4.Düşüş ✧ 2

3.3K 404 1.2K
                                    

"Hızlan," diye komut verdi Shawn.

Hızlandılar. Derinliklerinde volkan gibi bombardımanlar yaşanan ve battıkça batan Stella Uzay Üssü'nün yanından geçerken arkadaşının ne yaptığını sorgulamadan onu takip etti Aedan. Mapushanesi imha edilirken içinin coşkuyla dolduğunu hissetmesi onu nasıl biri yapardı?

Shawn'ın ansızın değişen rotası doğrudan Mavi Gezegen'eydi. Öyle ya da böyle Aedan'ın hayatı gri yılların ardından son bulacaktı burada. "Ölmeyeceğim," diye sayıklaması gerçeği kabul edememenin acizliğiydi. Çevresine baktığında yıldız armalıların azlığı ve tek tek avlanarak yok edilmeleri, artık kaçmaya çabalayan bir taşıyıcı geminin olmayışı bunun acı kanıtıydı. Savunma duvarlarının gücünü mekiklerin enerjisinden ödün vererek arttırdılar ve uzay boşluğunda türlü türlü manevralarla düşman gemilerinden kaçarak Dünya'ya doğru yönlendiler. Arbededen uzaklaşmalarıyla onları takibe alan dört adet İlltra mekiğinin varlığı su yüzüne çıkıverdi. Shawn kendisinin etrafında dönüp durarak sergilediği oyunla ve Aedan'ın da yardımıyla iki tanesini haklamasına rağmen diğer ikisi yılmadan, onların üzerlerine ateş saçarak takibi sürdürüyordu.

"Daha çok hızlan."

Shawn'ın sesiyle Aedan'ın eli kontrol paneline gitti. Mekiğini daha da hızlandırdı. Ama bu savunma duvarlarının azalan enerjiyle zayıflamasına neden olmuştu. Gezegenin atmosferine girdiklerinde bir türlü yılmak nedir bilmeyen düşman mekikleri arkalarından onlara eşlik etmeye devam ediyordu.

Bu duruma sinirlenen Aedan, "Onları haklamamız gerek," dedi bıçak kadar keskin bir sesle.

"Çok geçmeden birçoğu peşimizden gelecektir. Ama haklısın, azıcık mahremiyet için onları ortadan kaldırmalıyız."

Daha önce pek çok hava mücadelesinde yaptıkları gibi hem süratle devam edip hem de birbirlerinin etraflarında dönerlerken, pilot koltuklarını yüz seksen derece döndürerek arka ateşleyicileri kontrol altına aldılar, taarruza başladılar. Kara parçalarına yaklaştıklarında terk edilmiş gezegenin derslerde öğretilen Eski Dünya'dan eser kalmadığını bir kere daha yüzlerine vuruldu. İki düşman gemisinden teki ağır hasar alıp geride kaldığında diğeri pes etmeden saldırmaya devam etti. Aedan aniden yediği bombayla uyarıcı ses eşliğinde havada takla atarak önlerindeki kayalıklarla çevrili uzun vadide sürüklenmeye başladı. Shawn'ın düşman gemisine saldırmasının uçurumun tam kenarında alevler içinde son anda duran Aedan'a pek faydası dokunduğu söylenemezdi. Aedan uçurumun tam ucunda şansa durduğuna mı sevinsin yoksa alevler içinde parçaları etrafa saçılmış ve her an patlayabilecek olan mekiğin içinde esir kaldığına mı yansın bilemedi. Aklını çalıştırmanın vakti gelmişti. Eli kontrol panelindeki mucizevi düğmeye gitti.

Mekanik ses cızırtıyla saymaya başladı.

Üç, iki, bir.

Mekiğin tepesindeki cam kısım ardına kadar açılarak Aedan'ın sıçramasını ve havada taklalar atarak metrelerce ilerideki toprağa düşmesini sağladı. Düşerken koltuğu saran koruyucu cam açıldı ve korkunç güneşi içeri davet etti. Kemerden kurtulan Aedan ayağı kalktı, seke seke attı ilk adımlarını. Ve böylelikle peşlerindeki son İllitra mekiğinin de Dünya'nın mavi sularına Shawn Farkas tarafından gömüldüğüne tanık oldu.

Aedan, ona ezberletilenleri bir kenara atarak deneyimlerine güvendi ve kafasındaki kaskı çıkardığı gibi gezegenin defolu toprağına fırlattı, çevresine göz gezdirdi. En son ziyaretinden bu yana pek de bir şey değişmiş sayılmazdı. Postallarının ezdiği alev turuncusu toprak buhar kusmakla uğraşıyordu. Güneş o kadar tepede ve yakıcıydı ki kendini kazanın içine atılmış tavuk gibi hissetti. Yakıcı toprakta bitkiden eser yoktu. Ruhu bu gezegene her inişinde olduğu gibi eciş bücüş olmuş, nefes alamaz hale gelmişti. Burun boşluklarından içeri hücum eden tiksinç koku midesini bu kez de şaşmadan bulandırdı. Gezegende gözle görülür yeşillik yoktu ve özellikle yeşil olmayan, kötü kokulu gezegenler Aedan'ın nefret listesinin üst maddelerinde yer alırdı. Havadaki garip duman her hareketini izleyip onu boğacakmış gibi hissettirse de akciğerlerine havayı doldurarak soludu. Tek elini göğe kaldırarak öfkeli güneşten korunmaya çabaladı fakat pek de etkili bir yöntem değildi bu.

Bilinmezlik Senfonisi: Kaçış (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin