•IV•

1K 11 0
                                    


Elimdeki tabletten bir çiftlik oyunu oynarken bir yandan da telefonda Olcay'la konuşuyordum. Kulağımdaki kulaklığı düzeltip tekrar oyuna odaklanmadan önce masada duran kahvemden büyük bir yudum aldım.

"Maran beni dinliyor musun sen?" dediğinde sanki karşımdaymış gibi bakışlarımı telefona çevirdim.

"Ne oldu?" Ofladı.

"Ne yapıyorsun sen?" Başımı tablete doğru çevirdim ve ekrandaki hayvanlara baktım.

"İnek besliyorum."

"Ne ineği ya? Ne diyorsun?"

"Boşver." derken tableti kapatıp masaya bıraktım ve az önce önüme bırakılan dosyayı açtım. "Ne diyordun sen?" dedim, kalın çerçeveli gözlüklerimin ardından dosyayı inceleyerek.

"Çocuklarla bir şeyler yapalım diyoruz. Sen de gelsene diyorum?"

"Olabilir." dediğimde telefonu alıp yerimden kalktım ve terasa çıktım. "Şirketteki işlerim bitince haber veririm." Dirseğimi trabzanlara yaslayıp başımı ovaladım. Saatlerdir başım ağrıyordu ve geçmesi için de hiçbir şey işe yaramıyordu.

Bugün okulda dersim olmadığından dün geceden beri şirketteydim ve sabahlayarak biriken işlerimi halletmiştim. Babamın da isteğiyle birkaç gündür şirketle fazlasıyla ilgilenmiştim. Uykusuz kaldığım için de migrenim tutmuştu.

"Neyin var senin, bebişim? Anlat bakayım." Gözlerim kapanmamak için zor dururken derin bir nefes alarak temiz havayı ciğerlerime doldurdum.

"Şirketteydim dün. Sabahladım ondandır."

"Adnan Amca mı darlıyor yine?" dedi, gülerek. Bu dediğine ben de kıkırdamaya başladım.

"Hiç sorma, çok yoruyorlar beni."

"O randevuya çıktığın adamla ne yaptınız? Bak işte bunu hâlâ anlatmadın!" dedi, sitemle. Gülüşüm bir gülümsemeye dönüştüğünde aklıma gelen sinir bozucu o adamla kaşlarım çatıldı. Bununla birlikte de başıma şiddetli bir ağrı girdi. Bünyem bile bu adama tahammül edemiyordu!

"Ay aman!" dedim, yüzümü buruşturup. "Kasıntının tekiydi!"

"Ne yaptınız? Ne konuştunuz? Nasıl biriydi? Anlat hadi, Maran!" Gözlerimi devirdim.

Kenan'la birkaç gündür şirketin koridorlarında sürekli olarak karşılaşıyor fakat onunla tek kelime bile etmiyordum. O da aynı şekilde benimle konuşmuyor hatta yüzüme bile bakmıyordu. Doğrusu, bu beni şaşırtmıştı çünkü son konuşmamızda yakama yapışıp beni rahat bırakmayacağını açıkça belli etmişti. Buna rağmen böyle davranması da doğal olarak beni hayrete düşürmüştü. Üstelik daha ona kolyem hakkında bir şey de sormamıştım. Gerçi onun evinde düşürmüş olsaydım illa ki bunu bana söylerdi ama aramızda böyle bir konuşma yaşanmamıştı. Belki de kolyem ondaydı ve kendisi gelmek yerine ayağına gitmemi istiyordu.

Çok beklerdi.

"Anlatacak bir şey yok." Ofladı.

"Ay, Maran! Görüşmeyeli bayağı sıkıcı birine dönüşmüşsün sen. İki çift laf etme kabiliyetin bile yok olmuş!" Bir kez daha güldüm. "Neyse şu an müsait değilim zaten. Babamın yanına geldim, akşam sorguya çekerim artık seni." 

PRANGALAR | +18Where stories live. Discover now