•V•

922 15 2
                                    


Elimdeki kahveden bir yudum alırken gözlerim gri bulutlardaydı. Bir araya gelmiş, birazdan yağacak olan yağmurun haberini veriyorlardı. Bu havaları çok seviyordum. Benim için antidepresan etkisindeydi.

Tam iki dakika önce yaktığım sigaradan bir nefes çektim. Dudaklarım arasından çıkan duman havaya karışırken hoyrat bir rüzgâr da bana tepki verirmişçesine öyle bir esti ki elimdeki sigara yere düşmüştü. Topuklu botlarımın ucuyla sigarayı söndürüp elimdeki kupayı masaya bıraktım. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve ceketimi yanıma almadığım için kendime bir küfür savurdum. Birkaç dakika önce aşağıda bunaldığım için şirketin terasına çıkıp hava almak istemiştim. Aslında iyi de gelmişti.

Arkamdan yaklaşan adım seslerini duyduğumda eş zamanlı olarak omuzlarıma da bir ceket bırakılmıştı. Omzumun üzerinden arkaya doğru baktığımda bir çift yeşil gözle karşılaştım. Az önce gayet huzurlu hissederken onu görmemle birlikte bütün sinirlerim anında altüst olmuştu. Beni okula bıraktığından beridir bir daha onu görmemiştim. Açıkçası görmemeyi de tercih ederdim.

"Üşümüşsün." derken benden uzaklaşmak için geriye doğru bir adım atacaktı ki omuzlarıma bıraktığı ceketi alarak göğsüne sertçe bastırdım.

"İstemez, kalsın." Gözleri, bu sert tavrımla birlikte yüzümü turladığında uzatmadan elimdeki ceketi aldı.

"Yine formundasın anlaşılan."

Benden uzaklaşarak kalçasını masaya yasladı ve hangi ara masaya bıraktığını bilmediğim kupayı alıp tekrar bana döndü.

"Seni gördüğümde bütün sinir sistemim altüst oluyor. O yüzdendir." dedim, fazlasıyla gıcık bir tavırla.

O da bana sadece gıcık bir sırıtış göndermekle yetindiğinde içinde kahve olduğuna emin olduğum kupayı dudaklarına yaklaştırdı. O, kahvesini içerken ben de her karşılaşmamızda yaptığım gibi onu süzmüştüm. Geniş vücudunu saran beyaz gömleği ve siyah kumaş pantolonuyla yine o iş adamı hâline bürünmüştü. Siyah çerçeveli kemik gözlüğü de yine olduğu yerdeydi. Bu gözlüğü ben taktığımda bana daha çok yakıştığına emindim.

"Kolyeni vereceğim, merak etme." dediğinde gözlerimi gözlerine çıkardım. Tamamen vücudumu ona doğru çevirdim ve birkaç adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattım.

"Onu zaten senden alacağım, emin olabilirsin." dedim, keskin bir dille. "Sike sike vereceksin o kolyeyi." Bu kaba tavrıma karşılık kaşlarını kaldırarak hayretle bana baktı.

"Ne kadar edepsiz bir kızsın." Cıkladı. "Çok ayıp, hiç yakışmıyor gerçekten." Alayla güldüm.

"Bana, yatağına girmem için şantaj yapıyorsun ve bu sana yakışıyor, öyle mi?" Sarf ettiğim kelimeler, onun alaylı ifadesinin dağılmasına neden olurken kaşlarını çatarak bana baktı. Bu, beni içten içe hayrete düşürürken bunu ona belli etmedim. Şu ana kadarki karşılaşmalarımızda alaylı bir şekilde davranmasına kolaylıkla alışmış olacaktım ki kaşlarını çatması bana oldukça ürkütücü gelmişti. Kaşlarını çatınca bu kadar korkutucu görünmesi de ayrı bir korkutucuydu zaten!

"Senden öyle bir şey istediğimi nereden çıkardın?" Sert sesi, dudaklarımdaki alay dolu gülümsemenin yavaşça solmasına yol açarken ifadesi de sertleşti. Elindeki kupayı masaya bırakırken 'tak' diye bir ses çıkmıştı ve bu hafifçe irkilmeme neden oldu. "Oradan bakınca öyle birine mi benziyorum, anlamadım?"

"Ne istiyorsun o zaman?" dedim, birden sesimi yükseltip. "Bunun için dolanmıyor musun peşimde?"

"Aptal mısın kızım sen?" Bu tavrıyla birlikte kaşlarımı çattım.

PRANGALAR | +18Where stories live. Discover now