1.Mavi Gezegen ✧ 2

4.4K 541 1.8K
                                    

Askerlere ait olan yemekhaneye doğru yol almaya başladılar. Gri koridorlar arasında yürüdüler, susmak bilmeyen holografik bir rehberin bulunduğu asansörle iki kat yukarı çıktılar. Kimileri kendi işlerine koştursa da birçoğu yemek vaktinin gelişiyle yemekhaneye doğru yollanıyordu.

Sonunda yemekhaneye vardıklarında, devasa salonun uzun ince metal kaplı masalarının çoktan dolmaya başladığını gördüler. L şeklini almış gibi görünen yemek sırası uzamaya devam ediyordu. Ellerine boş metal tepsilerini aldıkları gibi ucu gözükmeyen bu sıraya girdiler. Konuşmuyorlardı. Aedan dudaklarını sımsıkı kapatmış, etrafı gözlemliyordu. Yemekhanedeki uğultu her bir masada hortum oluşturuyor, bu hortumlar salonun tavanına doğru birleşerek etrafa saçılıyordu adeta.

Carina kararsız bir adım atarak önündeki arkadaşıyla arasında kısıtlı santimler bıraktı. Boyu hemcinslerine göre ortalamanın üstünde sayılmasına rağmen Aedan'ın kulağına fısıldayabilmek için ayaklarına güç vererek yukarı doğru hafifçe uzatması gerekiyordu kendini. Ama bunu yapmadı. Arkadaşının yanına sokularak sarf edeceği sözleri işitebilecek olanları gözden geçirdi. Herkes kendi alemindeydi, kim neden onlarla ilgilenirdi ki? Bu yersiz paranoyaya katkıda bulunan gittikçe isyankarlaşan düşünceleri miydi? Sindirdi, iyice gözlemledi çevresindeki silik suretleri... Arkasındaki asker hafifçe geriye doğru yönelmiş, bir başka piyonla konuşuyordu. Önlerindeki ise dünyadan bihaber, tek tek yemekleri tepsiye koyan görevliyi izliyordu.

"Hiç merak ettiğin oldu mu?" diye sordu sonunda Carina Aedan'a doğru, titrek bir fısıltıyla. "Asker olmamanın nasıl bir şey olduğunu hiç merak ettiğin oldu mu? Aesir tarafından keşfedilmemenin, hizmet etmemenin-"

Sözüne devam edememişti zira tek kaşını şaşkınlık ve ilgiyle kaldırmış olarak dönüvermişti Aedan. "Neden böyle bir şey sordun?" Adamın sesi her zamankinden daha da derindi sanki; taş duvarlı bir kuyunun içine düşmüş de yüzeye çıkmak üzereymişçesine.

Carina bir askere göre oldukça zarif bir hareketle başını iki yana salladı. "Son zamanlarda aklıma çok takılıyor bu soru. Ve çekip gitmek de bilmiyor. Dün ise Koloniler Arası Birlik askerleriyle bahsi de geçti. Ee, haliyle kafamdaki karışıklık daha da körüklendi."

"Neyin bahsi geçti?" diye sordu aniden fazlasıyla ciddileşen Aedan. "Onlarla ne konuştun Carina?"

Aedan kızgın mıydı yoksa ona mı öyle gelmişti?

"Hiç..." diye kendi mırıltısını duyuyordu. "Biri bana, 'Önüne seçenek sunulsa askerliği bırakır mıydın?' diye sordu... Bense hizmet etmemenin nasıl bir şey olduğunu bile bilmediğim için 'Hayır,' dedim. Ama cevabım sana da çok yavan gelmedi mi? Onlar gönüllü olarak askere yazılıyor, bazıları para için bazıları ırkımıza hizmet etmek için. Ama bize öyle bir seçenek sunulmuyor, onlar kendi rızalarıyla buradalar, peki ya biz? Aesirliler bu lacivert üniformaların ne anlama geldiğinin ne kadar farkında?"

"Carina-"

"Neden onlar aile kurabiliyorken bu bizim elimizden alınıyor? Neden hep o kara küreyi taşımak zorunda bırakılıyoruz?"

"Carina," dedi Aedan bu sefer daha gür bir sesle. "Bunları sorguladığını benden başka kimseyle paylaşmamalısın. Hele o yeşil üniformalılara kafandaki bu soru işaretleri hakkında tek bir şey dahi çaktırmamalısın. Beni anladın mı?"

Carina yoğun bir hayal kırıklığı bulutuna girerek başıyla onayladı. Neden Aedan sözlerine kulak asma tenezzülünde bulunmamış da, onu bu şekilde uyarmıştı ki? Carina'nın aklı, bu isyankar soru işaretlerini kimseyle paylaşmaması gerektiğini bilebilecek kadar çalışıyordu. Ansızın sinirden dişlerini sıktığını fark etti.

Bilinmezlik Senfonisi: Kaçış (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin