9. bölüm

541 30 0
                                    

Yağmur yağmaya başladı. Efe elimi tuttu. Bir an duraksasam da buna izin verdim ve yürümeye devam ettik. Karşıdan hızla bir bisikletçi geliyordu. Tam bana çarpacakken Efe beni tuttu ve kendine çekti. Dudaklarım neredeyse onun boynuna değecekti. Çok fazla heyecanlanmıştım. Şaşkınlıkla onun yüzüne baktım. En azından beni iyi hissettirecek bir gülümseme görmeyi umut ediyordum. ama o da çok şaşırmış görünüyordu.

Erkeklerde heyecanlanır mıydı?

Evime yaklaşmıştık. Yolun sonuna geldikçe umutsuzluğa kapılıyordum. Ondan daha ayrılmak istemiyordum ve bunu söylemeye de çekiniyordum.

“yolun sonu burası olmamalı” dedi. Sanki düşüncelerimi okumuş gibi cevap verdi. Gülümsedim. Hiçbir zaman yolun sonuna gelmeyelim demek istedim.

“ama yolun sonuna geldik” dedim aptal gibi. Bu dediğim biraz kabaca değil miydi? Üzülmüş gibi dudak büktü. Çok tatlı ve komik gözüküyordu. Hafifçe kıkırdadım. O da gülümsedi. Yüksek sesle iç çekti ve sessizliği bozdu. Bu zamana kadar bu kadar durgun olduğuna şaşırmıştım. sırtıma hafifçe vurdu.

“hadi üşümeden eve gir. Akşam yatmadan da aramayı unutma” dedi öğüt verir gibi. Gülümsedim ve kafamı salladım. Evet gerçekten ayrılıyorduk.

“hoşça kal iyi geceler” dedim tatlılıkla. Eve girip yalnız kaldığımda kendimi hiç olmadığım kadar yenilenmiş ve hayat dolu hissettim. Karşı cinsten biriyle arkadaşlık kurmak insanı bambaşka kılıyordu. Ya da belki ben bunu ilk defa yaşadığım için böyle hissediyordum. Bazı şeyleri gerçekten de abartıyordum ve hayatı kendime zehir ediyordum. oysa ki gerçek Nur hayatı her şekilde dopdolu yaşamayı ve öğrenmeyi istiyordu. Eğer bu olursa dinlediğim müziklerin daha güzel tınlayacağını, kokladığım çiçeklerin daha güzel kokacağını ve insanların yüzlerinin daha fazla şey anlatacağını biliyordum. Ve bu yolda koşmasam da adım adım ilerliyordum.

Birden aklıma günlüğüm geldi. Uzun zamandır yazmamıştım. Bulmakta zorlansam da sonunda buldum ve baştan sona kadar okumaya başladım. Bazı yerlerde güldüm bazılarında gözlerim doldu.  Ve şuan da hayatımın o zamandan ne kadar farklı ve güzel olduğunu fark ettim. Daha iyi hissettiğimi ve hayata daha farklı baktığımı. O zamanlar gerçekten dibe inmiştim ve ölüden bir farkım yoktu. Temiz bir sayfa açtım ve değişen yeni güzellikleri yazmaya başladım. Yüzümden gülümseme bir an olsun eksilmedi.

Çok büyük bir karın ağrısıyla uyandım. Saate baktığımda zamanın daha erken olduğunu gördüm ve uyanma saatime kadar yatakta kıvranıp durdum. ağrıyı sadece karnımda değil kalbimde de hissediyordum. Nedenini bilmediğim için de daha çok canımı acıtıyordu. Çaresizce sağa sola dönüyordum. Neden güne başlamak bu kadar zordu. Neden okula gitme düşüncesi beni bu kadar geriyordu. Artık bunu aştığımı düşünüyordum ama peşimi bir türlü bırakmıyordu. İçimden güvenli kelimeyi söylemeye başladım. Ve Allah’a dua etmeye başladım. Gerçekten işe yaramasa bile bunun sonunda iyi olacağımı düşünmek iyi olmama sebep olabilirdi. Mutfağa gidip su içtim. Sabahları hiç acıkmazdım zaten şimdi de öyleydi. Karşımda çikolatalı dondurma bile olsa yiyemezdim.

