun." diye devam etti.

Göz ucuyla Gryffindor masasında arkadaşlarıyla kahkahalarla gülen Adonis'e baktım, pislik.

"Sen ne isteyecektin? Söylememek karşılığında yani." diye sordum konuyu uzatmak için, konuşmak daha iyi hissettiriyordu. En azından sürekli Andy'e ne olacağını ya da yalnız kalmanın ne kadar iğrenç bir duygu olduğunu düşünmekten iyiydi.

"Hiçbir şey." deyip kestirip atınca kaşlarımı çattım "Söyle lütfen." diye direttiğimde arkasına yaslandı "Bilmiyorum, seni sinir edecek herhangi bir şey olabilirdi." deyince gözlerimi devirdim ve "Kesinlikle o gün elinin yanmasının sebebi bu huyundur." diye homurdandım.

"Aslında kim olduğunu öğrendim." deyince tek kaşımı kaldırdım. Çenesiyle birini işaret edince işaret ettiği tarafa baktığımda aynı Lucius gibi beyaz saçlı bir çocuğu fark ettim. Benden bir yaş büyük olduğunu biliyorum ama adı aklıma gelmiyor.

Çocuğun elmacık kemiğindeki hafif morluğa yüzümü buruşturdum "Kesin yaptığını hak etmişsindir." diye mırıldanıp ona döndüğümde sırıttı "Senden hoşlanıyormuş." deyince az önce baktığım çocuğa tekrar döndüm. Biraz gergin görünüyordu "Dalga geçiyorsun değil mi?" diye sordum ve ona döndüm.

Sıkıntıyla nefesini dışarı verdi "Şu güvenmeme olayını abarttığını düşündüğün olmuyor mu?" diye sorunca gülerken başımı iki yana salladım.

"Henüz sonbahar partisine beni davet etmedi." dediğimde kaşları çatıldı "Onun sormasını mı bekliyorsun?" diye sorunca gözlerimi devirdim. Bende onun gibi arkama yaslandıkltan sonra "Elbette hayır ama tek gitmekten iyidir." dedim.

"Henüz kimle gideceğime karar veremedim, istersen seni de listeye alabilirim." dedikten sonra sırıttı "Belki seçeceğim şanslı kız sen olursun." diye devam edince bende sırıttım ve başımın iki yana sallarken "Kalsın." diye mırıldandım.

"Narcissa?" adımı söyleyen kişiye dönünce bunun biraz önce Lucius'un gösterdiği diğer beyaz saçlı çocuk olduğunu gördüm. Hemen şirin sayılacak bir şekilde gülümsedi ve "Ben Oliver Parkinson." dedi.

"Memnun oldum." dedim ve göz ucuyla Lucius'a baktım, yanımdan kalkmamıştı ama arkadaşlarıyla konuşmaya başlamıştı bile.

Önüme küçük bir şişe bırakınca kaşlarımı çattım ve önce şişeye sonra ona baktım. Gülümsemesini hiç kesmeden hala yüzüme bakıyordu, yanakları falan ağrımadı mı?

"Malfoy elini yakınca bunu masanda unutmuştun. Zeka bileyici." deyince şişeyi elime aldım ve "Ah. Teşekkürler, tamamen aklımdan çıkmıştı." dediğimde başıyla selam verir gibi eğilip arkasına döndü.

Tam bir adım atmıştı ki hızla bana döndü "Balo için bir eşin var mı?" diye sorunca şişeyi cübbemin cebine koyduktan sonra başımı iki yana salladım.

Rahat bir nefes verip sırıttı "Güzel... Yani güzel benimde eşim yok, eğer kabul edersen seninle birlikte gitmek isterim." diye heyecanla konuştu. Cümleleri söylerken farklı farklı şekillere girmesi ne bileyim... Sevimli gibi geldi gözüme.

"Olur." dediğimde gözleri ışıldarken kısa bir kahkaha attı "Teşekkürler, 23 Eylül'ü iple çekeceğim." dedikten sonra tekrar baş hareketiyle selam verip hızlıca büyük salondan çıktı.

"Bu nasıl Slytherin? Salazar'ın mezarında ters döndüğüne eminim." diye tiksintiyle konuşan Lucius'un koluna vurdum "Kafanda kibarlık ve sevgiden uzak bir Slytherin tablosu var değil mi?" diye alayla sorduğumda sanki bununla gurur duyar gibi öyle düşündüğünü onayladı.

Sıkıntıyla nefesimi verdikten sonra "Aptal." diye homurdandım, anında kaşları çatıldı ve "Ne dedin?" diye şaşırtmayan bir tepki verdi. Yüzümü biraz ona yaklaştırıp "Aptal." diye tekrar ettiğimde kaşları daha da çatıldı "Düzgün konuşsan iyi edersin Black." deyince tek kaşımı kaldırıp sırıttım "İki katı aptal." diye gıcık gıcık konuştuğumda gözlerini devirdi.

Ayağa kalktı "Cidden çekilmez birisin Black." dedi. Ona masum masum bakıp gözlerimi kırpıştırdıktan sonra "Lucy neden Black demeye başladın. Yoksa yine başa mı döndük?" dediğimde bana doğru eğildi ve işaret parmağını aramızda tuttu "Şunu demeyi bırakmazsan hoş şeyler olmayacak, Black." doğrulup arkasını dönmüştü ki "İyi geceler Lucy." diye fısıldadım.

Olduğu yerde bir süre durduktan sonra sırıtan yüzüyle bana döndü, sırıtması kesinlikle sinirdendi. Şirin bir şekilde gülümseyip "Bir şey mi unuttun?" dediğimde gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı "İyi geceler Black." dedi ve arkasına dönüp büyük salondan çıktı.

Arkasından bakarken gülümsedim belki de koskoca okulda yalnız değilimdir.

Multimedya Oliver Parkinson :)(:

Blonde BlackWhere stories live. Discover now