10. bölüm

692 51 18
                                    

Artık buradan çıkmak zorundaydım. Kendimi kapana kısılmış gibi hissediyordum. Eğer duygularımla değil de aklımla düşünseydim şimdiye koridora adım atmıştım. Ama korkuyordum. Çok can yakan bir korkuydu bu. Annemi, evimi ve odamı özlemiştim. Çöp tenekesinde duran eski saç tokasını bile özlemiştim. Kendimi o kadar yalnız hissediyordum ki…göz yaşlarımı hızla silerek kapıyı açtım. Birbiri ardına gelip geçen insanları görmemeye çalışarak sınıfıma, sırama doğru yöneldim. Eğer bana bakıyordularsa ben bilmiyordum. Görmek istemiyordum. bana bakan şaşkın ve acıyan bakışlarını görmek istemiyordum. aralarındaki gülüşmeleri ve birbirlerine olan yakınlıklarını görmek istemiyordum çünkü ben bunları yaşamıyordum. Yaşamıyordum. Sırama oturdum ve başımı kollarımın arasına aldım. En azından beni gören ağladığımı değil de uyuduğumu düşünürdü. O yüzden rahatlıkla sessizce ağlayabilirdim. Biri başımı okşadı. Kimdi diye delicesine bakmak istiyordum ama gözyaşlarım ve burnumdan akan sümükler buna izin vermiyordu. Zil çaldı. Hoca girdi ve ders başladı. Ama ben bu kadar heyecan ve gayretin arasında çoktan uykuya dalmıştım bile.

“hoşçakalın kızlar, diye bağırdım arkalarından. En azından bunu yapmalıydım. Sahte gülümsememi yüzüme yerleştirdim. Bu işte çok başarılıydım. Yılların deneyimi…

“hoşça kal Nur”

Yolda yürürken bazen düşecekmiş gibi oluyordum hala uykunun etkisindeydim. Yanlışlıkla bir adama çarptım. Özür dileyerek yoluma devam ettim. Umurumda değildi. Zar zor anahtarı deliğe sokup içeri girdim. Girişte hemen terliklerimi giyerek odama yöneldim. Annem daha gelmemişti. Alışverişte olmalıydı. Ağlamaya devam edemeyecek kadar yorgundum. Dersi kaçırdığım içinde biraz mutsuzdum. Dur bir dakika. Umurumda değildi.çantamı nereye fırlattığıma bile bakmadan kendimi yatağa attım. Üstümü örtmeye bile çalışmadım.uykuya dalmak hiç bu kadar basit olmamıştı.

Gözümü açtım. Zaman kavramını tamamen yitirmiştim. Saate bakmak için telefonu elime aldım. 21:53. Kahretsin tam uyku saatimde uyanmıştım. Bütün gece uyanık mı kalacaktım şimdi. Şansa bak ki uykumu da tamamen almıştım. Anneme bakmak için salona gitmedim. Hala uyuduğumu düşünmesini istedim. Böylelikle beni rahatsız etmezdi. Yalnız kalmaya çok ihtiyacım vardı. Ama nedense Efe’den gelen –en azından kısa bir- merhaba yazısına da ihtiyacım vardı. Her zaman onun bana yazdığını fark ettim. Hiç ilk önce ben yazmamıştım ya da aramamıştım. Onu aramaya cesaretim var mıydı? Telefonu elime aldım ve ekrana uzun süre baktım. Birkaç kere telefonu açıp kapadım. Bunlar bir şeyi değiştirmeyecekti. Telefona acımadan sertçe masaya koydum ve başımı ellerimin arasına aldım. Artık bu konuya kafa yormak istemiyordum. en azından şimdi değil. Hayatta bazen kaçamaklarda yapmak gerekir. Her ne kadar kendi düşüncelerinden kaçmak zor olsa da beyninle oyun oynamak mümkündür. Tam saçma şeyler düşünmeye hazırlanıyordum ki telefonumdan klik sesi geldi. Heyecanlanmaktan kendimi alamadım ve telefonuma işkence ettiğim için içimden ona özür diledim. Ne kadar cana yakınım değil mi?

Bu günün nasıldı melek..

Ya ne demezsin. Melek olacak son kişi ben olmalıyım bu evrende. Hiç yalnız içine kapanık ve insanlardan korkan bir melek olur mu? Birbiriyle gülüşen sarılan ve oyunlar oynayan insanları kıskanan bir melek. Ben o değilim. Cevap olarak ne yazmalıydım ki. Gerçekten çok zor bir gündü. Aslında yine diğer günler gibiydi. Tek farkı kendimi ağlayarak yormuş olmam, insanlardan kendimi soyutlamam ve derste uyuklamam.

Pek iyi bir gün olduğu söylenemez. Sen nasılsın?

Şuan da iyi değilim onu biliyorum. Peki şimdi nasılsın, seni arayayım mı?

Hayır arama. Yalnız kalmak ve dinlenmek istiyorum. Ben kötü enerjiler yayan bir insanım seninde moralini bozmak istemem.

Bir süre cevap yazmadı. Uzun bir şey yazdığını düşündüm ama aslında öyle değildi.

Kendine bunu yapma.

Bununla ne demek istemişti. Bunları kendime bilerek mi yaşatıyorum sanıyordu. Beni zaman ve yaşadıklarım değiştirmişti ve yine değiştirecek onlardı. Ama hala bu hastalığıma bir çare bulunmuş değildi. Belki de bu dünyada bir çözümü yoktur.

Sana yemin ederim ki bu halimden hiçbir şekilde hoşnut değilim ve değişmek için elimden ne gelirse yaparım.

Eğer elinden geleni yapıyor olsaydın hala bu halde olmazdın. Çünkü sen güçlü ve akıllı bir kızsın. Bu kadar basit bir görev seni zorlamamalı.

İnan bana çok zorluyordu. Hem de çok. Hayatta geçirdiğim en ağır sınavlardan biriydi. Ve ben daha 16 yaşımdayım.

O kadar çaresizim ki. Tek istediğim normal sorunları olan basit bir genç kız olmak.

Şuanda beni en hassas yerimden vurmuştu ve ben ona tüm içimdekileri dökmek istiyordum. Hem de korkmadan.

Öyle olmadığını mı sanıyorsun. Bu sorunları bir tek kendinin mi yaşadığını sanıyorsun. Silkelen ve kendine gel. Kendine bunları yaşatmaktan vazgeç. Kendi aklını dinleme artık biraz da başkalarını dinle bakalım belki o zaman bir şeyler değişir.

Onun haklı olması canımı daha da acıtıyordu. Söylediği doğrular ve gerçekler bir bıçak gibi göğsümden geçti. Geri almak ve inkâr etmek mümkün değildi. Ne demeliydim. Karşısında diz çökmekten başka ne yapabilirdim. Cevap yazmadım. Yazmak istemedim. Ona kızdığımdan değil söylediklerine kızdığımdandı. Gerçeklerden ve daha fazlasını duymaktan korktuğum içindi.

Cevap yazmak zorunda değilsin. Sana bunları yazmamın nedeni seni üzmek değildi. Biraz düşün bakalım acaba neden bu kadar acımasız davrandım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 17, 2013 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Hayat ArkadaşımWhere stories live. Discover now