TİK TAK

2.2K 91 6
                                    

İyi okumalar :D

Boktan hayatımın boktan bir parçası olan bu boktan hastalık yine bokluk çıkarmıştı. Hiçbir zaman normal biri olamayacaktım. En ufak bir harekette bile böyle bir duruma gelmem başka neyi gösterirdi ki?

Uzun süredir bu basamaktan hiçbir yere kıpırdayamamış hatta kafamı bile kaldıramamıştım. Ama bayılmadan durduğum için kendimi tebrik etmem gerekiyordu. En büyük başarılarımdan sayılabilirdi.

Tam olarak düzeldiğime kanaat getirip derin bir nefes almak için kafamı dizlerimden çektim.

"Oh, Tanrıya şükür Chloe! Sonunda hareket ettin. Tam 1 buçuk saattir böyle duruyorsun. Her yerin uyuşmuş olmalı. Hadi kalk da sana yardımcı olayım."

Mouse karşımda durmuş elini bana uzatırken onun buraya ne zaman geldiğini düşündüm. Ve arkasında duran diğer birkaç kişinin. Elimi uzatıp beni kaldırmasına izin verdiğimde gerçekten de bütün vücudumun uyuştuğunu farkettim.

Vücudumun her yerini karıncalar basmış gibiydi. Sırtım da ağrıyordu. Mouse beni en yakın koltuğa çekerken ben de gerinmeye çalışıyordum. Bütün öğretmenler ve müdür başımıza toplandığında mouse benim yerime konuşup hala tam olarak iyi olmadığımı ve uzak durmalarını söyledi. Zeki kız..

***

Saat gece 3e yaklaştığında öğretmenlerin hepsi dağılmış geriye sadece müdür, mouse ve Shane kalmıştı. Müdür sol tarafımda oturmuş suratıma bakıyorken ona gözlerimle artık gitmesi için yalvarıyordum ama anlaşılan bakış okuma yeteneği yoktu. Mouse ise sağ tarafımda sürekli bir şey isteyip istemediğimi soruyordu.

Müdür bir kez daha saçımı okşayıp "İyi olduğuna emin misin Chloe? Belki de bu gece birkaç öğretmeni buraya göndermeliyim."

Yok artık! Adam uykusuzluktan saçmalamaya başlamıştı ve daha fazla burada kalması hepimiz için tehlike oluşturabilirdi.

"Hayır, oldukça iyiyim. Sizi burada tuttuğum için özür dilerim. Artık evinize rahatça gidebilirsiniz."

Adam bakışlardan anlamadığı gibi konuşmalarımdan da bir şey anlamıyordu galiba. Hala boş boş suratıma bakmasının başka bir anlamı olamazdı. Mouse yine bana iyilik yapıp müdüre bana bakacağına dair garanti verdi ve onu yolladı. Başımda sadece Shane ve mouse kalmıştı. Shane'in benim için değil mouse için burada olduğu her halinden belliydi.

Onların da uykuya ihtiyacı vardı bu yüzden gidebileceklerini söyledim ama mouse beni pek takmıyordu. Luke'un nerede olduğunu merak etmiyor değildim ama Shane buradayken sormam onun için garip kaçabilirdi. Benden sıkılıp uyumuş olabilirdi veya benim gibi bir sorunluyla uğraşmaktansa evden kaçmış da olabilirdi. Ne de olsa bir arabası vardı ve müdür onun babasıydı. Şanslı piç!

Çok sıkılmıştım ve yanımda duranlar hiçbir yapmamakta ısrarcıydı. Niye duruyorlardı ki? Gözümü Shane'e dikip ona öldürücü bir bakış attım ama o kadar uykuluydu ki bunu farketmedi bile. Mouse'a da aynı şeyi yapmak için ona döndüm. Ama yapmak için çok geç kalmıştım. Mouse'un yüzü önüne düşmüştü ve saçları yüzünü kapatıyordu. Henüz horlamaya başlamadığı için oldukça sevimli görünüyordu. Shane'in de bu yarı uyanık haliyle mouse'u izlediğine adım gibi emindim.

Shane düşmek üzere olan kafasını zar zor dik tutuyordu ve mouse da yavaş yavaş horlamaya başlamıştı. Onları bu şekilde izlemek her ne kadar eğlenceli de olsa aralarından birinin benim arkadaşım olması bütün eğlenceyi bozuyordu. Yerimden kalkıp Shane'in omzuna dokunduğumda sıçrayarak bana baktı. Uyumak için yalvaran gözleri kıpkırmızı olmuştu. Ona da az da olsa acıdım. Sonuçta saatlerdir benim için buradaydı.

Ufaklık ve PlayboyWhere stories live. Discover now