On Bir

209 22 32
                                    

Ç/N: Hikayeyi beğendiyseniz orijinalini de oylamayı unutmayın! <3

---

Ağzının içinde bir yüzük vardı.

Diliyle yanaklarına doğru ittirdi, halkanın içindeki boşluğu hissetti ve belirgin metalik tadını aldı. Kayıtsızca bunun hatırladığı yüzükle aynı olup olmadığını merak etti, güneşin en parlak olduğu gökyüzünün mavisi gibi bir mavi renkte mücevheri olan yüzükle.

Etrafı dumanla kaplıydı, derisine nüfuz eden ince bir tutam sıcaklık, ormandan gelen çam kozalakları ve ıslak turba kokusu vardı. Kafası sisli bir bulutun içindeydi, yüzük ağzında durmadan dönüyordu.

Telaşa kapılmalıydı, değil mi? Kalbinde hafif bir zonklama vardı, durmadan kendini belli ediyordu ve ona duygularını asla görmezden gelemeyeceğini hatırlatıyordu. Ama Yoongi şimdilik onu görmezden geldi.

Acele etmesine gerek yoktu, hepsi geçmişti.

Yoongi yalnızdı ve kaybolmuştu ama yine de pusun içinde rahatladı, içine çekti. Etrafını yumuşatan bir baskı vardı.

Bir anda zihninde bir şeyler patırdadı ve onu rahatlatıcı bulanıklığın dışına çekti.

Pat, pat, pat.

Yoongi gözlerini kırptı ve yutkundu, yanlışlıkla yüzüğü yuttu. Küçük cismin boğazından aşağı doğru kayarkenki ağırlığını hissedince irkildi, sanki artık onun bir parçası olmuştu.

Yoongi gözlerini açtı ve rüyasından uyandı.

Önünde tanıdık yatak odasının soluk beyaz duvarları vardı. Yatak soğuktu, ama evin içindeki hava tazeydi, şömineden gelen hafif duman ve dışarıdaki bahar kokusuyla karışmıştı.

Şafak çoktan sökmüştü. Yumuşak günışığı yatağın yanındaki küçük pencereden süzülüyor ve bahçedeki ağaçların gölgesini odaya düşürüyordu. Yoongi gerindi ve esnedi, bu nadir tembellik anlarından birinin tadını çıkardı.

Rüyasında duyduğu sesi tekrar duyunca gözlerini kocaman açtı. Pat, pat, pat.

Dışarıdan geliyordu.

Gönülsüzce, Yoongi tek eliyle doğruldu. Gözlerini ovaladı ve yatağın ucuna oturup ayakkabılarını ayağına geçirmeye çalıştı.

Yatak odasının kapısı hafif aralıktı ve Yoongi dışarı adımlayıp çiftlik evinin oturma odasına geçti. Dört yıl önce buraya taşındığında koyduğu meşe sütunlar ve sıvalı duvarların arasından göz gezdirdi. Sıcak köz yerin ortasındaki ocakta parlıyor, Jungkook'un verandaya asarak yaptığı geyik eti sosisleri pişiyordu. Kokular odanın içine dolup burnuna kadar geliyordu ve bu koku Yoongi'nin sevdiği gibi el yapımı baharat tadındaydı.

Ocağın etrafındaki sandalyeleri düzeltti ve ateşler bakır kaplamaları siyah isine bularken tavaları yana doğru çekti.

Pat, pat, pat. Ses tekrar geldiğinde uykusu iyice açıldı ve suratına bir gülümseme yayılmasını sağladı. Evin içinde yürümeye başladı, el yapımı çam yemek masasının yanından geçip evin arkasındaki tamirhaneye doğru ilerledi.

Marangozluk aletlerinin üzerindeki talaşları görünce burnunu kırıştırdı, Jimin geri dönmeden önce hepsinin temizlenmesi gerekiyordu. Dağınık hurda ve odun yığınları arasındaki aletlerde gözlerini gezdirip iç çekti. Şimdi temizlik yapmak için geç kalmıştı.

Yavaşça etrafından dolandı, sırıtışını bastırmaya çalışırken bir yandan da kalbi heyecanla hızlanmıştı. Evin arka kapısını ittirdiğinde sabah güneşi tenini öptü ve düşmüş yapraklar ile yosun kokusu duyularını açtı.

Ca Ira | yoonmin | [Türkçe Çeviri]Where stories live. Discover now