•I•

2.7K 19 38
                                    

Ahu Maran KAYA

Kapıyı sessizce kapatırken bir yandan da karanlıkta ilerlemeye çalışıyordum. Çünkü şu an ne anneme ne de babama yakalanacak ruh haline sahiptim.

Henüz saat erkenken şirketten çıkıp eve geçmiş ve üzerimi değiştirerek arkadaşlarımla her zamanki kulübe gitmiştik. Bütün gün işleri kovaladığımdan eğlenmeyi hak ettiğimi düşünmüştüm fakat sanırım eğlenme işini fazla kaçırmış olmalıydım. Çünkü güneş bir iki saate doğacaktı!

Eve girmeden önce çıkarıp elime aldığım topuklu ayakkabılarımla parmak uçlarımda ilerlerken bir süre sonra gözüm alışmış, merdivenleri seçebilmiştim. Elimi duvara yaslayıp sessizce ve düşüp bir yerimi kırmamaya özen göstererek basamakları çıkmaya başladım.

Tam o anda evin tüm ışıkları yandığında attığım adımım havada kaldı. Evet, korktuğum şey başıma gelmişti. Şimdi yukarı çıkıp uyumak varken babamdan fırça yiyecektim. Gözlerimi yumup içimden bir küfür savurduğumda arkama dönmeye cesaret edememiştim.

"Nereden geliyorsunuz bu saatte küçük hanım?" Babamın sesi kulaklarıma ulaşırken derin bir nefes aldım ve usulca ona doğru dönerek şirin olduğunu düşündüğüm bir şekilde gülümsedim.

"Nereden geleceğim babacığım? Şirketten geliyorum tabii ki!" Sözlerimle birlikte gözlerinde alaylı bir ifade oluşurken baştan aşağı beni inceledi. Bakışları üstümdeki parıltılı gece elbisesinde durduğunda gülümsemem solmuştu.

"Bu kılıkta mı?" Ellerimi hafifçe iki yana açarak omuz silktim.

"Yeni kreasyon bu, baba." Ben onun yumuşamasını umarken aksine bakışları sertleşti ve elini kaldırıp salondaki koltukları gösterdi.

"Geç otur Ahu, konuşacağız!" dediğinde yanağımın içini dişledim ve az önce binbir güçlükle çıktığım merdivenleri usul usul indim. İşte asıl şimdi babamın karşısında binbir güçlük çekecektim.

Babam arkamdan gelirken ben de geçip koltuğa oturdum. Ayakkabılarımı yere bıraktığımda üzerindeki sabahlığı ve elindeki su bardağıyla mutfaktan çıkan annemle göz göze geldik. Bana gülümsediğinde onun babam kadar sinirli olmadığını anlamıştım. Zaten hep böyle olurdu. Babam olduğundan fazla sinirli, annem de olması gerektiğinden fazla sakin olurdu. Aslında bu, bir noktada işime yarıyordu.

"Ne konuşacağız, babacığım?" dedim, annem de babamın yanına otururken.

"Ne kadar sürecek bu, kızım?" Mavi gözlerimi kırpıştırarak masum bir ifade takındım ve babamın, tıpkı aynaya bakıyormuşum gibi hissettiren gözlerine baktım.

"Ne, ne kadar sürecek?" dedim, anlamazdan gelerek fakat onu daha da sinirlendirmiş olacaktım ki kaşları çatıldı.

"Sabaha kadar dışarıdasın! Her gün başka bir olayla geliyorsun bana Ahu! Lütfen kendine çeki düzen ver artık." dediğinde anneme baktım. Arkasına yaslanıp omuz silktiğinde dik omuzlarım düşmüş, yavru köpek bakışlarımı atmaya başlamıştım.

"Hiç bana bakma, Maran. Baban haklı."

Annemin bana yardım etmeyeceğini anladığımda masum ifademi çabucak bir kenara bıraktım ve kaşlarımı çattım. Bu sefer kendi kendimi savunmam gerekiyordu.

"Gündüzleri şirketteyim zaten baba. Kendime vakit ayırıp, eğlenmek benim de hakkım sonuçta."

"Sorun kendine vakit ayırman değil. Sadece sabahlara kadar dışarıda kalmanı doğru bulmuyorum. Üstelik olaysız geçen bir gecen bile yok!" dediğinde geçen gece barda dövdüğüm adama gönderme yapmıştı. Adamın biri, hemen yan tarafımda kendi halinde oturan kadına asılıp onu rahatsız etmişti. Doğal olarak ben de onu rahatsız etme isteğiyle dolup taşarak olaya müdahale etmiştim. Açıkçası çok bile dayandığım söylenebilirdi. Tabii o esnada da kameramanların kapıda olduğundan bihaberdim. Bu olayı da yalan yanlış medyaya aktarıp beni lekelemeye çalışmışlardı fakat bir açıklama yapma gereği duymamıştım. Babam da benden habersiz bu olayı bir şekilde düzeltmişti.

PRANGALAR | +18Where stories live. Discover now