“tatlım, erken kalkmışsın” dedi annem arkamdan.

Tanıdık birini görmek beni karanlık dünyamdan yalnız başıma kalmaktan kurtardı ve gözlerimden yaşlar akmasına sebep oldu. Koşarak anneme sarıldım.

“anne, canım acıyor” dedim ağlarken.

“ah tatlım, iyileştiğini sanıyordum. Düzeldiğini sanıyordum neden böyle kendini yıpratıyorsun. Dün ne güzel gülümseyerek girmiştin içeri ne oldu birden bire bir tanem”

“bilmiyorum…sadece korkmuş ve çaresiz hissediyorum…bilmiyorum”

Annem bana daha sıkı sarıldı ve her şeyin yolunda olduğunu sayıklamaya başladı. Onu bu şekilde üzmek istemiyordum ama içimde tutmakta beni yoruyordu. Hayır, eski günlerime dönmek istemiyordum. dönemezdim.

“hadi toparla kendini. Yüzünü yıka ilaçlarını iç okuluna hazırlan hadi” okul kelimesini söylediğinde kalbime bir bıçak saplandı sanki. İstemeye istemeye odama gittim ve okula hazırlandım. Ben normal biri değildim. Eskiden kendimi buna çok inandırmıştım ama artık düzeldiğimi sanıyordum.  Normal olmadığım içinde okula gitmek cehenneme gitmekten farksızdı. Ve ben her gün bunu yapıyordum. İnsan kendine daha fazla acı çektiremez herhalde.

“kızın yüzünde mimik yok” dedi arkamdan biri. Arkama bakmaya korktum ve gözlerimi sımsıkı kapadım. Yürümeye devam ettim. Karşımdan biri gelirken omzuma çarptı.

“pardon, görmedim” dedi. Bazen kendimi arkadaşlarımın yanında hayaletmişim gibi hissettiğim oluyordu. Ama bunu bu şekilde gözüme sokarak söylenmesi hiç hoşuma gitmemişti. ağlamayacaktım. hayır hayır. Kendimi tuvaletin kapısında buldum. İçerisi kusmuk gibi kokuyordu ama başka yalnız kalabileceğim bir yer yoktu. Sessizce ağlamaya başladım. Haykırışlarımın büyümesinden ve duyulmasından korkuyordum. Duvara dayandım. Neden kendimi burada tutmaya zorluyordum ki. Neden yüzümde mimik yoktu ve neden bir hayaletmiş gibi koridorlarla yürüyordum. Ben bu değildim. Ben bu değildim. Ben kimim? Biri ağlayışımı duymuş olmalı ki kapıya vurdu. Korktum ve saklanacak delik aradım ama bu imkansızdı.

“hey, iyi misin? Hey”

Ne demeliydim. Hayır iyi değildim.

“iyiyim” dedim cılız bir sesle. Gitmesini bekledim ama gitmedi. Bir süre bekledim. Ses gelmeyince yavaş yavaş kapıyı açtım ve içeride kimsenin olmadığını görünce rahatladım. Ne değişecekti ki. Bu küçük odadan çıkınca kocaman bir dünyaya  adım atacaktım ve sonsuza kadar burada kalamazdım ya. Buraya gelmekle hata etmiştim. Şimdi koridorda insanların arasında yürümek bile çok zor bir şeymiş gibi görünüyordu. Yaşamın bazı basitliklerini kendime nasıl zorlaştırabiliyordum. Bu kadar mı küçülmüşüm…

Hayat ArkadaşımOnde as histórias ganham vida. Descobre agora