Mr. Kook- 28

17.7K 2.1K 1.6K
                                    


Medya... Ölüyorum.

____

" Sözümü tutacağım efendim. Benliklerini size teslim edeceğim, fakat biraz daha zamana ihtiyacım var. "

Etrafı siyah, sis bulutlarıyla çevrilmiş olan adam sivri dişlerini gösterecek şekilde gülümsedi.

" Ona tekrar sahip olacağım... Bu kez asla kurtulamayacak."
_____

Gökyüzünden gelen uğultu devam ederken Jungkook kollarını daha sıkı sardı. Taehyung'un korkusunı henüz yenemediğini ve kendisine ihtiyacı olduğunu biliyordu. Taehyung ise şaşkınlıktan konuşamıyordu.

" Ben de... sana aşığım Taehyung."

" N-ne? Sen... bilincin yerinde miydi?"

Taehyung başını kaldırıp Jungkook'un gözlerine baktığında kırmızı olmadıklarını gördü. Hala siyah oluşunu gördüğünde küfür ederek Jungkook'u ittirdi.

" Yaklaşma bana !"

Jungkook Taehyung'un bileğini tutarak kendisine çekti ve Taehyung'un arkasından kollarını tekrar beline sardı. Taehyung bir yandan korkuyordu, fakat bir yandan kendisine baskı yapan sertliği hissettiğinde utanmıştı.

" Bırak beni. Sen Jungkook değilsin! "

" Buradayım, seninleyim güzelim."

Jungkook başını Taehyung'un boynuna gömdü ve bir kaç ıslak öpücük kondurmaya başladı. Taehyung Jungkook'un dudaklarını her hissedişinde ayakta kalmakta zorlanıyordu.

" Ba-bana oyun oynuyorsun. "

" Bir gün de sizi sevişirken bulmayayım amına koyayım ya."

Jungkook gözlerini hızla açılan kapıya çevirdi. Burada olmaması gerekiyordu. Aniden kapının etrafında oluşan mavi alev Matthew'in içeri girmesine engel olmuştu.

" Ne yapıyorsun sen? "

Matthew bağırdığı sırada kapının çarpılarak kapanması Jungkook'un yalnızca başını hafifçe kıpırdatmasıyla gerçekleşmişti. Taehyung'un gözleri karşısındaki mavi ateşi gördüğünde parlamaya başladı. Jungkook'u ittirdi ve korkuyla bir kaç adım geriledi.

" S-siktir. Söndür şunu! Beni öldürmeyi mi planlıyorsun aptal?! "

" Belki."

Taehyung Jungkook'u anlayamıyordu. Alex'in kontrolünde olamazdı, hala gök gürültüsünden korktuğunu nasıl bilebilmişti? Jungkook Taehyung' un ona olan korkulu bakışlarını gördüğünde kalbindeki sızıyı yok etme çabalarını bırakmıştı. Kendisine ilk defa böyle bakıyordu, ve bu Jungkook'un canını yakıyordu. Kendisinden uzaklaşırken duvara varan Taehyung'a doğru ilerledi.

" Y-yaklaşma bana!"

Jungkook eldivenlerini takarken gülümsedi.

" Çok... safsın Taehyung."

" Ne?"

" Hala sahiden aşık olduğumu sanıyorsun değil mi?"

" Sa-sana inanmıyorum. Bilincin yerinde değil. B-bunları Jungkook söylemiyor!"

Jungkook eldivenlerini taktıktan sonra tavana asılı olan ipi çekerek eline aldı. Oldukça kalın ve sağlam görünüyordu. İşini göreceğini umarak Taehyung'a dündü.

" J-Jungkook? O-onunla ne yapacaksın? "

" Veda vakti, sevgilim. "

____

" Taehyung içeride! Onu kurtarmamız gerekiyor!"

" Yapamayız Matthew! Hepimiz öleceğiz!"

Matthew endişeyle başını yavaşça tüm koridoru kaplayan mavi alevlere çevirdi. Yoongi ise bir şeyler düşünmeye çalışıyordu, ters giden bir şeyler vardı.

" Bunlar ona ait deği-"

Cümlesini tamamlamasına engel olan önlerine düşen eskimiş , yanmakta olan bir tahta parçası olmuştu.

" Buradan gitmemiz gerek!"

" Peki ya Taehyung? O ne olacak ?! "

Jimin Yoongi'nin ne planladığını anlayamıyordu, fakat ona güveniyordu.

" Yoongi haklı Matt. Buradan gitmezsek yanarak öleceğiz. Sana anlatacağım tamam mı?"

Matthew istemese de kendisini çekiştirmekte olan Jimin'in peşinden gitti. Zorlukla kapıya vardıklarında endişeyle yanan kapıya baktılar. Jimin öksürmeye başladığında Yoongi dayanamayarak kapıyı tekmeledi. Bir kaç sert tekmenin ardından kapı açılmıştı. Yoongi Matthew ve Jimin'in çıkmasını bekledikten sonra hızla dışarıya çıktı. Jimin'in gözleri dolmuştu, ve boğazı yanıyordu. Yürüyemeyeceğini fark eden Yoongi Jimin'i kucağına aldı.
Jimin'in ise o sırada tek düşündüğü şey Taehyung'tu.

____

" Be-beni öldürecek misin? "

Jungkook ona cevap vermek yerine elindeki ipi Taehyung'un beline doladı. Taehyung ise Jungkook yüzünden kıpırdayamıyordu. Kas katı kesilmiş gibiydi, vücudundaki hiçbir yerini hareket ettiremiyordu. Jungkook işini bitirdiğinde ellerini silkeledi ve pencereye doğru ilerledi. Eskimiş camları açtı ve başını dışarı uzatarak aşağı baktı. Ardından Taehyung'u yanına getirerek üzerinde olan etkisini yok etti. Taehyung sonunda kendini kontrol edebildiğinde iplerden kurtulmaya çalıştı.

" Git buradan."

" Ne ?"

" Bir an önce defolup git buradan. Seni bulmaları uzun sürmeyecek. "

" A-anlamıyorum... Neler olu-"

" Buradan in ve doğru evine git Taehyung.Ve bir daha, asla gelme."

" P-peki ya sen?"

" Git dedim."

Jungkook dışarıdan gelen sesleri duyduğunda Taehyung'u ittirmek zorunda kalmıştı. Yüksekte değillerdi, fakat işi sağlama alması gerektiği için ip kullanmıştı. Taehyung korkuyla gözlerini açtığında kendini aşağıda bulmuştu. İp sayesinde yere bir metre kadar bir mesafe kaldığında durabilmişti. Jungkook'a sesleneceği sırada ona engel olan şey, ağzını kapatan bir çift el olmuştu .

" Ssh. Benim, Matthew. Buradan bir an önce gitmemiz gerekiyor."

_

Jungkook endişeyle aşağı baktı ve pencereleri kapattı. Ardından alevi söndürdü ve içeri giren Alex'i karşıladı.

" Yaptın, öldürebildin değil mi?"

Jungkook başını olumlu anlamda salladı.

" Pekala, nerede o? "

" Boyutlar arasında. "

Alex duyduğu şeyle yutkundu ve üzerine gitmekten vazgeçti.

" T-tamam..."

Endişeyle ellerini saçlarından geçirerek odadan çıktı. Alex'in gittiğine emin olduktan sonra tutmaya çalıştığı göz yaşlarını serbest bıraktı. Bunu yapmak zorundaydı. Alex'in Taehyung'u bulmasına izin verseydi eğer, çok kötü şeyler olacaktı. Taehyung'un bir daha asla gelmemesi gerekiyordu, bunun için kendisinden nefret etmesini sağlamalıydı. Taehyung'un ona olan bakışları tekrar aklına geldiğinde kalbinin sıkıştığını hissetti. Kimden yardım isteyebileceğini biliyordu, onu korumak için bunu yapmak zorundaydı. Anlaşılan ölüler dünyasına tekrar dönmesi gerekecekti , Melinoe'ü bulmaya.

___

Biraz kısa oldu ama, umarım beğenmişsinizdir.

Bu bölüm hakkında teorileriniz var mı, öğrenebilir miyim?

Tatlı rüyalar ❤️

Mr. Kook?  |TaeKook  Donde viven las historias. Descúbrelo ahora