4.Düşüş ✧ 1

2.8K 398 1.1K
                                    

Sirenler.

Ansızın gözleri sonuna kadar açılan Aedan yattığı zeminden fırlarcasına kalktı. Etrafına bakındığında kendini erkekler tuvaletinde sere serpe yerde bulmuştu ve vücudunun her karışı üzerine tonluk yük bırakılmışçasına ağrımaktaydı. Nasıl buraya geldiğini, başının sağına hücum eden keskin ağrının nedenini bilmiyor, hatırlayamıyordu. Yalnızdı. Ne zamandan beri baygın bir şekilde yatıyordu? Kendini toparlayarak bir iki adım attı. Başındaki ağrı o kadar kuvvetliydi ki dengesinin bozulmasına neden oluyor, bir sağa bir sola doğru yalpalıyordu. Şakaklarını tutarak birkaç saniyeliğine duvara dayandı, metaliğin soğuğunu tüm benliğine akıtmasına izin verdi, sızının biraz olsun dinmesini bekledi. Ağrı güç bela yatıştığında hemen yanındaki duvara asılı aynaya yansıyan suratına baktı. Başının sağından kanlar suratı boyunca hücum ediyor, çenesinden akıyor, lap lap yerle buluşuyordu. Alnının sağ kısmında ufak bir yarık açılmıştı. Eli sıcak sıvıya gitti, gözleri ise lavabodaki kan izlerine. Kafasını mı vurmuştu? Yüzünün belirli kısımları birisiyle kavgaya tutuşmuşçasına morluklarla kaplanmıştı. Miklos'la geçirdiği arbededen sonra yüzünde hayat bulan morluklar yeşillenerek iyileşmeye yüz tutmuştu... Hayır, şimdiki morluklar ve kesikler tazeydi. Taptaze. Ellerini suya tuttuğu gibi yüzüne vurdu soğuğu, kendine gelmesine yardımcı olmasını umut ederek.

Siren sesleri kıvranan yunuslar gibi can çekişmeye başlayınca kendini tuvaletten dışarı nasıl attığını bilmedi. Hiç iç açıcı gözükmüyordu ortam. Askerler gruplar halinde koşuşturuyor, mekanik kadın sesi tüm koridorlara hükmederken telaş en gözü pekleri bile esir alıyordu.

"Dikkat saldırı altındasınız, dikkat saldırı altındasınız..."

Kırmızı ışık yanıp sönüyor, irisleri taciz ediyor, sinirleri alt üst ediyordu. Onlara yumruk çakmamak için kendini zor tuttu Aedan.

"Lanet olsun!" diye söylendi. Önünden geçen Koloni Birliği askerini durdurarak, "Neler oluyor?" diye sordu gür sesle.

"Bu saate kadar burada olduğundan emin misin?" diye çıkıştı asker. "Etrafına bak, saldırı altındayız-"

"Bunu fark edebilmiştim."

"İllitralılar... Bak, gitmem gerek. Ve sen de boş boş dolaşacağına beni takip etsen iyi olur. Üssü boşaltıyoruz." Koloni Birliği askerinin hızla koşarak yanından uzaklaşmasını izledi.

İlltralılar? Stella Uzay Üssü'nü boşaltmak? Ancak çaresiz kalınan bir durumda bunun yapılması gerekirdi.

Aedan yanıp sönen ışıktan ve biraz daha maruz kalırsa çıldırmasına neden olacak siren seslerinden ancak üssü terk edince kurtulacağını anladı.

İlltralılar hangi cüretle savunma duvarını aşıp saldırmayı başarmıştı?

'Aramızda bir köstebek var asker. Ve ben derisini yüzmek için onu bulmalıyım, anladın mı?'

Nefes kesen ani bir bombardımanla bastığı zemin amansızca sarsıldı. Fırtınaya yakalanan çamaşır ipindeki çelimsiz bir gömlek gibi gidip gelmişti uzay üssü. Sarsıntının etkisi saniyeler boyunca küçük çapta sallanmalarla devam etti. Askerler olabildiğince hızlandı. Hepsi en yakın hangar yönüne doğru atıyordu paldır küldür adımlarını.

O da diğerlerini takip etti; hangara doğru koşmaya çalıştı, bu telaşa anında uyum sağlayarak kaptırdı kendisini.  Sarsıntılar devam ediyor, can çekişen yunuslar kulak tırmalıyordu. Bombardıman sesleri siren sesini ara sıra da olsa bastırabiliyordu... Hangisi adına sevineceğini bilemedi. Tekdüze sesten birkaç saniyeliğine kurtuluyor olmasına mı yoksa üssün iyice derine batırılmaya çalışılmasına mı?

Bilinmezlik Senfonisi: Kaçış (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin